20/03/2024 | Yazar: Kaos GL
DEMOS, Havle, Pozitif Dayanışma ve SPoD’un birlikte hazırladığı “Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatılarla Mücadele: STÖ ve Aktivistlerin Deneyimleri” araştırma raporu yayınlandı.
Sevcan Tiftik ve Elif Balcı’nın yazdığı rapor 2015’ten beri toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların nasıl geliştiğine ve yaygınlaştığına yakından bakıyor. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışmalarını yürüten sivil toplum örgütlerinin ve aktivistlerinin bu zararlı anlatılarla nasıl mücadele ettiğini aktarıyor.
Araştırma kapsamında; LGBTİ+’lara, kadınlara, göçmenlere ve HIV’le yaşayanlara yönelik çalışmalar gerçekleştiren ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi ile toplumsal barışı inşa etmeye çalışan 12 kurumdan 16 temsilciyle ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele eden 9 aktivistle görüşüldü. Görüşmecilerden 14’ü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini LGBTİ+ olarak paylaştı.
Raporda; 2015 senesinin, toplumsal cinsiyet karşıtlığı bakımından bir milat olduğu belirtildi:
“2015 öncesi LGBTİ+ hareketlerinde ve feminist hareketlerde örgütlenme fırsatı bulmuş görüşmecilerimizin sıkça 2015 öncesine referansta bulunuyor olması dikkat çeken bir olgudur”
“Küreseldeki toplumsal cinsiyet karşıtı anlatılarla kurulan dil birliğinin arttığı görülmektedir”
Raporda vurgulanan bir diğer başlık ise 2016’da LGBTİ+ derneklerinin batılı kurum ve devletlerle ilişkilendirilerek, toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların temelinin atılması oldu. Türkiye açısından bir diğer dönüm noktasının 2017’de Ankara Valiliği tarafından Pembe Hayat KuirFest etkinliklerinin ve tüm LGBTİ+ etkinliklerinin süresiz olarak yasaklanması olduğu belirtildi.
Raporda ilerleyen yıllarda toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların devam ettiği şu ifadelerle aktarıldı:
“İlerleyen yıllarda da bu anlatılar devam ettirilmiş, haber metinlerinde ve siyasetçilerin söylemlerinde LGBTİ+ varoluşlar “suç”, “günah”, “sapkınlık”, ve “ahlaksızlık” olarak tanımlanmıştır. 2019 yılında hükümet eliyle yayılan toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların halkın belli bir kesimi tarafından da yaygınlaştırılmaya başlaması önemli bir dönüm noktası olmuştur. Yine bu dönem itibariyle küreseldeki toplumsal cinsiyet karşıtı anlatılarla kurulan dil birliğinin arttığı görülmektedir.”
“COVID-19 pandemisinin kaynağı olarak ‘yeni günah keçileri’ yaratılmıştır”
Raporda, pandemi döneminde toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların perçinlendiğine dikkat çekildi:
“2020 yılında pandemi ile beraber girilen “kriz” anında var olan milliyetçi, ırkçı, ayrımcı ve yabancı düşmanı söylemler körüklenmiş, COVID-19 pandemisinin kaynağı olarak “yeni günah keçileri” yaratılmıştır. Yine pandemi esnasında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın HIV ile yaşayanları ve LGBTİ+’ları hedef aldığı hutbesi akıllara kazınan bir olumsuz anlatı örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin stratejik bir güç olduğu belirtilen raporda şu ifadeler yer aldı:
“Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketleri yalnızca toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan tesadüfi hareketler olarak değil, demokrasiye, eşitliğe ve insan haklarına karşı bir araya gelmiş stratejik bir güç olarak görmek gerekir. Bu hareketler, yalnızca kadınların ve LGBTİ+’ların temel insan haklarına karşı gelmenin ötesinde anti-demokratik stratejilerin ilk basamağını oluşturmaktadır.”
Etiketler: insan hakları, kadın, siyaset