10/10/2011 | Yazar: KAOS GL

N.Ç.’nin davasından utanmıyorsunuz da R.Ç.’nin istediği gibi yaşamasından utandınız değil mi?

N.Ç.’nin davasından utanmıyorsunuz da R.Ç.’nin istediği gibi yaşamasından utandınız değil mi?
Bazen hep aynı yazıları yazıyormuşuz gibi geliyor. Mağdurların isimlerinin, soyadlarının ilk harfleri değişiyor; isimlerini bildiklerimizin çoğu da üç gün sonra iki harf kadar yer tutmuyor hafızalarda.
Bir Ramazan Çetin var, 24 yaşında, kimsesizler mezarlığında. Ölü bedeninin başında bir tahta parçasına boyanmış üç-beş rakamla yatıyor öyle. Kimsesi yok mu? Olmaz mı? Onlar yüzünden orada zaten. Cinsel yönelimini hayata geçirdiği için, hissettiği bir Ramazan gibi yaşadığı için öz ağabeyi tarafından öldürüldü. Başka bir nedenden yattığı hastane odasında ağabeyi tarafından vuruldu üç kez. Teslim olan Fevzi Çetin, dışarısını işaret ediyordu. Ailenin kimi kimsesi, neyi varsa, hepsi toplanmış, böyle bir Ramazan olamaz demişlerdi belki hiç konuşmadan, mahalle bastırmıştı. Ölüsünü bile almadılar morgdan. Dışarıda hepsi artık temiz ve onurluydu.
Öz babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız gibi kimsesizler mezarlığına gömüldü Ramazan Çetin de. Ahmet de eşcinseldi, ailesi tarafından tehdit ediliyordu. Sanık baba Kuzey Irak’a kaçtı. Tezkerelerin biri gelir, biri giderken, o baba nasıl olduysa üç yıldır bir türlü bulunamadı Kuzey Irak’ta. Kırmızı bültenle arama kararı son duruşmada verilebildi.
 
İstismarın farkındayız
Bir N.Ç. var. Yedi ay boyunca askeri, memuru, muhtarı tecavüz etmiş 13 yaşında bir kız çocuğuyken. Zamanında almış kâğıdı-kalemi eline, bizzat Adalet Bakanı’na anlatmış derdini. Hukuk, ‘kimsesi’ olsun istemiş.
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi ne karar vermiş? Küçük kız alıkonmadı demiş, düştüğü ahlaki kötülüğün, istismarın farkında demiş. Ve en az 10 yıl alması gereken adamlara en alt sınırdan ceza vermiş.
Dokuz yıl geçti. N.Ç. kendine yeni bir hayat kurmak; babası, dedesi yaşındaki adamların ona çektirdiklerini unutmak isteyen, 21-22 yaşında genç bir kadın bugün. Ve haklısınız, istismarın, hukuk yoluyla süren toplu tecavüzün farkında. Hepimiz farkındayız.
Nasıl oluyorsa bu ülkede kimse bir şeyinin sahibi değil. Vatanı her an bölünebilir, dini her an elden gidebilir, namusu her an kirlenebilir. Tetikte yaşamak lazım, savunmak lazım.
‘Mahalle baskısı’ deyip kardeşini öldürebiliyorsa beyninin de sahibi değil, öz oğluna silah çekebiliyorsa yüreğinin de sahibi değil, yeterli uyaran bulunduğunda tecavüz edebildiğine göre hiçbir organının sahibi değil. Kim bilir kaçıncı kez aynı şeyi söyledi bir erkek müsveddesi geçen hafta: “Eteği kısaydı.” Kadın yürüyemiyor, konuşamıyor şu anda. Dava açılsın, onu da korursunuz. Ahlakı olan sizsiniz ya, hak etmiştir.
Fethiye’deki toplu tecavüzün 5. duruşması da 14 Ekim’de. Davacıyı koruyan kadınların dışarda durmasına bile izin vermediğiniz dava...
 
İnsan neden utanır?
Geçen hafta Sabah gazetesi, dizilerdeki ahlak ve Türk aile yapısına uygunluk mevzuunu yatırmış masaya. Görüş aldıkları bazı oyunculara bakınca ahlak nasıl da elden gidiyor. İnsanın siniri tepesine zıplıyor, o oyunculardan bazıları hâlâ işlerini yapabiliyorlarsa kendileri gibi ahlakçı olmayan, özel hayatıyla işinin ayrılması gerektiğini hatırlatan yazarlar sayesindedir, ahlakçı olmayan yakınları sayesindedir. Ezber kadın modelleriyle, kürtaj karşıtlığıyla, biraz aykırı olanın kötü karaktere döndürülmesiyle zaten nasıl ahlakçı bütün diziler, ama yetmiyor. İlle dizilerde de babalar oğullarını, oğullar kardeşlerini vursunlar istiyorlar galiba.
Bu ahlak kartı o kadar ahlaksızca kullanılıyor ki. Kimse askerlik yapmak istemeyen İnan Süver’in açlık grevinden utanmıyor mesela. Bu karardan sonra N.Ç.’den, Şefika Etik’in çocuklarından utanmıyor. Sevag Balıkçı’nın ve nice meçhul şekilde ölen askerlerin ailelerinden utanılmıyor. Kürt meselesinde tek çözüm buymuş gibi ölmeye gönderilen askerlerden kimse utanmıyor. Eften püften nedenlerle tutuklanan Kürtlere, eğitim hakları ellerinden alınan gençlere bakınca kimsenin yüzü kızarmıyor.
Ne büyük bir çetesiniz siz. Nasıl ahlaksızca birbirinizi kolluyorsunuz. (Pınar Öğünç/Radikal)

Etiketler: insan hakları
nefret