15/12/2006 | Yazar: Kaos GL
‘Bu araştırma, gündemde olan cinsel kimliklerin küreselleşmesi konusuna önemli bir katkı sunmakla kalmıyor, eşcinsel kimliklerinin İslamî bir toplumda nasıl ortaya çıktığını da gösteriyor ki bu akademik literatürde çok az ilgi görmüş bir konu.’ Çalışmalarını Toronto’da yürüten aktivist Tarık Bereket’le ‘Gizlenmiş Bağlantılar: Türkiyeli Erkek Cinsel Azınlıkların Toplumsal Yapılanışı’ adlı tezi ve çalışmaları hakkında konuştuk.

KAOS GL
Sizi Türkiyeli erkek cinsel azınlıklar konusunda uzman kılan nedir?
Türkiyeli erkek cinsel azınlıklar konusunda özellikle yetkili olmaya uygunum, çünkü hem Türkçe anadilim, hem de Aile, Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet’ alanında uzmanlaşmış bir sosyolog olarak akademik altyapıya sahibim. Ayrıca, eğer genel Türk kültürünün içinde olmakla kalmayıp, araştırılan erkeklerin dâhil olduğu alt kültürün de içinde olmasaydım, yapmış olduğum çalışmalarım mümkün olamazdı. Türkiye eşcinsel camiasının üyeleri, eşcinsel ortamlarında geliştirilmiş olan sınıflandırma kodlarına yabancı olan ve güvenilmez olarak kabul edilecek birinin veya dışarıdan birine derinlemesine kişisel bilgiler vermeyecekti. Ayrıca, Toronto, Kanada’da yaşamama rağmen, bu çalışmanın katılımcılarının bulunduğu Kaos grubunun aktif bir üyesiyim; bu da katılımcıların özel hayatlarını mümkün olduğu kadar dürüstçe açmalarını kolaylaştırdı. Katılımcılar beni bir arkadaş, sırdaş ve hemcinsine dönük duyguları olan erkeklerin açıkça ortaya koyamadıkları toplumsal meseleler hakkında kamusal farkındalık yaratmaya çalışan bir aktivist olarak algılıyorlardı. Sonuç olarak, çalışmalarım, fazlaca ihmal edilmiş ve gizlenmiş bir gerçekliğe ışık tutmakta önemli ve etkili.
Yazdığınız tezin amacını, konusunu, içeriğini ve metodolojisini kısaca tanımlar mısınız?
‘Gizlenmiş Bağlantılar: Türkiyeli Erkek Cinsel Azınlıkların Toplumsal Yapılanışı’ (Camouflaged Liaisons: The Social Organization of Turkish Male Sexual Minorities) başlıklı, 184 sayfalık tez, söylemler ve benliklerin nasıl oluştuğunu, kişiliğin bireysel kurulumlarında nasıl vücut bulduğunu ve kişinin cinsel davranışını ve kimliğini şekillendirecek biçimde nasıl uygulamaya konduğunu belgeleyen bir etnografyadır. Bu yüzden, bu çalışma Türkiyeli eşcinsel erkeklerin benliklerinin ve deneyimlerinin çeşitliliğini ve karmaşıklığını ortaya çıkarıyor. İslam, okul ortamı, aile ve devlet organları gibi birçok kurumun eşcinsel erkeklerin kendileriyle ilgili görüşlerini nasıl şekillendirip etkilediğini (belirlediğini değil) anlamayı amaçlıyor. Maksatlı bir örnekleme tekniğiyle bu araştırma yaş, cinsel rol seçimi ve eğitim düzeyi açısından çeşitli yerlerden yirmi Türkiyeli eşcinsel erkekle görüşmeleri çözümlüyor. Bulgular Türkiyeli erkeklerin özel yaşamlarında ayırt edilebilen kalıplara dikkat çekiyor; bunlar, queer’ kuramcılarının, cinsel kimliklerin ve benlik kurulumlarının akışkanlığı ve değişkenliği hakkındaki iddialarının doğruluğunu sorgulayan kalıplar. Metin, gündemde olan cinsel kimliklerin küreselleşmesi konusuna önemli bir katkı sunmakla kalmıyor, eşcinsel kimliklerinin İslamî bir toplumda nasıl ortaya çıktığını da gösteriyor ki bu akademik literatürde çok az ilgi görmüş bir konu.
Çalışmanız hangi okuyucuya hitap ediyor?
Bu çalışma hem akademisyenlerin, hem de Türkiye toplumunda hemcinsleriyle ilişkiye giren erkekler arasındaki (eş)cinsellik ve toplumsal cinsiyet ilişkilerine ilgi duyan genel okuyucunun ilgisini çekecektir. Metin dışarıdan eşcinsel erkeklerin gündelik yaşamlarının altında yatan gerçeklikleri merak eden okuyucuya olduğu kadar, içinde sarılıp sarmalandığı gerçeklikleri merak eden okuyucuya da çeşitli bakış açıları sağlayacaktır. Bu çalışma özellikle Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellik dalında okuyan öğrenciler ve erillik, denetleme, queer’ politikaları ve İslamî bir ülkede eşcinsel kimliklerinin çıkışıyla ilgilenenler için paha biçilmez bir kaynak olacaktır.
Tezinizin İngilizcesi Kaos GL kütüphanesinde bulunuyor. Çalışmanın bölüm bölüm nelerden bahsettiğini anlatır mısınız?
Çalışmam dokuz bölümden oluşuyor:
1. Bölüm - Giriş
2. Bölüm- Literatür Eleştirisi
Bu bölüm Türkiye’de toplumsal cinsiyet üzerine olan araştırma literatürünü gözden geçiriyor ve erkeklerle seks yapan erkeklerin kendi aralarında sosyal olarak nasıl organize olduklarını vurgulayan söylemlere odaklanıyor. Türkiyeli erkek cinsel azınlıkların toplumsal yapılanışı, cinsiyet yüklü söylemlere derinden gömülü durumda. Aslında Türkiye kültürünün belli üyelerinin cinsiyetlendirilmiş karşıcinselliğin pek çok toplumsal biçimini nasıl yeniden ürettiğini görmeden, Türkiyeli eşcinsellikleri anlamak imkânsız. Kısaca, ben eşcinselliğin kültürel kurulumunun, özellikle bu İslam kültüründeki kutuplaştırılmış cinsiyet tanımlarıyla birlikte örüldüğünü iddia ediyorum.
3. Bölüm- Kuramsal Yönelim
Türkiye’deki eşcinsel erkekler arasında cinselliğin nasıl örgütlendiğini anlamak için bu bölüm iki bakış açısını tartışıyor, queer’ kuramı ve Stephen Murray’nin eşcinselliğin farklı çeşitleri hakkındaki modeli. Ben, Murray’nin modelinin, Türkiye bağlamındaki eşcinsel deneyimlerinin karmaşıklığına daha uygun olduğu için, hemcinslerine ilgi duyan erkeklerin yaşanan deneyimleri ve pratiklerini daha iyi yansıttığını iddia ediyorum.
4. Bölüm- Yöntembilim
Bu bölüm kullanılan araştırma yönteminin ayrıntılı bir tanımını veriyor. Etnografik çalışmanın ne olduğuna ilişkin açıklamanın ve bunu oluşturan dört boyutun özetinin ardından araştırma katılımcılarının ve araştırma planının özellikleri üzerinde duruluyor. Ayrıca, kullanılan veri toplama yordamlarına açıklık getirilmesinin ardından verinin toplanma ve çözümlenme yolları açıklanıyor. Son olarak, elde edilen bilgilerin, hiçbir katılımcının onurunu çiğnememesini garantiye almak için, göz önünde bulundurulan etik meseleler aydınlatılıyor.
5. Bölüm- Dindarlık, Eşcinsellik ve Homofobi
Bu bölümün en büyük hedefi, araştırma katılımcılarının, Türkiye’deki baskın din olan İslam’a bağlılıklarını eşcinsellikleriyle bağdaştırma deneyimlerini anlamak. Bu bölüm, İslâm ve eşcinselliğin bir arada varolabilirse nasıl varolabileceğine dair karşılık ve anlayışları ortaya çıkarmak için İslâm’la ilişkili olarak’ ifadesi de kullanılarak sorulan, ‘Cinsel yöneliminize ilişkin ne gibi sevinçler ve güçlükler yaşadınız?’ sorusuna verilen yanıtları çözümlüyor. İslâm hukukunu ve eşcinsel davranışla ilişkisini ayrıntılı olarak tartışmak, bu sunumun kapsamı dâhilinde değil. Daha çok, İslâm’ın toplumsal bir kurum olarak erkeklerin hemcinsler arası ilişkilerini toplumsal olarak örgütlemenin belli bir yolunu türetmeye nasıl yardım ettiği üzerine düşünüyorum. Sonuç olarak, eşcinsel olmayan İslamî insanların tutumlarının, hegemonik erillik ideolojisini pekiştiren homofobik uygulama ve tutumları ortaya çıkardığını belirtiyorum; bu uygulama ve tutumlardan sokak, okul sistemi ve aile ortamı bağlamlarında söz ediliyor.
6. Bölüm- Türkiyeli Erkek Cinsel Azınlıkların Denetlenmesi
5. bölümde, erilliğin toplumsal tanımlarının, sokaklar, okul ortamı, aile kurumu gibi çeşitli kurumların dinamiklerine gömülü olduğundan bahsettim. Bu bölüm Türkiye devletinin, özellikle de polis uygulamalarının, belli bir erillik tanımını halkına dayatma girişimleri işleyişini ele alıyor. Polis memurları, otoriter toplumsal ilişkileri daha da meşrulaştıran ve yeniden üreten, devletin temsilcileri olarak güç konumlarını elde tutuyorlar. Erilliğin egemen tanımlarından ayrılan veya farklılık gösteren erkek cinsel azınlıklar sık sık ayrımcılığa uğruyor ve bazen de şiddetin hedefi oluyor. Hegemonik erillik’in (cinsiyetlendirilmiş güç sisteminin) savunulmasının, devletle ilgili olduğunu öne sürdüğüm için, bu bölüm, görüşülen kişilerin belli bir soruya, ‘Cinsel yöneliminize ilişkin ne gibi sevinçler ve güçlükler yaşadınız?’ sorusuna verdiği yanıtları, öncelikli vurguyu katılımcıların emniyet güçleriyle olan deneyimleri ve polisin onlara muamelesi hakkında söylediklerine önem vererek çözümlüyor. Ahlak’ın polis memurları tarafından hayâsızca’ davranan (davranmaya meyilli olduğu düşünülen) (şüpheli) kişileri teşhis etmede nasıl kullanıldığını irdeliyorum. İstenmeyen vatandaşlar’a polis tarafından ne şekillerde davranıldığını inceliyorum.
7. Bölüm- Eşcinsel Sevgide Toplumsal Cinsiyet Hiyerarşisi
Toplumsal cinsiyet, engin ve karmaşık bir kurumsal ve kültürel düzenle bağlantılıdır ve bu düzen, bedenlerle ilişkiye geçerek onlara cinsiyetlendirilmiş anlamlar verir. Bu bölüm, erkek eşcinsel ilişkilerinde ‘aktif’ ve ‘pasif’ partner arasındaki net ayrıma dayalı belirgin bir kalıptan söz ediyor. Türkiye’nin geleneksel toplumsal cinsiyet kültürünü yeniden üreten bu katı ayrımın, Türkiye toplumundaki kadın-erkek ilişkilerinin sembolik yapısının bir taklidi olduğu öne sürülebilir. Hemcinsler arası ilişkilerin toplumsal olarak düzenlendiği bu model, doğası gereği hegemonik erilliği yeniden üreten toplumsal kurumlar ağıyla bağlantılıdır. 2. bölümde belirtildiği gibi, anal ilişki sırasında, giren kişi, kültürel olarak değerli görülen erkekliğini korur ve eşcinsel’ olarak tanımlanmaz; öte yandan, içine alan (pasif) partner, erkeklere tanınan tüm ayrıcalıklardan yoksun kalır ve, asıl’ eşcinsel olarak, (eşcinsellik kadınsılıkla bir tutulduğundan) kadın’ın rolü’nü oynayan bir erkek olarak kurgulanır. Böylece, cinsel partnerin anatomisinin, bu tür etkinliklerde oynanan cinsiyet rolünden daha az önemli olduğu açıktır. Ayrıca bu bölüm, genel karşıcinsel erkek ve kadın toplumsal cinsiyet normları tarafından ifade edilen bu egemen modelden ayrılan, başka erkeklerin deneyimlerinin, eşcinselliğin geleneksel kavranışına gömülü basmakalıp örneklerden nasıl saptığına da işaret ediyor. Son olarak, erkeklerin kendilerini sınıflandırdığı belli etiket’ göstergelerinden ve bu etiketlemenin, park, bar, sinema gibi belli mekânlarda nasıl icra edildiğinden söz ediyorum.
8. Bölüm- Batılı Gey Kimliği’nin Ortaya Çıkışı Mı?
Kuzey ve Batı yarıkürelerdeki insanlar arasında, Türkiye’deki ‘gey’ erkeklerin çabaları çok az tanınıyor. 7. bölüm temel olarak cinsiyetlendirilmiş cinsel etkinlik ve edilginliğin hegemonik yapılandırılmalarını örneklese de, bu yapıyı tanımakla birlikte ona direnen ya da (hemcinslerle edimlerden başka) Batılı gey kimlik modellerini benimseyerek onu (yedinci bölümdeki modeli) kendi benlik duygusuna katan pek çok erkek var. Özellikle 1990’ların başlarından beri, giderek daha fazla Türkiyeli erkekler (aktifler değilse bile, kendini pasif olarak tanımlayanlar) eşcinsel davranışlarını, benlik duygularına dâhil etmeye ve kendilerini rahatça toplumsal bir kimlik olarak gey’ etiketiyle tanımlamaya başladılar. Bu daha çok yakın zamanda, uluslarötesi eşcinsel erkek ağlarının ortaya çıkışıyla oldu. Geyler, erkeklerle seks yapan erkekler arasında bir azınlık teşkil etse de, sayıları hızla artıyor ve Kaos GL gibi örgütler aracılığıyla cinsel yönelimleri etrafındaki mücadelelerine ilişkin bilinç yükseltme etkinliklerinde yer almaya başladılar. Türkiye toplumunda gey kimlikleri’ni ve Türkiyeli gey erkeklerin nasıl örgütlendiklerini ve derecesini anlamak, küresel (global) düzeydeki Batılı anlayışların, Türkiye’de yerel (lokal) düzeyde nasıl dile getirildiğini incelemeyi gerektirir. Türkçe’deki gey terimi, kişinin kendini çeşitli şekillerde imgelemesini, betimlemesini ve görmesini içeren değişken bir terimdir.
9. Bölüm- Tartışma ve Sonuç
Peki neden bir etnografya?
Bu çeşitli öznellikleri ortaya çıkarırken, erkek cinsel azınlıkların yaşam koşullarını anlatmalarına imkân tanımak ve kendilerini ve deneyimlerini, kendi istedikleri biçimde sunmalarına olanak vermek istedim. Ayrıca, araştırılan camiaya, kendi kültürü üzerine düşünme aracı sağlamak gibi bir hedefim vardı. Sonuçta, bir etnografya, genellikle katılımcıların kültürünün bir bölümünü, onlara yeni anlayış ve kavrayışlar kazandıracak şekilde tanımlar. Umarım, kendi üzerine düşünme’ yoluyla bu erkekler, normalde toplumda açıkça tartışmayacakları şeylerin farkına daha fazla varacak ve (normalde bastırılan) seslerini duyurup, öykülerini anlatabilmekten gurur duyacak ve kendilerine güven kazanacaklardır. Dünyadaki Batılı olmayan çoğu toplumdaki eşcinsel erkeklerin özel hayatları konusunda akademik yönden çok az şey yazılmıştır. Bu nedenle, kamusal farkındalığın gerçekleşmesi ve eşcinsel erkeklerin kendi seslerini duymaları için, bu araştırma, ortaklaşa çabalara doğru giden bir camia deneyimi’ hissinin oluşumuna yardımcı olabilir. Türkiyeli eşcinsel erkeklerin deneyimleri, Türkiyeli akademisyenler tarafından görmezden gelinmiştir; ancak, Türkiye'de hem feminist politika, hem de eşcinsel politikası daha fazla telaffuz edildiğinden, bu deneyimler giderek önem kazanacaktır. Bu çalışma, Türkiyeli eşcinsel edim ve kimliklere ilişkin mevcut sınırlı literatürü geliştirip değiştirir ve seks sırasında tercih edilen cinsel rollerle (aktif/pasif/çok yönlü) ilintili toplumsal cinsiyet dinamiklerini çözümler. Bu çalışmada benim temel niyetlerim, eşcinsel olan (ve olmayan) insanların kendi (veya başkalarının) deneyimleri üzerine ikinci kez düşünmesi ve kendim konuşmak yerine gizli bir nüfusun kendi adına konuşmasını sağlamaktı. Benim görevim daha çok, belli davranışların arkasındaki mantık yürütmeye ve bu davranışların nasıl sergilendiğine ilişkin bakış açıları veren bir çevirmen’ olmaktı. Bu araştırma, Türkiyeli eşcinsel camiasıyla işbirliği içinde yürütüldü ve çeşitli kesimlerden ve yaşam deneyimlerinden gelen değişik insanlar tarafından dile getirilen çeşitli anlatılara mümkün olduğunca sadık kalmaya çalıştım. Tüm proje, normal şartlarda tanışamayacağım çeşitli insanların hayatları hakkında bana bir şeyler öğretmekle kalmayıp, beni, Türkiye’deki hemcins ilişkileri hakkındaki kendi anlayışlarımı da yeniden sorgulamaya zorlayan bir yolculuk gibiydi.
Onlara ilk yaklaştığınızda katılımcıların tepkisi ne oldu?
Yinelenen şekilde gördüğüm şey şu oldu; çalışmam akademik bir araştırma olduğu için ve özellikle farklı öznellikleri olan, heterojen bir grup aradığım için, fark ettim ki birçoğu bu projeyi, gündelik hayatlarında onlara tatminsizlik getiren şeyleri biraz da olsa yatıştırabileceğim umuduyla, toplumda cinsellikleriyle ilgili yaşadıkları sorunları ifade etmek için bir araç olarak görüyorlar. Araştırma seçimim yüzünden, birçok katılımcının beni, Türkiye kültüründe hemcinsler arası ilişkilere karşı varolan toplumsal tutumları değiştirecek bir çeşit kurtarıcı’ ve/ya haberci’ olarak gördüğünü fark ettim. Pek çok kez şu cümleyi duydum: ‘oradakilerine bunları hep anlat, duysunlar’. Bu yüzden, beni yalnızca profesyonel biri olarak değil aynı zamanda kültürümüzün dezavantajlarıyla birlikte güzelliklerini dünyanın geri kalanına duyuracak biri olarak da gördüler.
Çok kısaca, temel bulgularınız neler?
Katılımcıların, kendilerinin anal birleşmede bulunmalarına ilişkin düşünceleri ve sonuç olarak bu tür edimlerin ne anlama geldiği konusundaki sözleri, çoğul eşcinselliklerin olduğu ve bunların hiyerarşi’yle ilgili doğal yan anlamları olan ilginç toplumsal cinsiyet dinamikleri içeren çoğul anlamlara yol açtığı sonucuna bizi kesin olarak götürüyordu. Yüzeyde, Türkiye’de hemcinsler arası edimlere yüklenen anlamların çoğu, ülkeler arasında bariz ortaklıklar gösterse de, daha yakından yapılan bir araştırma, çabuk sonuçlara varmada daha dikkatli olmamız ve hemcinsler arası ilişkilerdeki saklı farklılıkları olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini bize sezdiriyor. Bu farkındalığın ışığında, hemcins sevgisindeki yerli geleneklerin nasıl da çevrelerindeki toplumsal koşullarla birlikte değişme potansiyeli olduğunu anlayabiliriz. Belli syncretic ilişkiler hakkındaki görüşüme dayanarak (ki bu ilişkilerin Türkiyeli gey dünyası’nda ağır bastığını gördüm), Türkiye’deki gey erkeklerin illa da Batı’daki kardeş’lerinin tipik özellikleri kopyalamadıklarını ortaya koyuyorum. Hiçbir şekilde gey’ olmanın tüm dünyada aynı olduğu gibi bir varsayımda bulunmaya çalışmadım ve hatta Türkiyeli erkeklerin, ait oldukları sosyokültürel gelenekleri yansıtan ilginç kalıpları açıklığa kavuşturan gerçek deneyimleri hakkında da ısrarcıyım.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Bulguları, Kaos GL dergisinde yayınlanacak çeşitli makaleler aracılığıyla Türkiye eşcinsel camiasına iletmeyi amaçlıyorum. Bu araştırma, bir başka sessizliği kırma’ çabası, cinselliği düzenleyen egemen toplumsal alanlar ağına başarıyla direnen bir toplumsal alanın elde edilmesi için kolayca anlaşılabilir amaçları olan bir entelektüel liderliği teşvik çabası olarak da alınabilir. Elbette Türkiye’de açık eşcinsel ilişkiler yaşamak pek çok erkeğin yaşamını zorlaştıran (ve belki başka ülkelere göç etmelerine neden olan) bir deneyim; ancak giderek artan sayıda genç erkeğin zorunlu evlilikten kaçınabildiğini ve kendine güvenli bir şekilde dolaptan çıktığını’, sevdiği insanlara açıldığını ve yakın çevrelerinde karşılaştıkları şanssız durumların üstesinden gelmede daha bilinçli kararlar verdiğini görmek sevindirici. Türkiye yeni binyıla Kuzey Amerika’yla olan sıkı bağları ve AB’ye katılmaktaki güçlü isteğiyle girerken, yasalarını cinsiyet eşitliği yönünde modernize etmek için çaba harcıyor. Ancak, cinsel azınlıkların damgalanmasıyla ilgili sorunlar hâlâ çözülmeyi bekliyor. Sonuç olarak, Türkiye’nin önündeki zorlu hedef, başlıca kültürel ve toplumsal değerlerine bağlı kalmak ve cinsel azınlıklara yönelik damgalanmayı sona erdirmek ve kendini batılı toplumlar arasındaki gerçek üyeliğine hazırlamaktır. Son olarak, ben kişisel olarak iyimserim, işlerin 10, hatta 20 yıl önce nasıl olduğuna bakarak, önümüzdeki 1020 yılda olacak gelişmeleri hayal bile edemiyorum.
Kimlere teşekkür etmek istersin?
Bu araştırma projesinin tamamlanmasıyla ilgili olarak teşekkür edecek çok kişi var. Öncelikle, cinsel yönelimleri etrafındaki mücadeleleri ve deneyimleri bu analizi mümkün kılan Ankara Kaos GL’deki erkeklere derinden minnettarım. İkinci olarak, bilgisi, yüreklendirmesi ve desteği, bu deneyimi çok zevkli ve tatminkâr kılan danışmanım Prof. Barry Adam’a ve bir de yapıcı eleştirileri, kavrayışı ve çabukluğunu çok takdir ettiğim Prof. Suzan Ilcan’a teşekkür etmek istiyorum. Ve son olarak da tabii ki annem; annem olmasaydı bu araştırmayı yapmaya yetecek güce sahip olamazdım.

* Bu röportajın İngilizce’sini bereket77@hotmail.com adresine yazarak temin edebilirsiniz.
Etiketler: