21/10/2015 | Yazar: Kaos GL

Zaten yanmışım o sızılı bölgemden bir oğlanın egosantrik hazları yüzünden. Daha ne diye gözleri kızgın ışıltılarla yaklaşırlar yanıma?

Tan vakti eşkıyaları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Oya Özgün Hazan’ın Dolaysız Tümleç rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: Zaten yanmışım o sızılı bölgemden bir oğlanın egosantrik hazları yüzünden. Daha ne diye gözleri kızgın ışıltılarla yaklaşırlar yanıma?

Nice esirliklere yaren olduk. Önceleri tanışmamışlığın verdiği serbestiyetle daha ortaklaştığımız meseleler üzerine eğilirdik. Aynı konular biteviye konuşulur, çayın son demine değin lakırdının final sahnesi konuşulur da konuşulurdu. Tam olarak vakıf olamadığım konular üzerinden geleceğe ilişkin telkin ve biraz daha özünde, tahmin yürütülmesi; açıkça söylemek gerekirse pek anlam veremediğim bir durumdu. Yakın akrabalarım da başta olmak üzere topyekûn aile şeceresinin Latife Öger’in gelecek 50 yıla ilişkin beden planı ve tashih komisyonu yıl sonu raporu tadında şahsımın uzuvlarıyla ilgili derinlemesine analizlere giriştiklerini bilmiyordum. Yahu, ben bu belden yukarısı mıyım, benim vücut inşam alt taraflardan üstlere doğru mu çıkıyor? Ben sanıyordum kiilk komutu bu başa sabitlenmiş beyin verir, akıl verir. Aklımın yön verdiği bu dünya kalbimle işbirliği edince alemimiz bahar bahçeye döner. Ama gelgelelim ki allı güllü çayırlarda gezindirmek isterken bu ruhu ne de çelim planlar yapılıyormuş.

Halkalar çize çize gelen tiranlıkla evlenmiş bu keskin önyargı, ne de sağlam surlarla donanmış. Biraz başımı eğip etrafı kolaçan etmeye kalksam en tenha köşelerine konmaya yeltenen hısım akraba. Ne arıyorsunuz diye sormama fırsat vermeden en ücra kasabalarda yerleşmiş bir takım aile efradı sökün etmeden edemiyor.

Zaten yanmışım o sızılı bölgemden bir oğlanın egosantrik hazları yüzünden. Daha ne diye gözleri kızgın ışıltılarla yaklaşırlar yanıma?

Acıyı, acının o koyu kavruk şiddetini eli yüzü düzgün bir şekilde çekmeye bile vakit yok. Bırakın da şu köşeye pusayım bir başıma, gümbürtüye gitmeden usul usul kedere bulanayım. Belki o sarp kayalara saklanmış bir demet asi umuda yakın papatya çiçeğini bedenimden çıkarırım. Çıkardığımda emin olun belleklerinize o panik havanızı kaf dağının ötesinde uçup kaybolacağını muştularım.

Korku. Tenime giren katıksız, keskin korku. Karanlıkta dağılarak gelen ben ile buluştuğunda tekrar bir araya gelen ve ayazı buz eyleyerek bedenime konan korku. Karanfil kokusunu altına alarak eziyor. Vicdani yapılanma gayreti gereği düşündüğün tüm yürekli vakurluk hallerinin donduğu saatlere yaklaşılıyor. Belleğinde, sıcak bir ekmek gibi diri tuttuğu hayalleri vardır bu anda böyle umarsızca kaldırımları arşınlayanın. Gecenin kendisinin bu saatleri yaşayan her insana yaklaşımı eşitlikçidir. Dışarı baktığında ortak tek bir renk vardır herkesin gördüğü, siyah. Havasını içine çektiğinde solunum yollarında hissettiğin tek ısı derecesi vardır, soğuk. Durup kulak verdiğinde dinlediğin tek makamda bir ezgi vardır, sessizlik. Tüm bu ortak armoninin arkasında da tek şey yatar, sevgi. Gece tüm bileşenleriyle sabırla yareni gündüzü bekler. Tan vakti günlerin döngüsünde bu iki sevdalı yüreğin her gün büyük bir özlemle buluştukları tek zaman dilimidir.

Yalnız bazıları sevmez. Bazıları gece ve gündüzün ahengini çatırdatmak ister. O Bazısı esasında hepsidir. Hepsi o yapıştıkları kanalizasyon cephesinden gelir. Hepsinin zihni silahlarına yapışık durumdadır. Silahları karnın alt bölgelerinde bir yerlerdedir. Yaşam olgusunu erojen taraflarına emanet ederek başka hayatları yutmaya çalışan arlıkların nasıl beslendikleri, neyin üzerine basarak şu anki konumlarına geldikleri en öncelikli ele almamız gereken meseledir. Dün yoktu. Bugün yok. Ama yarın onun için mutlaka fethedilmesi gereken bir kale. Yarını kurarken 40 milyonda bir rastlanan cinsel dürtü bereketi rahatsızlığından kurtulmak onlar için temel amaç. Yarın konulu “bir film şeridi gibi aklımdan geçti” misali bellek yoklamalarında hep aynı tema o sinir uçlarında hakim. Fıtrat cihazına bağlı yaşam destek ünitesinde yaşamlara köstek olarak yol almaya çalıştıkları bir gerçek.

Gece ve gündüzün birlikteliğine ayrıca duygu ve mantığın işlediği bir hayata daha yine köstek olmak için o günün en karanlığında yine pusuya yattı birisi. Sokağın en utangaç yerinde. Havanın masumiyetine inanarak kırık dökük parke taşları arasında telaşsızca yol alıyordum. Altı boş olan taşı fark edemediğimden olsa gerek yüzeyine birikmiş olanca su paçalarıma işledi. Anlaşılan belediyenin su tasarruf günlerinin yaşandığı şu sıralar, çamaşır kovasında uzun bir süre kaderine terk edilmiş olarak bekleyecekti. Huzurun tam da 02:32 sularında beni terk ettiği gibi. Birden tenimde, bir yaratığın arkamdan yaklaşıp ellerini önümde kavuşturmaya çalıştığını gördüm. Panik ve panik. Tsssss. 02:32’de yılandan ödünç aldığı tıslamasıyla bana hakim olmaya çalışan bir kanalizasyon cephesi üyesi. Tsssss. Analjezikenflamatuarın yoğun kimyasallara arıştırılıp bünyeye verildiği alkol dozu yüksek bir nefes. Tsssss. Hırıltısıyla kanımı son damlasına kadar çeken, şömine alevine betim ve benzimi bırakan tavır.

İnsancıl yaşamın yokluğunda bir dirim halkasıyım. Köklerini kaybetmiş umut tohumunu alelacele çağırıyorum. Gel ve savrulmuş kolları birleştir sana aç bu çorak topraklarda. Halüsinasyon deryasına dalıp, oluşturduğu girdapta kadınları da boğmaya çalışan esir ruhları ilk önce karamsarlık katmanında harap et.

Bağırdım. Avazımı dönük apartmanların arasına yolladım. Dönen akisi saldırganın yüreğine çarptım. Arkasına bakmadan kaçtı. Çığlığım, beni koruyan demir yeleğim oldu.

*Siz de öykü, yazı ve deneyimlerinizle KaosGL.org’un kadın sayfasında yer almak isterseniz kadin@kaosgl.org adresine mail atabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam