13/11/2024 | Yazar: Esra Ece Kutlu

Seyhan Arman'la Blu TV'de yayınlanan İlk ve Son dizisini konuştuk: "LGBTİ+ oyuncuların, özellikle trans oyuncuların varlığı, setlerde kabul edilen bir durum ve biraz daha profesyonel bir yere de gitti setler; Oyuncular Sendikası ya da oyuncuların bilinçlenmesiyle."

Seyhan Arman'la İlk ve Son üzerine: "Kısmen de olsa farkındalık oluşmuştur" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: İlk ve Son dizisinden bir kare

“Projeye bir ayı gerekliyse, tutup getirmişler dağdan” gözüyle bakılırdı; “Hani buraya da bir trans konulacak, getirmişler işte birisini...”

Sinemada, dizi sektöründe, setlerde; LGBTİ+ varoluşu için, oyuncular açısından değişim yaşandı mı, ne yönlü yaşandı?

Hande Subaşı, Ulaş Tuna Astepe, Muhammed Uzuner, Neslihan Arslan, Naz Göktan gibi sinema ve dizilerden tanıdığımız isimler, yeni bir proje için bir aradaydılar.

İlk ve Son dizisinin kastına dahil olan bir başka isimse, başta LGBTİ+’ların, sinema ve tiyatro izleyicilerinin de yakından tanıdığı, takip ettiği, Seyhan Arman.  

Bir yanda festivalde yasaklanan, varlığımızın da yok sayılması da diyebileceğimiz; LGBTİ+ temalı filmler, öte yanda dijitalde yine varoluşumuza dair yapıtlar... Fizik kanunudur, ne de olsa; “Var olan şey, yok olmaz...”

Hayatın kendi hikâyesi, içindeki canlıların yaşanmışlıkları vardır, hepsinin, hepimizin bileşkesi, toplamıdır hayat; birileri gözlerini kapattığında da yok olmuyoruz hani...

Kıyısından köşesinden benim de içinde olduğum, 2 bölümde beni de göreceğiniz çok hoş bir işten bahsetmek için karşınızdayım. İzninizle, bundan sonrasını Seyhan’a bırakıyorum, projeyi bize kendisi anlatsın mı?

Sevgili Seyhan, izleyicisi ve beğenisi bol olsun dileklerimle; dijitalde yeni bir işe başladınız. Biraz bizi bilgilendirir misiniz?

Teşekkür ederim. Sağ ol, tatlım. Dizimiz perşembe günleri, Blu TV’de yayınlanacak.  Şu an ilk üç bölümü yayınlanmış durumda.

Hikâye ne üzerine kurulu?

Kadın erkek ilişkisi üzerine kurulmuş gibi görünse de hayattaki ilişkilerimize, ailelerimize, arkadaşlarımıza, bağlarımıza, bağlanmalarımıza, kopmalarımıza, ilişkilerimizdeki travmalarımıza odaklanıyor dizi. Her izleyici de farklı duygular çağıracak diye düşünüyorum.

Sizi nasıl bir rolde izleyeceğiz?

İlk sezonda başka oyuncularla başka bir hikâye ile çekilmişti. O hikâyeden, abla ve köpek 2. sezonda da var. Yeni oyuncularla çekilen yeni hikâyede “abla” karakteri ile varım. Yeni bölümün başında, köpek ölüyor ama abla hayatta. Buradaki ablanın rolü; esas oğlanın kız kardeşinin arkadaşı. Kısaca böyle anlatayım büyü bozulmasın.

İçinize sinen bir proje miydi? LGBTİ+ hikayeciliği adına, izleyiciyi tatmin edecek mi?

Evet, oldukça içime sinen bir hikâyeydi. Öncelikle, çok fazla ağlayacağız; okurken bile çok ağlamıştım, çok etkilenmiştim. LGBTİ+ hikâyeciliği adına, oldukça tatmin edici; güzel de bir kast (oyuncu kadrosu) kurduk. 10 kişilik, LGBTİ+ oyuncu kadrosu vardı, yan oyuncularla beraber. Karakterlerin farklı farklı olmasını istedim, özen gösterdim. Genelde, projelerde 3 karakter varsa ya çarktaki lubunyalardır ya şarkıcı, falcıdır; aynı tipler, prototipler benzerdir. Ben burada biraz daha fiziksel ve yaşam şekli olarak, farklı profillerin olmasını istedim. Hem de bakış açısının da farklı olmasını istedim. Mesela; bir cenaze sahnesi var, orada trans kadınların farklı farklı namaza durma sahnesi var. Yönetmeniz de bizi özgür bıraktığı için, bu açıdan çok güzeldi; değişik profillerin, yaşam tarzlarının hikâyeye dahil olmasını sağlamaya çalıştık.

“Eskiden LGBTİ+ oyunculara karşı yaklaşımı tahmin edebiliriz”

Seyhancığım, hoş bir anımız da oldu; ben de iki sahneye dahil olmuştum. Sorum şöyle; ilk setim bittiğinde, saat gece 1’di ve ana kadro ve de sen çekimdeydiniz. Bu tempoya nasıl dayanıyorsunuz?

Aslında, bu ağır bir tempo değil benim için. İşin gerekliği var, setler önceden belirli; yatma kalkma rutininizi, hayatınızı ona göre programlıyorsunuz. Gece 1’de olması bu açıdan sorun değildi, sabah 5’te de sete çağrılabilirsiniz. İşiniz buysa, zamanınızı ona ayırıyorsunuz. Her şeyden öte; set çok keyifliydi.

Ekip harikaydı. Ortaks yapımın işi; ben de ilk kez kendileriyle çalışıyorum, bir sette olması gereken her şey vardı; set çalışanları son derece sıcak, profesyonel, reji ekibi keza öyleydi, her sorunu anında çözüyorlardı; değerli hissettiğim bir setti. Her şey en ince ayrıntısına kadar da düşünülmüştü “Güneşin altında çalışıldı, hadi, dondurma ikram edelim” inceliklerine kadar...   Sadece, kulüp sahnesi biraz zor ve yoğundu; onun yorgunluğunu da setin kalitesiyle atmış olduk.

Yine set gözlemlerime göre; LGBTİ+ dostu bir setti, tüm setler böyle mi, kamera önündeki tüm setlerin böyle miydi?

E, tabi bütün setler böyle değil, değildi.  LGBTİ+ oyuncuların setlerde olmasının yanında bazı oyuncuların artık açık kimlikli olmasının da getirisi var. Bir sürü etken sonucu, bazı şeyler daha iyiye gitmeye başladı.

Eskiden, LGBTİ+ oyunculara yaklaşımları tahmin edebiliriz “Projeye bir ayı gerekliyse, dağdan bir ayı alıp getirmişler” gözüyle bakılırdı. “Hani buraya da bir trans konulacak, getirmişler işte birisini”; şeklindeydi tavır ve tutumlar. Artık LGBTİ+ oyuncuların, özellikle trans oyuncuların varlığı, setlerde kabul edilen bir durum ve biraz daha profesyonel bir yere de gitti setler; Oyuncular Sendikası ya da oyuncuların bilinçlenmesiyle.  Ayrıca dijitale çekilen işler, standart çekilen işlerden daha farklı daha zamanı olan işler olduğu için, ona göre de ekipler geliyor, seçiliyor. Eski bilinçte olan insanlar ve setler de belki vardır ama daha azdır, kısmen de olsa farkındalık oluşmuştur. Bu set özelinde konuşursak, öncelikle her şey yapımda başlıyor; yapımcılar LGBTİ+’larla çalışmaya açıklardı. Yönetmenimiz Devrim Yalçın, çok tatlıydı, öncesinde tanışmıştım, ilk andaki enerjilerimiz uyuştu. Senaristimiz Hakan Bonomo; çok iyi gözlemlemiş, yazmıştı ve bizi de oyunculuk anlamında serbest bıraktılar, bunların yanında ekip de inanılmaz tatlıydı. Ben mesela şundan çok rahatsız oluyorum; “Ay, bir trans var ona da ayrıcalıklı davranalım, onu da böyle rahat ettirelim falan” durumu yoktu; ne olması gerekiyorsa, o vardı. Belki tek pozitif ayrımcılık; LGBTİ+ kastı için ayrı karavanlar vardı. Diğer figürasyona karavan falan verilmemişti mesela.

Yeni projeler yolda

Seyhan Arman, son günlerde yerli/yabancı sinema, tiyatro… LGBTİ+ temalı neler izledi, bize neler tavsiye edersin?

 “Prens” i izledim, dijitalde dizi izledim bolca. Aslında yerli çok fazla işleri izlemiyordum, özellikle komediye karşı biraz önyargım oluşmuştu; biraz bunu kırdım galiba. 2 gün önce izlediğim için, izleme tavsiyem “Prens” olabilir.

Yeni projeler var mı? Seyhan’ı yakın zamanda, yeniden tiyatro sahnelerinde de görecek miyiz mesela?

Yeni proje fikirleri var elbette. Şu an daha çok Matmazel Coco ile haşır neşirim, o var. Ali Kemal Güven’in, Mardin’de çekeceği bir film var; onunla prensipte anlaştık, onu çekeceğiz. İlk ve Son var, yeni biten işim. Bir tiyatro oyununda dijital olarak oynayacağım. Bir de bir müzikal projesi var ne olur, nereyi gider henüz fikrim yok, daha şekillenmedi; ekip, tiyatro gibi unsurları hazır, zaman ayrılabilir mi, ne olur henüz bilemiyorum.

Diziden kareleri aşağıdaki fotoğraf galerisinde bulabilirsiniz.

 

genel-ahlak-bahane-edilerek-yurttan-atilmaya-calisildim-ve-akabinde-yurttan-ayrildim-1

*Bu haber, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla KaosGL.org’un sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: kadın, medya, kültür sanat, yaşam, özel haber, beda
2024