04/04/2011 | Yazar: Mehtap Akbaş

Üniversitede Özgürlük İstiyoruz İnisiyatifi’nin düzenlediği daha önce 25 Aralık’ta Ankara’da yapılan Başörtüsüne ve Anadilde Eğiti

Taksim ‘Üniversitede Özgürlük İstiyoruz!’la Yankılandı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Üniversitede Özgürlük İstiyoruz İnisiyatifi’nin düzenlediği daha önce 25 Aralık’ta Ankara’da yapılan Başörtüsüne ve Anadilde Eğitime Özgürlük mitinginin İstanbul ayağı 2 Nisan Cumartesi akşamı gerçekleşti.
 
Yüzlerce insanın katıldığı yürüyüş Taksim Tramvay durağından başlayarak Tünel Meydanı’na kadar devam etti. Topluluk "Kürtler Kürtçe konuşur", "Be ziman jiyan nabe", "Başörtüsü okula ordu kışlaya, anadil okula ordu kışlaya", "Paşa paşa susacaksınız", "Öz-öz-özgürlük, başörtüye özgürlük", "YÖK, polis, mobese; Êdî bese!" gibi sloganlarla üniversitede özgürlük taleplerine ses verdi. Tünel meydanında basın açıklamasının okunmasından sonra topluluk sorunsuzca dağıldı. Üniversitede Özgürlük İstiyoruz İnisiyatifi’nin basın açıklaması Türkçe ve Kürtçe olarak şöyle;
"Basına ve kamuoyuna,
Bugün burda üniversitelerde uygulanan yasaklara karşı toplandık. Yıllardır üniversitelerimiz egemenlerin baskısı altında. '80 askeri darbesinin ürünü YÖK, üniversitelerin özerk-demokratik yapısını ortadan kaldırarak, üniversiteleri ve üniversitelileri egemenlerin kölesi hâline getirmiştir. Bugün hâlâ YÖK'ün varlığı ve yasakları devam ediyor. Elleri başörtülerimizde, gözleri renklerimizde, kulakları hangi dilde konuştuğumuzda dikkat kesilmiş, bizi izliyorlar. Uygulanan bu yasaklar bizleri özgürce yaşamaktan alıkoyuyor.
Başörtülü bir doktor, sadece ama sadece başörtülü olduğu için çalıştığı hastanede işten atılıyor. Aşağılanan, dışlanan, işten atılan, 28 Şubat'ta onbinlercesi fişlenen; özgürlükleri, iş hayatları, kamusal alanda görünür olma hakları ellerinden alınan başörtülü kadınlar nefret nesnesi olarak değerlendirilirken, endişe ettiğiniz nedir?
Aslında, ortada endişe yok!
Ortada kocaman bir nefret, kocaman bir yalan var! Üniversitelerde başörtüsü hakkı yasal güvence altına alınmasın diye kopartılan bir yaygarayla karşı karşıyayız. Mecliste başörtülü bir kadının yer almasını engellemek için çıkartılan bir gürültüyle karşı karşıyayız!
Karşımızda, özgürlüklere düşman olanların seslerini yükselterek adım adım örgütledikleri kocaman bir baskısı var.
Görmek istemiyorlar, duymak istemiyorlar, bilmek istemiyorlar. Başörtüsü takan kadınların yok olmasını, ya da herkesin başörtülü kadınlar yokmuş gibi davranmasını istiyorlar. Kinleri sınıfsal; yoksullardan, yoksul görünümlülerden nefret ediyorlar. Kemalist devletin on yıllardır süren kini hâlen devam ediyor.
Bizler, üniversitelerde özgürlük isteyenler, başörtüsü takan ya da takmayan ama birlikte mücadele eden öğrenciler, başörtüsü takan arkadaşlarımızın hakları güvence altına alınıncaya, okula girme hakları, okul yöneticilerinin iki dudağı arasından çıkacak "evet" veya "hayır"lara bağlı olmaktan kurtuluncaya, başı açık öğrenciler gibi okul kapılarından gönülleri istediği gibi girinceye kadar mücadele edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Bugün bir başka talebimizi daha dillendirmek için bu meydandayız. Anadilde eğitim hakkını savunmak, "Kürtler Kürtçe konuşur" demek, sivil itaatsizlik yaparak haklarını arayan Kürt hareketine dayanışma mesajlarımızı iletmek için de yürüyoruz.
Bu devlet, bu hükümet, Kürt halkının yakasından elini, artık, çek-sin!
Bu devletin mahkemeleri, bu hükümetin başbakanı, meclis başkanı, "Tek dil, tek devlet, tek millet" diyerek, tekleştirmekten vazgeçsin!
Kadim bir dil olan Kürtçe'yi, "bilinmeyen bir dil" olarak nitelemekten uzak dursun!
Görmüyor musunuz? Kürtler, sadece Kürtçe konuşmuyor; Kürtler aynı zamanda Kürtçe direniyor!
Sokaklarda, okullarda hem Kürtçe hem de Kürtçe nezdinde kocaman bir halk aşağılanıyor.
Herkes yürüyüş yapabiliyor ama sıra Kürt halkına gelince yürüyüş hakları, panzerle, gaz bombalarıyla, basınçlı suyla karşılanıyor.
Bütün milletvekillerine saygı gösteriliyor ama BDP'li milletvekillerinin kemikleri kırılıyor.
Bütün partiler, faaliyetlerini yapabiliyor, görüşlerini yayabiliyor, ama Kürtlerin partileri kapatılıyor, milletvekillikleri düşürülüyor.
Seçilmiş belediye başkanları ve BDP üyeleri, KCK davasında yargılanıyor. Halk iradesiyle seçilmiş, faaliyetlerinde demokratik haklarını kullanan, üzerlerinden bir tek çakı dahi çıkmamış BDP'liler, sırf düşüncelerinden dolayı yargılanıyorlar. Üstelik yargılamaların sürdüğü mahkeme, tutuklu BDP'lilerin anadilde savunma talebini, Kürtçe'nin bilinmeyen bir dil olduğunu söyleyerek reddediyor.
Sonra, yine, Kürt halkından sabır göstermesi bekleniyor. Anadil, bir sabır konusu değildir!
Ana dil, ana haktır!
Kürt halkı kimliğinin tanınmasını istiyor! Açılım diyerek, her şeyi yüzünüze gözünüze bulaştıranlar, siz önce Kürt halkına saygı gösterin! Önce ırkçı, milliyetçi dili kullanmaktan vazgeçin!
Devletin, Ergenekon'un av sahasına dönüşen Kürt illerindeki toplu mezarların hesabını verin. Ayrımcılık, bu devletin geleneğinde var, Kürt halkına yönelik nefret, bu devletin hücrelerine sinmiş. Siz bu nefretten arınmadan, hangi hakla, Kürt halkının sabır göstermesini bekliyorsunuz! Bugün Kürt halkının artık beklemeye sabrı kalmamıştır. Kürdistan ve Türkiye'nin her yerinde sivil itaatsizlik eylemleri ve demokratrik çözüm çadırlarıyla, Kürt halkı özgürlüklerini kazanma mücadelesini sürdürmektedir. Anadil ve anadilde eğitim talebi başta olmak üzere, barış ve demokratik çözüm için ortaya koyulan talepler bizim de taleplerimizdir. Demokratik çözüm çadırlarında bizler de nöbet tutmaya devam edeceğiz.
Bizleri öğrenci değil müşteri yerine koyan okullar var olduğu sürece, yürürlükte olan cinsiyetçi eğitim sistemi değişmediği sürece mücadelemiz devam edecek.
Mücadelemiz, eylemlerimiz, şenliklerimiz, Kürt halkı haklarını kazanıncaya kadar sürecek.
Başörtüsü takan kadınlar özgürlüğünü kazanıncaya kadar,
Zorunlu din dersleri kaldırılıncaya kadar,
Okullarda polis terörü son buluncaya kadar,
Parasız eğitim bir hak, doğal bir hak olarak tanınıncaya kadar,
Kürt halkının hakları, Kürt halkına teslim edilinceye kadar,
Anadilde eğitim hakkı kazanılıncaya kadar sürecek"
Üniversitede Özgürlük İstiyoruz İnisiyatifi

"Raya Giştî û Çapemeniyê re,
Em îro li vir, ji bo ku qedexeyên li zanîngehan tên meşandin li hev civiyane. Zanîngehên me salane pêkutiya desthilatdarane. YÖK encama darbeya leşkeri ye û xwesera demokratbûnê holê rakirîye. Li zanîngeh û xwandekar xistine wek koleyên desthilatdaran. YÖK îro jî hebûna xwe didomîne. Destê wan laçika serê me, çavên wan li rengên me, guhên wan axaftina me ye û me temaşe dikin.
Bijîşke kî serîgirtî, ji bo ku tenê serîgirti ye nexaşxwanê tê avîtin, biçuk tên xistin, karê xwe tên avîtin. Li hemû mafê Jinên serîgirtî destê wan tê girtin. Em dipirsin fikarên we çi ne?
Ya rastî fikar tune ye!
Li holê nefrîne kî mezin, virekî mezin heye! Ji bo ku Zaningehan de temîneta mafên laçikê ney dest xistin em qirîniyan re rû bir û dimînin. Ji bo ku Meclîsê de jinekî serîgirtî cih negre destê desthilatdara çi tê dikin û dengên xwe bilind dikin. Li hemberî me, dijminên azadiye hene û dengên xwe gav bi gav bilind dikin. Di dewleta Kemalîst salane rikê xwe didomîne.
Xwandekarên ku Zanîngehan de azadî dixwazin, yê serîgirtî û ne serîgirtî emê tevahî tekoşîna xwe bidomînin ku hetta havalên me yê serîgirti mafên xwe destxin.
Hevalên hêja,
Em îro ji bo daxwaziyekî xwe yê din jî binin ziman li virin. Ji bo parastina zimanê zikmakî, gotina ku Kurd bi kurdî diaxivin û Kurdên ku ji bo mafên xwe çalekiya raperîna sivîl derketine kolanan em jî piştgiriyê bidin wan jî dimeşin.
Ev dewlet, ev hukumet, pêwîste ku êdî destê xew pêsîra Kurda bikişîne!
Dadgehên vê dewletê, serokvezîr, serokê meclîsê êdî dev ji gotinên xwe yê "Yek ziman, yek dewlet, yek al, yek netew" berdin! Û gotinên xwe yê "zimanên nayê zanîn" ji dur kevin.
Hûn nabînin? Kurd, tenê kurdî naxivin, heman demê Kurdî berxwedidin! Li sûkan, kolanan, dibistanan, hem Kurdî hem jî gelê Kurd piçûk tê xistin!.
Hemû wezîr rêzê dibînin lê wezîrên BDP'yî, hestiyê wan tê şikandin!
Hemû partî, dikarin faaliyetê xwe bi rêve bibin. Lê hemû partiyên Kurdan her tim tên girtin û wezîrtiyê tên avîtin.
Endamên BDP'e, Wezîr û Şaredar di doza KCK de tên darizandin! Piştre jî dîsa Kurdan re dibêjin sebir bikin, zimanê zikmakî na be mijara sebrê! Zimanê zikmakî mafe!
Gelê Kurd dixwaze ku nasnama Kurda were naskirin! Cudakarî kevneşopiya dewletê de heye. İro êdî sebra gelê Kurd nemaye. Li her aliyê Kurdîstan û Tirkîye yê çalekiyên raperîna sivîl
destpêkiriye û konên çareseriyê vebûye. Tekoşîna serkeftina azadiya gelê Kurd didome. Ev daxwaz daxwaziya me ye ji. Emê jî iro şûn ve nobedariya konên çareseriya demokratîk de cih bigrin.
Tekoşîna me, çalekiyên me û şahiyên me, heta ku gelê Kurd serkeve wê bidome,
Heta ku azadiya serîgirtinê were destxistin,
Heta ku pêdivî ya dersên olî rabin,
Heta ku terora polêsan dibistanan rabe,
Di perwerdehî, mafekî bê pere û xwezayî be,
Mafên gelê Kurd were dayîn,
Mafên perwerdehiya zikmakî were dest xistin tekoşîname wê bidome."
 
Fotoğraf: Mehtap Akbaş


Etiketler: insan hakları
İstihdam