18/11/2015 | Yazar: Kaos GL

Zeren Tuğçe Erbil’in Giz rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: ‘Gecenin sessizliğine karışıyorum ve kimse sesimi duymuyor, tıpkı o kadının sesini duymadıkları gibi’

Titreşim Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Zeren Tuğçe Erbil’in Giz rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: “Gecenin sessizliğine karışıyorum ve kimse sesimi duymuyor, tıpkı o kadının sesini duymadıkları gibi”

Şehir sessizliği insanın içindeki seslerin de canına okur mu? Milyarlarca kelime geçer insanın aklından apaçık ama bir cümle kuramazsınız… Neden mi? Çünkü yeterince karışıktır her şey. Ruhunuz kördüğüm olmuşken beyninizin sizi ifade etmesi ne büyük bir çelişki olurdu değil mi? Geceler bu yüzden insana bir şeyler açıklar hep. Gündüzün gürültü kirliliği içerisinde kirlenmiş ruhunuzu temize çeker belki de… Metropollerde dakika başı olan maceralara hepimiz her an kahraman olabilirdik ancak olmuyorduk ve alın yazımıza bu sefer fıtrat diye işlenmiyordu bazı şeyler ve biz daha da fazla düşündükçe özgürleşiyorduk.

Naz da böylesine bir andaydı. Bir süredir kafasını toplamaya çalışarak geceye adımlarıyla eşlik ediyordu. Kafa toplamak ne basit bir kavramdı aslında. Dağılmış milyonlarca şeyden tam elde edilebilir, kırık cam parçalarından bile. Ancak kafa dağınıkken tam dahi edemez olsa olsa bin bir türlüdür. Yürürken, yağan yağmurun ıslattığı saçlarıyla kendisine geldiğini hissediyordu. Damlacıklar ellerinden akıp gittikçe, Güneş’in kölesi Dünya’nın da arada bulutlar tarafından özgürleştiğini geçirdi, aklının karışık sokaklarından. Öte yandan akşamdan beri sevgilisine ve ailesine ulaşamıyordu. Önemli bir şey olmasa bari diye geçirdi içinden. Ardından kendini kulağındaki sese kaptırdı. “Tanırsınız benim gibilerini boş sokaklardan çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlardan ama dün akşam dedim ki kendi kendime düşünme düşünme kim anlamış ki sen anlayasın böyle…” Öyle mi olmuştu, şöyle mi olmuştu diye düşünmek beyninize şüphe dolu ışıklar yakmaktan başka bir işe yaramıyordu nasılsa. Nitekim merakla hazırladığı sorulara tatmin edilmeyecek cevaplar alınınca soru sormak o kadar da cazip kalmıyordu. “Amannn” geçiyordu kalbinden, boş ver diyordu kendi kendine, boşveremeyeceğini bile bile. Bilirsiniz böyle anları, bazılarına zaman zaman denk gelir, bazılarınınsa her anı böyledir.

Derken gürültüyle irkildi. Bir takım bağrışmalar oluyordu. Siluetler pek seçilmiyordu ancak bir adam olmalıydı uzun boylu ve oldukça kalıplıydı karşısında da bir kadın vardı sanki uzun saçlı, kıvrımları vardı ve inceydi. Derken tartışmanın hiddetiyle olmalı kadını itti ve kadın yere düştü. Kadın yerde boylu boyunca yatıyordu. Naz ise korkmuştu. Olanları görüyor ancak bir adım dahi yaklaşamıyordu. Adam kadının başında bir o tarafa bir bu tarafa koşturmaya başladı. Arada kadına doğru eğilip, yaşayıp yaşamadığını kontrol ediyor olmalıydı. Derken kadının yakınında bekleyen siluet, Naz’ın yönüne doğru gelmeye başladı, fark etmiş olmalıydı. Adamın adımları gecenin sessizliğinde çok net duyuluyordu.Naz,korkudan titremesine aldırmadan hareket etmek,bir yerlere saklanmak istedi. Ve bir apartmanın giriş kısmına sığındı. Şoktaydı, kalp atışlarını duyuyordu. Derken ayak sesleri kesildi. Naz, derin bir nefes aldı, atlattım diye düşündü. Duvardan aşağı kaydı sessizce, yere çöktü ve olayın verdiği şokla ağlamaya başladı, acaba kadın ölmüş müydü? Peki, neden kimse duymuyordu olanları, tanık olan sadece Naz mıydı yani? Böyle düşünceler içerisindeyken pencerenin kapanma sesine benzer bir ses duydu ve yukarıdan geldiğini düşünerek o yöne doğru baktı. Evet, evet doğru duymuştu bir pencere kapanmıştı, umarsızca. Bari birileri polisi aramış olsaydı. Naz, olduğu yerden kalkmaya yeltendi. Kalktı ve karanlığa doğru baktığında yerde baygın yatan kadını ve başındaki adamı göremedi, sadece yoldu artık… Yaşadıklarından emin olamamasına rağmen o an, kadın için yardım isteyemediği geldi aklını. Ne acıydı telefon edememişti Naz ve belki de kadın… Evet evet… Belki de kadın ölmüştü. Naz sokağın sessizliğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve eli telefonuna gitti. Ve evet yine kimse aramamıştı. Son bir inatla tekrar erkek arkadaşını aradı ve yine cevap alamadı. Babasını aradı o belki açar diye çalıyordu ama… Cevap yine yoktu. Yaşadıklarının etkisiyle olacak çantasını açtı hemen içebileceği ilaç türü bir şeyler arıyordu. Ben nasıl bir insanım, o kadına yardım edemedim diye düşünüyordu. Nihayet ilaçları buldu ve hiç düşünmeden avuç avuç ağzına attı. Gözyaşları süzülürken geceye, son bir gayretle yerinden kalkmaya çalıştı. İlaçların verdiği uyku halinden olacak yolda yalpalaya yalpalaya yürüyordu. Ve derken yere kapandı. Sanırım ölüyorum diye geçirdi içinden. Gecenin sessizliğine karışıyorum ve kimse sesimi duymuyor, tıpkı o kadının sesini duymadıkları gibi. Ne ailem ne de “aşk” dediğim insan beni duyuyor. Ne önemi vardı ki zaten? Ben o kadına yardım edememiştim, şu anda da kimse bana yardım edemiyor. Ve telefonunu son bir gayretle sessize aldı. En azından şimdi tamamen sessizim diye düşündü… Şafak sökmeye başlıyordu. Naz titreşim duydu vücudunda ve evet artık geceye teslimdi…


Etiketler: kadın
İstihdam