29/05/2012 | Yazar: Kaos GL

Başbakan’ın kürtaj ve sezaryen ile ilgili sözlerine tepki gösteren doktorlar, esasen bir hayat kurtarıcı olan sezaryende yaşanan artışın düşürülmesi gerektiğine dikkat çekti; kürtajın ise anne ölümlerini de azaltan yasal bir hak olduğunu hatırlattı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sezeryana karşı olduğunu belirtip kürtajın bir cinayet olduğunu söylemesine doktorlar tepki gösterdi.
İstanbul Tabip Odası’nda bir araya gelen doktorlar, Türkiye’de sezaryen doğumlardaki artışın düşürülmesi için önlemler alınmasına dikkat çekti; ancak sezaryenin bir hayat kurtarıcı olduğunun da unutulmaması gerektiğini belirtti.
 
Doktorlar, kürtajın ise ekonomik ve sosyal nedenlerle başvurulan yasal bir hak olduğunu belirterek bu yasal hakkın düşüğe bağlı anne ölümlerini azalttığını söyledi.
 
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Prof. Dr. Atıl Yüksel, sezaryan ve kürtajla ilgili dünya ve Türkiye’deki durumu inceleyen bir basın açıklaması okudu.
 
 

Türkiye’de sezaryen oranı yüzde 45

 

Dünyada ortalama sezaryen oranı yüzde 25.7. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği yüzde 15’lik sezaryen oranı hiçbir ülkede tutturulmadığı gibi artış gösteriyor.
Türkiye yüzde 45 sezaryen oranı ile İtalya ve Meksika ile birlikte dünyadaki en yüksek orana sahip ülkelerden biri. Bu oranı yüzde 33 ile ABD ve Kore izliyor.
Tıbbi gereklilik halinde anne ve bebek yaşamını kurtarıcı bir operasyon olan sezaryenin dünyada ve Türkiye’de artış göstermesinin nedenleri ise şöyle:
"Doğumla ilgili mediko-legal sorunlar, ilerlemiş anne yaşı, doğum korkusu, anne isteği, makat gelişleri."
 
 

"Yine de annenin tercihi önemli"

 

Yüksel, iki yıl önce Sağlık Bakanlığı’na sezaryen oranlarının düşürülmesi için gerekli önlemlerin sunulduğu belirtti. Hedef 2013’de oranı yüzde 35’e düşürmek.
 
Öneriler ise şöyle: Ebe doğumlarının arttırılması, gebe okullarının yaygınlaştırılması, medya kampanyaları, ağrısız doğumun yaygınlaştırılması ve hekimin malpraktis korkusunun azaltılmasına yönelik çalışmalar.
 
Doktorlar sezaryenin en nihayetinde cerrahi bir müdahale olduğunu ve cerrahi müdahalenin de tıbbı neden olmaksızın yapılamayacağını söyledi. Ancak her ne olursa olsun burada annenin tercihinin önemli olduğuna dikkat çekti.
 
Gazetecilerin sezaryenin artışının sağlıkta dönüşüm çerçevesinde performans sistemiyle alakası olup olmadığı sorusuna ise doktorlar, "Sezaryenin puanlamasının normal doğumdan çok olduğu doğru değil" yanıtını verdi.
 
"Kadın doğum doktorlarına davalar arttı"

 

Doktorlar, özellikle son yıllarda bebek kayıplarında ailelerin doktorlara açtıkları tazminat davasının da kadın doğum doktorlarını en ufak bir riskte sezaryana yönelttiğine dikkat çekti. Bu konuda hekimi koruyacak yasal önlemlerin etkili olabileceğini belirttiler.
 
Gazetecilerin "Başbakan’ın açıklamasından sonra doktorlar anneleri sezaryana ikna etmede problem yaşar mı" sorusuna, doktorlar "Aile normal doğumda ısrar edecek. Bu da anne ve çocuğun sağlığını riske atacak" şeklinde yanıt verdi.

Kürtaj yasal değilse, anne ölümleri artıyor

 

Yüksel, diğer tartışma konusu kürtajın "İstenmeyen gebeliklerin güvenli koşullarda sonlandırılması ve bu nedenle gelişen anne ölümlerinin engellenmesi" olarak tanımlandığını hatırlattı.
 
Dünya’da her yıl 46 milyon kadın düşük yapıyor; bunların yüzde 49’u güvenli olmayan koşullarda gerçekleşiyor.
İsteğe bağlı düşüğün yasalarla kısıtlandığı ülkelerde anne ölümleri gerçekleşiyor. Ölümlerin yüzde 95’i Afrika ve Asya’da, yüzde 4’ü Latin Amerika’da görülüyor.
 
Türkiye’de ise isteğe bağlı düşük uygulamaları, 1983’te kabul edilen "Nüfus Planlaması Kanunu"na göre yapılmakta.
10 haftaya kadar olan gebelikler isteğe bağlı olarak sonlandırılabiliyor; 10 haftadan sonra anne hayatını tehdit eden durumlar ya da bebeğin ciddi ve yaşamsal anomalilerinde, hekimlerin alternatif sunması ve ailelerin onayıyla gebelik sonlandırılabiliyor.

"Kürtaj, aile planlaması değil ama yasal bir hak" 

 

Yüksel, bu kanun sonrasında, güvenliolmayan ortamlarda yapılan düşüklerin azaldığını ve anne ölüm oranlarında anlamlı iyileşmeler görüldüğünü söyledi.
 
Kürtajın bir "aile planlaması" olmadığını söyleyen Yüksel, "Ancak sosyal ve ekonomik açıdan uygun olmayanların, yasaların onlara verdiği hakka dayanarak kürtaj yaptırmasının cinayet olarak nitelendirilmesi bizi rahatsız etti" dedi.
 
Yüksel, kürtaj hakkı gelmeden önce köşede bucakta, bilgisiz kimseler tarafından rahime olmadık maddeler sokularak gebeliğin sonlandırıldığını ve sıkça anne ölümleri ile karşılaşıldığını hatırlattı.
 
Toplantıya İTO Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Erez, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği İstanbul Şubesi’nden Dr. Faruk Buyru, Dr. Fehmi Yazıcıoğlu katıldı.
 
Açıklamaya imza atan kurumlar:
İstanbul Tabip Odası, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği, Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği, Türk Perinatoloji Derneği, Türk Ürojinekoloji ve Pelvik Rekonstrüktif Cerrahi Derneği, Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği, Üreme Tıbbı Derneği ve Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği İstanbul Şubesi. (Nilay Vardar/bianet)

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam