07/05/2024 | Yazar: Gül Yalçın

Necla Akgökçe’nin moderatörlüğünü yaptığı etkinlikte Basın-İş Eski Genel Sekreteri Özge Yurttaş ve Kaos GL Sendika Çalışma Grubu’ndan Seçin Tuncel konuşmacı olarak yer aldı.

“Sendikalarda Kadın ve LGBTİ+’ların Temsili ve Örgütlenmesi Forumu”, 5 Mayıs’ta gerçekleşti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Bahar Gök

Sendikalarda Kadın ve LGBTİ+’ların Temsili ve Örgütlenmesi Forumu Kadın İşçi’den Necla Akgökçe moderatörlüğünde gerçekleşti. Basın-İş Eski Genel Sekreteri Özge Yurttaş ile KAOS GL Sendika Çalışma Grubu’ndan Seçin Tuncel, temsil ve sendika hakkının imkanına dair hafızaları tazeledi. Özge Yurttaş, kadın dayanışmasının önemli örneklerinden biri olan,  “emeğime, bedenime, kimliğime dokunma” sloganlarıyla 2006’dan 2007’ye süren Novamed Grevi ile Petrol-İş örgütlenmesini ve güvencesiz emek rejimine karşı 2008 yılında Taksim’de oturma eylemi düzenleyen kadınların, sosyal güvenlik sistemine dair feminist yaklaşımlarını hatırlattı.

Yurttaş, kadınların özgür iradelerini ortaya koymadıkları ve karar alma sorumluluğu ile doğrudan demokrasiye katılmadıkları sürece temsil siyasetinin işlemediğini aktardı.

Geçmişte DİSK’te fiili olarak var olan kadın koalisyonunun tüzükte yer alması önerisinin, erkek üyeler çokluğuyla reddedildiğine dikkat çeken Yurttaş; kadınların çoğunlukla kayıtsız ve güvencesiz çalıştırıldığı, sağlık ve hizmet sektörlerinin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturduğu halde sendikal örgütlenmede karar mercilerinde erkeklerin bulunduğunu yineledi.

Yurttaş, Türkiye sendikalarında kadınlar arası örgütlenme ile sendikalar arası örgütlenme yetersizliğin nedenlerinden birinin, kadın hareketindeki özel alan ile ücretli emek alanı arasında bağ kurulmaması olduğuna şu sözlerle işaret etti:

“Sendikal örgütlenme hakkı ya çocuğu olmayan ya da ev içi bakım yükü altında ezilmeyen kadınların katılımına açık hale getirilmiş durumda”.

“Kayıt dışı alanlarda LGBTİ+’ların karşı karşıya kaldığı ayrımcı pratiklerin verileri tutulamıyor”

Tuncel ise, görünmeyen emek konusunda kayıt dışı olması nedeniyle seks işçiliği gibi alanlarda LGBTİ+’ların karşı karşıya kaldığı ayrımcılık pratiklerinin verilerinin tutulamadığını, yine kayıt dışı bir alan olarak bakım yükümlülüğünün bekar ve çocuksuz olduğu gerekçesiyle çoğunlukla LGBTİ+’lara yüklendiğini de Kamu ve Özel Sektör 2023 Araştırması’na atıfta bulunarak hatırlattı.

Tuncel, nefret söylemi rüzgarına kapılmamak için hafızayı sürekli tazelemeyi önerdi. Tarih yazımında da tarihin kim tarafından nasıl yazıldığının önemli olduğunu bu nedenle öznenin kendi tarihini yazması gerektiğini vurgulayan Tuncel, Stonewall İsyanı’ndan bu yana örülen tarihe atıfta bulundu.

Tuncel, 27 Nisan 1987’de Gezi Parkı’nda greve başlayan seks işçilerine Yeşil Sol Parti’den gelen destek ve Tekel Direnişi’ne Pembe Hayat’tan gelen “seks işçileri, tekel işçilerinin yanında” desteği örneklerini vererek dayanışmayla yürütülen hak mücadelesinin imkanlarını vurguladı.

Tuncel, nefret söylemine dair iki önemli konuya da dikkat çekti. Tuncel, Kamu-Özel Sektör raporlarının örneklem grubunda yer alan verilerden yola çıkarak, iş yerleri ve sendikalarda güçlendirici mekanizmaların olmamasının; kişileri, cinsel yönelim ve kimlikleri nedeniyle uğradıkları ayrımcılıkları bildirmemeye ittiğini çünkü bildirdikleri durumda daha fazla mağdur edileceklerine inandıklarını ifade etti.

Çalışma hayatında ayrımcılıkla karşılaşan ve nefret söylemine maruz kalan insanların açık olmasalar bile depresyona sürüklenebildiğini ve destek mekanizmalarından yararlanamadıklarını belirten Tuncel, 2011 yılında yayınlanan KAOS GL İnsan Hakları Raporu’na atıfta bulunarak 2024 yılında ilk kez en kapsamlı haliyle “Lezbiyenlerin İnsan Hakları Raporu”nun yayınlanabilmesinin gecikmeli de olsa dayanışmayla örülen bir tarihin sonucu olduğunu hatırlattı.


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam