20/11/2024 | Yazar: Kaos GL
20 Kasım Derneği ve İzmir Barosu'nun çağrısıyla avukatlar ve trans hakları savunucuları İzmir Barosu önünde buluştu, nefret suçu mağduru transları andı: Trans cinayetleri politiktir!
20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü eylemlerinin İzmir’deki adresi İzmir Barosu Özgür Kürsü’ydü. 20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği ve İzmir Barosu'nun çağrısıyla İzmir Barosu önünde bir araya gelen hak savunucuları, nefret suçu mağduru transları andı.
Trans bayrakları ve “Öfkemizle rengarenk bir yaşamı kuracağız” dövizleri taşıyan hak savunucuları sık sık “Trans cinayetleri politiktir” sloganları attı.
Basın açıklamasında İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu’ndan Av. Tuğçe Güvercin konuştu. Av. Güvercin, “Geçen yıl bugün, burada, aynı taleplerle bir araya geldik ve insan hakları mücadelesinin asla susturulamayacağını haykırdık. Ancak o gün dahi iktidarın şiddet aygıtı haline getirilen kolluk kuvvetleri, hakkımız olan bu barışçıl açıklamayı gerçekleştirmemize saldırarak engel olmaya çalıştı. Yaşamdan, eşit yurttaşlıktan yana avukatlığa atılan o faşist yumruğu unutmadık” dedi.
“Hak ihlallerine karşı sesimizi yükseltmek başta İzmir Barosu olmak üzere hepimizin sorumluluğudur”
Av. Güvercin, 20 Kasım’ın yalnızca bir anma değil, aynı zamanda sistemin çelişkilerini ve adaletsizliklerini ortaya koymak gereken bir mücadele çağrısı günü olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
“Bugün burada trans+ların yaşam hakkını savunmak için seslenirken, insanı insan yapan tüm değerleri savunmak, nefretin, ayrımcılığın ve sömürünün günlük hayatın olağan pratikleri haline geldiği bu düzene karşı sesimizi yükseltmek için bir aradayız. Trans+’ların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddet, bireysel sorunlar gibi gösterilmeye çalışılsa da biliyoruz ki bu durum işte bu düzenin yarattığı yapısal eşitsizliklerin bir sonucudur. Avukatlık mesleğinin, bu adaletsizlikleri hukuki düzlemde ifşa etmek ve ezilen kesimlerin hak arayışına güç katmak için var olduğunun bilinciyle sesleniyoruz.
“Geçen seneki basın açıklamamızdan bu yana, hemen bir yan sokağımızda, Bornova Sokak ve çevresinde trans kadınlar sokak ortasında onlarca kişi tarafından darp edildi, evleri pompalı tüfeklerle tarandı, çeşitli ölüm ve yaralanma tehditlerine maruz bırakıldı. Diğer illerde ise öldürülen ve hatta öldürüleceği açıkça belli olmasına rağmen sınır dışı edilen trans kadınlar, tehditlerin kesin ve açıklığına rağmen herhangi bir hukuki güvenceden yararlanamadı. Haberimiz olan hak ihlalleri böylesine çok sayıda ve böylesine ağır olmasına rağmen biz eminiz ki haberimiz dahi olmayan hak ihlalleri, bu sayının çok daha fazlası ve çok daha ağırıdır. Bir kez daha tekrarlıyoruz, nefrete, şiddete, sömürüye ve sayısız hak ihlallerine maruz bırakılan translar ne sayılardan ibarettir ne de bu yaşananlar gözlerden uzakta bir başka gerçeklikte yaşanmaktadır. Baronun bir adım ötesinde dahi meydana gelen hak ihlallerine karşı sesimizi yükseltmek başta İzmir Barosu olmak üzere hepimizin sorumluluğudur.”
“Çünkü tüm çareleri elinden alınmıştır”
Av. Güvercin, devletin pozitif yükümlülüklerini ihlal etmekle kalmayıp, trans+ları toplum nezdinde nefret öznesi haline getirdiğini belirtti. Transların yıllardır sistematik şekilde ayrımcılığa maruz bırakılırken onlara ne Bornova Sokak’ta ne İzmir’de ne de Türkiye’nin hiçbir yerinde yaşam alanı bırakılmadığını vurgulayan Av. Güvercin şöyle devam etti: “Translar, her yıl olduğu gibi bu yıl da evlerinden olmuş, yurtlardan atılmış, aile evinde barındırılmamış, eğitim haklarından mahrum bırakılmış, işe alınmamış, işkence görmüşlerdir. Toplumun bu kadar dışına itildikten sonra bir de dönüp topluma ayak uyduramamakla suçlanmışlardır. En nihayetinde ya öldürülmüş ya da kendilerini öldürmekten başka bir çare bulamamışlardır, çünkü tüm çareleri ellerinden alınmıştır.
“Başa dönecek olursak, bugün 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü. Trans+lara yönelen nefret suçları bir küresel sorun olabilir ama bu, Türkiye'deki sistematik nefret politikalarının üstünü örtmek için bir bahane olamaz! Siyasi iktidar eliyle sürekli olarak, devletin tüm imkanları kullanılarak, yaşatması gereken sistemin tam tersi yönde kullanılması; öldürmesi, ayrıştırması, dışarıda bırakması, duymaması, görmemesi kabul edilebilir değildir.”
“Avukatlık, adalet arayışının ön cephesidir”
Av. Güvercin, avukatlığın “adalet arayışının ön cephesi” olduğunu da belirtti:
“Avukatlık, sınıfsal eşitsizliklerin derinleştiği, kimlik temelli ayrımcılıkların yaygınlaştığı bir dönemde, adalet arayışının ön cephesidir. Transların maruz kaldığı hak ihlallerine karşı sessiz kalmak, yalnızca zulmü onaylamak anlamına gelir; toplumsal eşitlik ve özgürlük, ancak herkesin hakkını savunma iradesi gösterildiğinde gerçek anlamını bulabilir. 20 Kasım, bu sorumluluğun hatırlatıldığı, nefret suçlarına karşı birlikte mücadele etmenin öneminin vurgulandığı bir gündür. Trans+ mücadelesinin, halkların özgürlük, eşitlik ve adalet arayışıyla sınıf mücadelesinin, mevcut düzenin yarattığı karanlığa karşı verilen tüm direnişlerin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak herkesi bu mücadeleyi ortak bir bilinçle sahiplenmeye davet ediyoruz.
“Bir kez daha belirtiyor ve üstünü tekrar tekrar çiziyoruz ki transların insan haklarının eşit bir şekilde uygulanması ve hiçbir şekilde ihlal edilmemesi için üstümüze düşeni yapacağız ve bu mücadeleyi bırakmayacağız. Transların insan haklarının sistematik bir şekilde ihlal ediliyor olmasının sebebinin farkındayız ve korkmuyoruz. Hem yerel hem de merkezi yönetim birimlerinde translar, tüm temel hak ve özgürlüklerinden eşit bir şekilde yararlandırılana dek bu mücadeleye devam edeceğiz. Yeniden ve bir kez daha haykırıyoruz: Nefrete inat, yaşasın hayat!”
“Nefret suçlarına ve ayrımcılığa karşı mücadelemizi sürdürüyoruz”
Av. Güvercin’in ardından Özgür Kürsü’ye 20 Kasım Derneği’nden Samira çıktı. Samira, “Bugün, trans varoluşların nefret suçlarıyla hedef alındığı ve kaybettiklerimizi andığımız 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü. Bu özel gün, ayrımcılığa, şiddete ve nefret politikalarına karşı dayanışma ve barış içinde geleceği inşa etme kararlılığımızı bir kez daha ilan ettiğimiz bir gündür” dedi.
Transların kimlikleri nedeniyle her gün ayrımcılık, şiddet ve nefretle karşı karşıya kaldığını hatırlatan Samira, açıklamaya şöyle devam etti:
“Ancak 20 Kasım, sadece kaybettiklerimizi anma günü değil; aynı zamanda mücadelemizi, direnişle güçlenişimizi ve haklarımıza sahip çıkma kararlılığımızı hatırlattığımız bir gündür. Bugün, artan LGBTİ+ düşmanlığı ve transfobik söylemler karşısında sesimizi daha güçlü çıkarıyoruz. Nefret suçlarına ve ayrımcılığa karşı mücadelemizi sürdürüyoruz.
“Katledilen arkadaşlarımızın isyanını öfkesini taşıyoruz. Cezasızlık ve hedef göstermeler yüzünden translar yaşamını yitiriyor. 2022’de Ecem Seçkin burada, kaybettiği arkadaşlarını anıyordu. Sistemin yarattığı cezasızlık politikaları ve hedef göstermeler onu aramızdan aldı. Şimdi burada Ecem’in isyanıyla bir kez daha söylüyoruz: Katledilen transların isyanıyla mücadelemizi sürdüyor, bir kişi daha eksilmemek için mücadele ediyoruz!
“Geçtiğimiz aylarda, Bayram Sokak’ta trans kadınların evleri mühürlenmiş, güvenli alanlarımız hedef alınmış ve dayanışma etkinliklerimize saldırılmıştı. Bir mülteci trans kadının HIV statüsü, sağlık personeli tarafından ifşa edilerek sınır dışı edilmesi ve ardından katledilmesi, HIV ile yaşayanlar ve göçmen transların maruz kaldığı ölümcül önyargıyı açıkça gözler önüne sermiştir.
“Benzer şekilde, Bornova Sokak’ta polis baskısı ve nefret saldırıları artarken, medyada yayılan ayrımcı ifadeler toplumsal düşmanlığı körüklemekte ve şiddeti pekiştirmektedir. Usulsüz şekilde tutulan tutanaklar, transların barınma haklarını ihlal etmektedir.
"Büyük Aile Buluşması" adı altında düzenlenen nefret söylemi dolu etkinlikler, aile değerleri bahanesiyle LGBTİ+ları ve transları hedef almakta, varoluşlarımızı tehdit etmektedir. Bu tür organize nefret kampanyaları, sokakta, işyerinde ve kamusal alanda ayrımcılık, şiddet ve tacizi artırmaktadır.”
“Dayanışmamız yaşatır, direnişimiz güçlendirir!”
Samira, “Tüm bu karanlık tabloya rağmen, biz translar, travestiler ve lubunyalar cesaretle mücadele etmeye devam ediyoruz. Haklarımızı savunmak, varoluşumuzu inkar eden baskılara karşı dayanışma içinde büyümek ve güzellikleri yaşatmak temel hedefimizdir. Her zorlukta birbirimize el uzatıyor, güvenli alanlar yaratıyor ve birlikte iyileşiyoruz” dedi ve açıklamaya şöyle devam etti:
“Dayanışmamız, kimliğimizi, onurumuzu ve hayatlarımızı savunma kararlılığımızın simgesidir. Unutmayalım ki tehditler karşısında yılmadık. Geçmişte Eryaman ve Esat’ta çetelerin hedef aldığı trans kadınlar, 16 yıl süren hukuki mücadele sonunda adaletin tesis edilmesiyle güç buldu. Çete üyelerinin toplamda 62 yıl hapis cezasına çarptırılması, direnişimizin gücünü ve dayanışmanın önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bugün de Bornova Sokak ve çevresinde yaşanan usulsüzlüklere ses çıkarıyoruz ve hukuki mücadelemizi veriyoruz.
“Mücadelemiz, devraldığımız mirasla her geçen gün büyüyor. İzmir’den Ankara’ya, Eskişehir’den Mersin’e, İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar ülkenin dört bir yanında dayanışmamızı büyütmeye, nefretin karanlığını sevgi, kapsayıcılık ve hakikatle aşmaya devam ediyoruz.
“Bu 20 Kasım’da, nefretin karşısında varoluşumuzu savunmaya, sesimizi yükseltmeye ve daha iyi bir gelecek için direnmeye devam edeceğiz. Mücadelemiz, sevgiyi, anlayışı ve kapsayıcılığı savunmaya her zaman kararlı olacaktır. Kaybettiklerimizi anarken, onların mirasıyla güçleniyor ve hep birlikte daha aydınlık bir gelecek için çalışıyoruz. Trans varoluşlar asla yalnız değildir! Dayanışmamız yaşatır, direnişimiz güçlendirir!”
Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, onur yürüyüşü