03/02/2025 | Yazar: Kaos GL
SOLDEP LGBTİ+ Komisyonu, ‘Aile Yılı’ olarak belirlenen 2025’in ilk ayında LGBTİ+’ları hedef alan politikalara ve söylemlere tepki gösterdi.

Sosyalist LGBTİ+’lar (SOLDEP LGBTİ+) sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, 2025 Ocak ayına ilişkin yaptığı dönem değerlendirmesini paylaştı. SOLDEP LGBTİ+ Komisyonu, “Bu yıl aile yılı değil, sömürü yılıdır. Hormon kontrollerinin kısıtlanmasına, denetime tabi tutulmasına, LGBTİ+ şiddetinin meşrulaştırılmasına, hayatımızın zorlaştırılmasına karşı mücadele ediyoruz. Her zaman söylüyoruz: Vardık, varız, var olacağız!” dedi.
“İktidar, ataerkil aile yapılanmasını dayatmaya devam ediyor”
Açıklamada Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın LGBTİ+ düşmanlığı yaptığı belirtildi:
“Erdoğan'ın yeni yıl için yaptığı açıklamayı hepimiz gördük. İktidar, güçlü aile diye vurguladığı bu ataerkil aile yapılanmasını dayatmaya devam ediyor. Bu süreçte birçok lubunya dostumuzun şiddet görmesine ve katledilmesine şahit oluyoruz. Tek tipleştirilmiş kimlikler ve başka bir yaşam üzerinde mülkiyet kurmak üzerinden kendisini tekrar ve tekrar inşa eden bu ataerkil yapılanma politikaları Aile Yılı açıklamasında bariz bir şekilde belirtilmiştir. Erdoğan'ın açıklamalarında LGBT+ hareketini aile yapısına yönelik bir tehdit olduğunu belirtti ve bu hareketin yabancı bir komplo olduğunu öne sürdü. Erdoğan, kendi söyleminde LGBTİ+ içeren herhangi bir içeriğin, kadim gördükleri aile bağlarını kopartacağından şikayetçi olduğunu ifade ediyor. Açıklamada bahsedilen "güzel bir ahlak" ve "kadim aile" kavramları ataerkil aile yapılanmasını temsil etmektedir. AKP iktidarı, özgür cinsiyet kimliklerini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini reddederek açık bir şekilde LGBTİ+ düşmanlığı yapmaktadır. Açıklamada bahsettiği "güzel bir ahlakla yetiştirmek istedikleri çocuklar" ataerkili benimsemiş aile fertleridir. Çocukların istismar edilip katledildiği bu düzende doğurganlık oranının yükseltilme istenci, yoksulluk sınırının altındaki bir aileye sömürü sistemine katkı sunmaları için açık davettir. Bu, kimliklerimizin sömürüsünden başka bir şey değildir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 25 Ocak'ta Tekirdağ İl Kongresi'nde "Çocuklarımız da bu dijital mecranın belli başlı riskleriyle karşı karşıya kalıyor. Biz hem çocuklarımızı güvenli bir ortama alabilmek için onları korumak adına da önemli atılımlar gerçekleştiriyoruz. Cinsiyetsizleştirme gibi zararlı akımlarla karşı karşıya kalabiliyor çocuklarımız." diyerek ataerki mağduru olan kadının ve lubunyaların kimliklerine saldırıyor. Hatırlatmak isteriz ki aile, biyolojik bir kurum değildir. Cinsiyet kimlikleri ve yönelimler, dijital medya tarafından "üretilen" bir olgu değil, doğuştan gelen bir gerçekliktir. Çocukların gelişiminde önem verilmesi gereken farklı kimliklerin varlığının kabul edilmesidir. Ataerkil kapitalizmin sömürüsünün ürünü olan bu "aile" yapısının hüküm sürdüğü bu dünyada cinsiyet kimliklerimiz, cinsel yönelimlerimiz yüzünden istismar edilmek istemiyoruz.”
“Cinsel yönelimlerin eşit olduğu bir düzen istiyoruz”
LGBTİ+’ları hedef alan söylemlerin gittikçe artan bir baskının habercisi olduğu belirtilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“LGBTİ+'dan bir veba salgını olarak bahseden Erdoğan, LGBTİ+'ye karşı "tedbirler" getirileceğini söyledi. Bu bahsi geçen tedbirlerden birisi ise bu ay şahit olduğumuz üzere Kuirfest'in yasaklanması yoluyla lubunyaların dayanışma ve beraberliğinin kısıtlanmasıydı. Yasaklamalarına rağmen Kuirfest yapıldı. Fakat Erdoğan'ın söylemleri, LGBTİ+ üzerinde gittikçe artacak bir baskının habercisidir. LGBTİ+ kimliğimizle var oldukça yaşamamızı zorlaştırmak için öne sürdükleri baskılara yılmayacağız. Yasaklara boyun eğmeden birlikteliğimiz sürmeye devam edecek!
Trans intiharları ve cinayetleri her zaman olduğu gibi gündemimizde. Bu politik intihar ve cinayetleri meşrulaştıran ülkede hayati güvenliğimiz yoktur. Ocak ayında hem İstanbul Beyoğlu'nda hem de İzmir'deki Bornova Sokak ve çevresinde bulunan trans kadınlar nefret söylemlerine ve fiziksel saldırılara maruz kalmıştır. Saldırıların sorumlusu olan iktidar, uyguladığı bu düşmanlaştırıcı politikalarla her gün sokakta rahatça yürüyebilme özgürlüğümüzü elimizden alarak hayatımızı tehlikeye atmaya devam ediyor. Bunlar yetmezmiş gibi siyasetçilerin homofobik söylemlerinin normalleştirildiğini görüyoruz. Aile Bakanlığı döneminde "Eşcinsellik hastalıktır." diyerek kurumsal homofobinin öncülerinden olan Selma Aliye Kavaf, DEVA Partisi'nden CHP'ye transfer oldu. Bu kararı alıp LGBTİ+ konusunda iktidarın söylemlerine yönelik ılımlı tavrını belli eden CHP'yi kınıyoruz. Biz lubunyalar ve kadınlar, ataerkinin mağdurları olarak bu düşmanlığa karşı çıkıyoruz. İnanç, ırk, cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerin eşit olduğu bir düzen istiyoruz. Hormona ulaşımın kısıtlanması, birlikte olabilmemiz, söz üretebilmemiz, kendimizden farklı lubunyalar ve kadınlarla omuz omuza durabilmemiz için düzenlenen festivallerin iptal edilmesi, sokakta can güvenliğimizin olmaması... Benliklerimiz bastırılmasına, mücadelemize yönelik saldırılarımıza "Yeter!" diyoruz.”
Etiketler: insan hakları, aile, siyaset