08/01/2016 | Yazar: Kaos GL
Yerli Yersiz’in 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan "Toplumdan Öte" isimli öyküsü: "Gözyaşlarını sildim yavaşça, sadece sarıldım, sımsıkı. İşte şimdi seslerimiz bir olmuştu, bu ses toplumdan öteydi."

Yerli Yersiz'in 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan "Toplumdan Öte" isimli öyküsü: "Bizim farkımızdaydım. Gözyaşlarını sildim yavaşça, sadece sarıldım, sımsıkı. İşte şimdi seslerimiz bir olmuştu, bu ses toplumdan öteydi."
Gözlerimi bir kapadım, bir açtım. Beş saniye oldu olmadı. Bir şey beni ayak uçlarımdan saç diplerime kadar çekiştiriyor; yatağımdan kalkmama engel oluyor, kalp atışlarımın üç katı hızına çıktığını rahatça hissettiriyordu. Yatağımdan doğrulmaya çalıştıkça, beni tüm gücüyle iterek tekrar yatırıyor; korkmamı ve ağlamamı istiyordu. Gözlerimden istemsiz bir yaş süzülüyor, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum fakat tek bir kelime bile edemiyorum. Zihnimi iyileştirmeye çalıştım, var gücümle doğruldum ve evin koridoruna yöneldim. Daha fazla dayanamayacaktım, ayaklarımın hissizliğiyle yere yığıldım. Gözlerim karıncalanıyordu. Ardından hatırladığım tek şey, buğulu gözlerimle gördüğüm o yüz ve duyduğum ürkütücü sesti. Ardı ardına duyduğum aynı cümle...
***
"Zeynep?"
Uyandığımda yatağımdaydım. Küçük penceremden giren güneş ve annemin sesi huzur veriyordu bedenime. Hafifçe gülümsedim. Sadece "iyiyim" diyebildim. Hemen giyinip evden çıktım. Dağılmış saçlarım, şişmiş gözlerim ve kireç gibi bembeyaz olmuş suratım kendimi oldukça çirkin hissetmem için yeterliydi. Telefonumu elime aldım, tek istediğim huzurla uyumaktı. Çalıyor, çalıyor açmıyordu Cem. Evimden beş sokak ötedeydi Cem'in evi. Geçen yıl yeni eve taşınırken çıkarttırdığı yedek anahtarlardan birisi bendeydi neyse ki. Temiz havayı iyice içime çekerek yürüdüm evine doğru. Kapıyı açtım, çantamı yere bıraktım ve girdim içeri. Odasında uyuyordu. Uyandırmamak için yavaşça yanına sokuldum, kollarını boynumun altına aldım. "Hoş geldin" dedi sadece, tebessümle.
"Ben uyanana kadar yanımda kal olur mu?" dedim hafif titrek sesimle.
"Yanındayım, merak etme."
***
Uyandığımda yanımdaydı, istediğim gibi. "Yine gördüm onları Cem, seslerini duydum. Çok kötüydü, kendime gelemiyorum artık" dedim. “Tamam, geçecek hepsi” deyip sarılabiliyordu sadece. Yaptığı tek şey buydu. Bunu söylediği için ona bir yandan öyle kızgındım ki, bir yandan da başka ne yapabilir ki diyebiliyordum. Odanın kapısının çalmasıyla açılması bir oldu.
"Ooo Zeynep hoşgeldin, fal var mı fal?" Bembeyaz dişleriyle sırıtıyordu bana Yasemin. "Fal düşünecek durumda değilim" dedim kaşlarımı çatarak. Koşarak içeri gitti ve her zaman çantamda olduğunu bildiği tarot destemi getirip elime tutuşturdu.
İyi fal baktığımı söylerdi insanlar. Hevesliydim evet, iki senedir bu işin içindeydim ve bundan dolayı tüm bunları yaşadığımı düşünüyordum. Artık ne düzenli bir uykum, ne de umursadığım derslerim vardı. Ailem oldukça şikayetçiydi bu durumdan. Gördüğüm silüetler, duyduğum o sesler bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Beynimi sanki sömürüyor, beni yavaş yavaş yok etmeye çalışıyordu.
***
Cem ve Yasemin'le dört senedir tanışıyordum. Aralarından su sızmazdı. Hatta çoğu zaman onların samimiyetini gördükçe, kardeşliğe duyduğum özlemim katbekat artıyordu.
Yasemin ile sürekli sohbet ederdik. Her ne sorunum olursa olsun yanımda olmaya çalıştığını çok güzel hissettirirdi bana. Her muhabbetten önce tabiki de falına bakardım. Başıma yapışan o illet ağrıya ve duyduğum o sese rağmen Yasemin'e hayır demek çok zordu benim için. Bana düşkündü, bunu çok iyi biliyordum.
***
Her gece yine aynı yüzleri görüyor, aynı cümleyi duyuyordum. Bitmek bilmiyordu. Elbette korkuyordum, elbette başımı yastığıma rahatça koyamıyordum ama, artık sormaya başlamıştım. Niye sadece bu cümleydi duyduğum? Niye bunu bana söylüyorlardı? Fakat hiçbir zaman cevap alamıyordum.
Telefonum çaldı, arayan Cem'di. Kulak zarımı patlatacak derecede bağırıyordu. Hakaretler, küfürler yağdırıyordu fakat ne dediğini anlamakta oldukça zorlanıyordum. Yüzüme kapandı telefon. Ayrılmıştı besbelli ama sebebini bilmiyordum. Tekrar arayıp sakince konuşmayı teklif ederdim normalde. İçimden hiç gelmedi. Umursamaz davranışları, anlattıklarıma inanmayışı, gereksiz sözlerle avutmaya çalışması... Bunlar üzülmeme engeldi, evet.
Yasemin'i düşündüm. Acaba kötü mü olacaktık onunla da. Artık gelecek miydi yanıma beni görmeye? Elbette gelecekti, ne de olsa baktığım fallar olmasa yaşayamazdı. Bundan emindim.
***
Aradan iki ay geçmişti. Ne ben Cem'i aramıştım, ne de o beni. Cem'le son telefon konuşmamızdan iki gün sonra Yasemin gelmişti evime.
"Bir daha görüşmeyeceğiz diye çok korktum" diye atladım boynuna. Omzundan tutup yüzüne baktım, ağlıyordu. Onu ilk defa ağlarken görüyordum. Neşeli neşeli bağırarak fal diye yanıma gelen Yasemin'den eser yoktu şimdi. Yüzündeki morluğu fark ettim.
"Ne oldu sana?"
"Abimle ufak bir çatışma” dedi zoraki bir gülümsemeyle.
"Niye? Nasıl?” onları bu duruma getirecek ne olabilirdi ki?
Cevap vermedi. Utanırcasına kafasını kaldırdı, yaşlı gözleriyle yüzüme baktı ve başını sağa sola salladı. Telefonumu kaptım. Cem'i arayacaktım, ne gerekiyorsa diyecektim işte. İmkansızı başarmışlardı çünkü bana göre. Elimi tuttu.
"Yapma, sadece kavga ettik. Geçecektir. Alışacaktır insanlar zamanla” dedi. Neye alışacaktı insanlar, bu raddeye getiren neydi kardeşleri?
Kafasını dağıtmalıydım, unutturmalıydım ona her ne yaşadıysa.
"Gel hadi, fal bakacağım sana” dedim. Bu onu rahatlatacaktı. Tam o sırada tekrar duydum o sesi. Yine aynı sinir edici, bir türlü anlam veremediğim o iki kelime.
"Lanet olsun” dedim öfkeyle. Yasemin bakınca, problem yok iyiyim diyebildim. Anlatmak istemiyordum. Herkes gibi o da inanmayacak, belki avutmaya çalışacak ve dalga geçecekti.
Fal bakmamı istemedi o gün. Aralarında her ne geçtiyse, olayın ciddiyetini fal teklifimi reddettiği için daha iyi anlamıştım.
***
Uzunca bir süre evimde kaldı. Bazen geceleri sabaha kadar oturuyor, beni güldürmek için hikayeler uyduruyor, bunlara katıla katıla gülüyorduk beraber. Gördüğüm yüzleri artık yitirmiş olmam beni oldukça şaşırtıyordu. Ama o ses bir türlü gitmiyordu, aynı kısa o iki kelime...
Bazen o çok seviyor diye İstiklâl'e götürüyordum onu, bana saatlerce “Fal bak Zeynep” diyordu ve sonra var gücüyle kahkahayı basıyordu yolun ortasında. Girdiğimiz kafeler artık kabusum olmuştu. Zorla kartlarımı çıkarttırıyordu ve ben ona yorumları yaparken gözünü gözlerimden bir dakika olsun ayırmıyordu.
Eve gitmesi gerektiğini her söylediğimde yüzü düşüyor, korkarak "hayır" diyordu. Bana hiç abisiyle kavga sebeplerinden veya herhangi bir sorunundan bahsetmemişti bile. Ben de üstelemiyor, hiç üzmek istemiyordum onu.
***
Akşamdı, evde yemek yiyorduk Yasemin'le. Annemin eve geliş gidiş saatleri değişirdi, pek umursadığını düşünmedim hiç bugüne kadar. Aç mıyım, tok muyum; bir ihtiyacım var mı, yok mu pek düşünmezdi. Tek çocuktum aslında, aksi olması gerektiğini söylerdi insanlar ama sebebini hiçbir zaman bilmedim. Babamsa eve gece gelirdi, yüzünü sadece hafta sonları ancak görürdüm.
"Zeynep!” diye bağırdı Yasemin. "Duydun mu?"
"Hayır, neyi?" dedim cevap vermedi. Tekrar sordum. Geçiştirdi.
Sessizce yemeklerimizi yiyorduk, televizyonun sesinden başka bir ses yoktu salonda. Şu sıkıcı, saçma dizilerden bıkmıştım artık. Yine o sesi duyduğum sırada Yasemin:
"Ben abimle kavga ettim hani, şey... Imm... Sebebi sendin Zeynep." dedi bir anda. Sandalyesinden kalktı, yanıma gelip ellerimi sıkıca kavradı.
"Cem'e bizden bahsettim, sevgimizden. Bu yüzden seni bıraktı." Şaşkındım. Mimiklerim ona ne söylüyorsa artık, benden özür diledi ardı ardına.
"Senin haberin bile olmadan. Ben özür dilerim Yasemin, paylaşamadım seninle. Korktum, lütfen anla beni."
Şimdi taşlar bir bir yerine oturuyordu işte. Duyduğum sesler, Yasemin'in bahsettikleri, Cem'in terk edişi... Aslında o ses bana öyle güzel anlatmış ki durumumuzu, bilinçaltım ısrarla reddetmiş bugüne kadar. Bunu şimdi anlıyordum. Alışacak insanlar zamanla demişti bana. Korkmuştu evet. Nasıl bakardı insanların yüzüne... Sırtını kendisine döneceği bir toplum yaratmıştı o.
Duyduğum o ses, düşüncelerimi benden alıp götürmüş bugüne kadar. Yasemin'e bakıp gülümsedim. Sesin de bana dediği gibi artık onu farkediyordum. Bizim farkımızdaydım. Gözyaşlarını sildim yavaşça, sadece sarıldım, sımsıkı. İşte şimdi seslerimiz bir olmuştu, bu ses toplumdan öteydi.
Etiketler: kadın