17/09/2021 | Yazar: Özde Çakmak

Önceki Afgan hükümeti yönetiminde hayatları kolay olmasa da, LGBTQI+’lar nispeten daha fazla özgürlüğe ve kendilerine yardım eden resmi destek gruplarına sahipti. Bu durum artık değişti.

Taliban kontrolü ele geçirirken kuir Afganlar korku içinde yaşıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Özde Çakmak, Ritu Mahendru’nun The Wire’da yayınlanan yazısını KaosGL.org için Türkçeleştirdi.

Telefonum çaldığında Kabil’de saat sabahın ikisiydi. “Taksi şoförü benimle kavga etti ve beni anayolda bıraktı.” Silah seslerini, keskin sirenleri ve arkadan “Boro, izazat nist (İkile, Burada durmana izin yok)” diye bağıran birini duyabiliyordum.

“Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum,” diyerek gözyaşlarına boğuldu Sheila. Sesi titriyordu ama daha iyi bir geleceğe dair hala bir umut taşıdığını seziyordum. Sheila gecenin bir yarısı Kabul havalaanına gitmeye çalışıyordu ama başaramamıştı. Trans bir kadın olarak bana “yaşama hevesini kaybettiğini” söyledi.

Sheila yalnız değil. ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesinin ardından hayatlarından ve kendilerini bekleyen risklerden ve zorluklardan endişe eden çok sayıda gey ve trans kadınla görüştüm.

İçlerinden biri hislerini bana şu şekilde ifade etti, “Korkuyorum. Halkım için üzülüyorum. Ülkem için üzülüyorum. Çok zor. Şartlarımı, durumumu, hislerimi anlatacak kimseyi bulamıyorum. Çok fazla üzüntü var.”

LGBTQI+ topluluğundaki kişiler Afganistan’daki en kırılgan gruplardan biri. Taliban öncesi dönemde de hayatları kolay değildi fakat ülkenin bazı bölgelerinde LGBTQI+ ağlarını destekleyen yeraltı örgütleri vardı. LGBTQI+ topluluğu üyeleri yalnızca çatışmadan değil, toplum aracılığıyla karşı karşıya kaldıkları yaftalama ve ayrımcılıktan da etkilendiler.

Taliban’ın kontrolü ele geçirmesinden bu yana yeraltı ağları kapandı. LGBTQI+ toplulukları ve grupları öyle bir korku sardı ki bu örgütlerin çoğu anonim olarak dahi konuşmayı reddetti. Taliban tarafından öldürülmekten korkuyorlar, Taliban katı Şeriat yorumuna atıfta bulunarak bunu haklı gösterecektir. Taliban’ın kurallarına ve emirlerine uymayanlar büyük olasılıkla 90’lı yılların sonunda militant grubun rejimi altında “adalet”in yerine getirilmesine benzer biçimde herkesin gözü önünde infaz edilecek. 

Taliban Afganistan İslam Emirliği adını verdiği bölgede hakimiyetini sağlamlaştırırken, Taliban militanları ve askerleri kapı kapı gezerek araştırma yapmaya, aşırılıkçı grubun yasakladığı faaliyetlerle ilgili “kanıt” aramak için cep telefonlarına el koymaya, Şeriat yorumlarına uymayan herkesi zan altında bırakacak bir mazeret aramaya başladılar bile.

Sheila’nın söylediği gibi, “Taliban toplumunda LGBTQI+ topluluklarının üyelerine yer yok. Suriye’de DAİŞ gey erkekleri öldürdü. Aynı şey bizim de başımıza gelecek. Bu grupların hepsi aynı ideolojiye sahip.”

Mustafa Taliban gizlendiğinden bu yana LGBTQI+ topluluğuna yönelik bakışın son derece acımasız olduğunu ekledi. “Taliban aşırılıkçı bir grup. Onlara göre eşcinsellik affedilemez bir suç. Ya infaz edilmemiz ya da dağdan aşağı atılmamız gerek. Güvenliğimizin teminatı yok. Çok korkuyoruz.”

Taliban’ın azınlık gruplarının üyelerine zulmettiği ortaya çıkmasına rağmen, uluslararası topluluk destek sağlamaktan kaçındı. Görüştüğüm grup ülkeden çıkabilmek için aşırı riskler almaya hazırdı. Bu riskler arasında kontrol noktalarında Taliban tarafından kırbaçlanmak, silahla vurulma tehditleri ve ülkeden ayrılan uçakları kovalamak yer alıyor.

Sheila her gün havaalanına gittiğini söyledi. “Uçakları kovalayan çok sayıda insanla birlikte koştum. Amerikalılar havaya ateş açtılar, öksürmemize ve gözlerimizin yanmasına neden olan kovanlar kullandılar.”

Kabul havaalanında insanların kalkışa geçen bir uçaktan sarktığını gösteren kaotik sahnelere tanık olundu. Korkunç görüntülerde bazı kişilerin yere düştüğü görülüyordu. Sheila “en az on kişinin uçaktan düştüğünü gördüğünü” söyledi. “Havaalanından ayrıldığımda, Taliban savaşçıları beni tekmeledi ve sırtımı kırbaçladı. ‘Neden Kafir bir ülkeye gitmek istiyorsun?’ dediler.”

Gönüllüler tahliye sırasında zorluk yaşıyorlar

Gönüllülerden oluşan bir grup LGBTQI+ topluluğu üyelerinin tahliyesine yardım etmeye çalışıyor. Fakat Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) binasının dışındaki protestolar ve Afganların tahliyeyi beklemek yerine ülkenin sınırına kaçmalarının daha isabetli olacağını öne süren İngiliz hükümetinin açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, Afganları mülteci olarak kabul etmeye yönelik genel müdahale son derece yetersiz.

Kuir Afgan akademisyen-aktivist ve Philadelphia’daki Thomas Jefferson Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Ahmad Qais Munhazim ile görüştüm. Qais Afgan LGBTQI+ topluluğu üyelerinin tahliyesine yardım etti. Tahliyeyi denetleyen Batılı ülkeler yüzünden hayal kırıklığına uğrayan Qais şunları söyledi:

“ABD, İngiltere, Kanada ve diğer ülkelerin hükümetleriyle LGBTQI+ Afganların listesini paylaştık. Epostalar yazdık ve çok sayıda form doldurduk ama teslim etmediler.”

Qais LGBTQI+ topluluğu üyelerinin ihanete uğramış ve terkedilmiş hissettiklerini söyledi. “Taliban’ın onları bulmasından ve öldürmesinden korkuyorlar. Psikolojik ve duygusal olarak acı çekiyorlar. Onlarla her gün konuşarak umutlarını korumaya çalışıyorum – uluslararası topluluğun hatalarını farkederek bu kırılgan grupları desteklemesini sağlayana dek elimden gelen bu.” Qais bazı kişilerin Taliban’dan doğrudan tehdit aldıklarını söyledi.

LGBTQI+ topluluğunun üyeleri heteroseksüelliğin çoğu zaman kabul edilebilir tek cinsel yönelim olarak sunulduğu bir ülkede aşılması güç engellerle karşılaşıyorlar. Özellikle Taliban, kuir yurttaşlara sapkın gözüyle bakıyor.  Kadın hakları gerektiği gibi görüşülse de, aynı durum yoğun tehditler alan kuirler için sözkonusu değil.

LGBTQI+ gruba seçeneklerinin neler olduğunu sorduğumda, emin olamadılar. Çoğunlukla “Bilmiyorum,” Saklanmak,” Kaçmak” şeklinde yanıt verdiler. Hatta bazıları “intihar etmeyi” düşündüğünü söyledi.

“Yeni” Taliban’ın daha ılımlı olduğuna dair bazı iddialar olsa da, grubun değişmediğini gösteren pek çok işaret var. Taliban barış anlaşması müzakereleri sırasında dahi sivillerin, yenidoğan çocukların, üst düzey kadın aktivistlerin, gazetecilerin ve politikacıları hedef gözeterek ve rastgele öldürmekle suçlandı. Grup 1990’lı yıllardan bu yana değişmediği izlenimi uyandırıyor.

Tüm işaretler köktendinciliğiyle bilinen grubun kendi Şeriat yorumuna karşı çıkan herkesi cezalandıracağını gösteriyor. Gey bir erkek, Eşref Gani rejimi boyunca Taliban tarafından kontrol edilen bölgelerde bir arkadaşının ele geçirildiğini, camiye götürülerek öldürüldüğünü ve uzuvlarının parçalara ayrıldığını söyledi.

“Logar vilayetindeki arkadaşım Taliban tarafından yakalandı ve bir camiye götürüldü. Taliban onun uzuvlarını kesti. Herkes o kadar korktu ki ailesi bile sesini çıkaramadı,” dedi Mustafa.

Taliban 15 Ağustos’da Kabul kapılarından geçerken, bir başka gey erkeğin uzuvlarının kesildiği bildirildi. Taliban yönetiminde kuir Afganlar’ın hayatının nasıl olacağını gösteren bu mesaj güçlerinin açık bir kanıtıdır.

Sheila, Gani hükümetinin de LGBTQI+ topluluğunu kriminalleştirdiğini fakat kuir yurttaşlara yönelik belirli bir politikasının olmadığını söylüyor. “Geçmişteki hükümetin LGBTQ+ gruplara yönelik hiçbir politikası yoktu ama şimdi Taliban’ın LGBTQ+’lara yönelik son derece belirli bir politikası var. LGBT topluluğunu gerçek anlamda bu toplumdan silmeyi [yoketmeyi] istiyorlar.”

Afganistan’ın Taliban’ın eline düşmesiyle birlikte LGBTQI+ topluluğunun dehşete kapıldığı ve uluslararası topluluk tarafından terkedildiğini hissettiği açık. Batılı hükümetler hala mülteci statüsü verilecek “öncelikli gruplar” için politika oluşturma sürecinde. Bu öncelikli grupların kimlerden oluşacağı henüz belli değil. Batılı ülkeler süreci hızlandırmalı, Birleşmiş Milletler’in Kimseyi Geride Bırakma (Leave No One Behind) gündemine bağlı kalmalı ve Afgan LGBTQI+ topluluğunu desteklemelidir.

Batılı güçler Taliban tarafından öldürülme tehlikesi olan LGBTQI+ grupların acilen tahliye edilmesini sağlamalı. Buna ek olarak, uluslararası insan hakları grupları ve cinsel özgürlük savunucuları Afgan LGBTQI+ topluluğunun Taliban’ın merhametine bırakılmamasını sağlamak için bu hükümetler üzerindeki baskıyı artırmalı.

Qasi, “Dünya uyanana kadar başımıza daha da kötüsü gelecek,” diye endişeleniyor.

Not: Bu yazıda geçen tüm isimler bireysel kimlikleri korumak amacıyla anonimdir.


Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, dünyadan
2024