01/06/2018 | Yazar: Kaos GL
Cezaevleri, ameliyat olmamış ve olmak istemeyen trans kadınların cinsiyet kimliğini tanımıyor.

Cezaevleri, ameliyat olmamış ve olmak istemeyen trans kadınların cinsiyet kimliğini tanımıyor.
Cezaevleri, ikili cinsiyet sistemine göre tasarlanmış yapılar. Dolayısıyla mahpuslar “cinsel organlarına göre” kadın ya da erkek cezaevlerine yerleştirilirler. Bu dışlayıcı uygulama, ameliyat olmamış ve olmak istemeyen trans kadınların cinsiyet kimliğini tanımıyor.
Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmeler ve kendi yasal mevzuatı çerçevesinde, adalete erişim başta olmak üzere tüm adalet sistemi içinde eşit ve insan onuruna yakışır şekilde davranmayı taahhüt ediyor. Ancak söz konusu trans kadınlar olduğunda, ayrımcılık uygulamada bir kural haline gelmiş ve yasal olarak yasaklanmamış olarak karşımıza çıkıyor.
Trans kadınların fail olduğu davalar emsallerine göre daha hızlı sonuçlanıyor; karakol ve mahkemelerde hukuki olarak temsil edilemiyor. Cezaevi girişlerinde yasalara aykırı olarak çıplak arama, güvenlik nedeniyle yasalara aykırı olarak tecrit; diğer mahpuslarla aynı haklardan yararlanamama ve diğer mahpuslar, cezaevi personeli ve idaresinin sözel ve fiziksel şiddetine maruz kalma başlıca insan hakkı ihlallerinden.
Trans kadınların genel olarak toplumda ve özelde adalet sisteminde yaşadıkları sorunların önlenmesi için en başta eşitlik ve ayrımcılık karşıtı yasalara “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenmesi; adalet sistemi içindeki personelin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularında eğitilmeleri ve bu temelde ayrımcılık yapan kamu personeli hakkında cezai işlem yapılması; yasalara aykırı ve keyfi çıplak arama ve tecrit uygulamalarına son verilmesi; transların da diğer mahpuslarla aynı haklardan yararlandırılmaları; sağlık hakkı kapsamında talep eden trans kadınlara hormon sağlanması; sivil toplum örgütlerinin cezaevi ziyaretlerinin kolaylaştırılması ve sorunların çözümü için bu örgütlerle birlikte çalışılması gerekiyor.
Cezaevlerinde trans kadınların cinsiyet kimliğinin reddi
Trans kadınlar, erkeklerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmiş erkek hapishanelerine yerleştiriliyor. Bu durum trans kadınlar için birçok hak ihlaline neden oluyor ve şiddete maruz kalma riskini arttırıyor. Erkek cezaevlerine gönderilen trans kadınların cezaevi girişinde aramaları, itirazlarına rağmen, erkek memurlar tarafından yapılıyor. Bu arama işlemi bazen hem gardiyanlar hem de askerler tarafından, her zaman hakaret ve aşağılama içerecek şekilde ve yasalara aykırı olduğu halde çıplak arama olarak gerçekleşiyor.
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 46 maddesine göre çıplak arama, “Hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi halinde” yapılması gerekiyor. Fakat trans kadınlar söz konusu olduğunda, çıplak arama tamamen kural dışı bir şekilde ve insan onuruna aykırı şekilde gerçekleşiyor.
Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan trans kadın mahpusların deneyimlerini ve ihtiyaçlarını ortaya koymak için, Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin 2008-2016 yılları arasında 67 trans kadın mahpusla yaptığı mektuplaşmaya dayanarak hazırladığı rapora göre erkek cezaevlerinde tutulan trans kadınların cımbız, ağda gibi ihtiyaçlarının karşılanmaması, erkek kıyafeti giymeye zorlanmaları ve “erkek gibi” yaşamaya mecbur bırakılmaları, saçlarının kesilmesi yine cinsiyet kimliğinin reddi anlamına geliyor. Mektuplarda dile getirilen giysi ve kişisel kullanım eşyalarına yönelik ihtiyaçların kantinlerden temin edilememesi, edilse bile düşük kaliteli ürünlerin yüksek fiyattan satılması da ayrı bir sorun. Kişisel kullanım eşyalarının yanı sıra, koğuşta kullanılan elektrik, sabun deterjan gibi temizlik malzemeleri, çay, çay demlemek için su ısıtıcı, televizyon gibi ihtiyaçların hepsi cezaevi kantinlerinden temin edilmek zorunda.
Trans kadın mahpusların birçoğu aileleri ile görüşmüyor. Kendilerine ait paraları yoksa, dışarıdan başka birinden destek görmüyorlarsa ve güvenlik nedeniyle İş-Kur’un işlerinde çalıştırılmadıkları için maddi açıdan çok zorluk çekiyor, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz oluyorlar.
Ne yapılabilir?
Dilek İnce Giysi, bir dayanışma ağı çevresinde, gönüllülerin yardımları ile ilerliyor. Banka adını 2006 yılında Eryaman olaylarında pompalı silah ile öldürülen trans kadın Dilek İnce’den alıyor. Gönüllülerden gelen temiz, kullanılabilir kıyafetleri, ihtiyaç sahibi mülteci ve mahpus LGBTİ’lere; Pembe Hayat, Kaos GL ve Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)’e gelen mektuplar doğrultusunda ulaştırılıyor.
Dilek İnce Giysi Bankası’nın aktif bir şekilde kullanımı; giysi dışındaki sorunlar için mahkumların LGBTİ+ mahpuslarla çalışan derneklerden haberdar edilmesi ve yasal haklarını aramaları için sivil toplum örgütlerinin yardımıyla kamuoyu oluşturulması olumlu sonuçlar verebilir.
Bu içerik hazırlanırken Türkiye'de Trans Kadın Mahpuslar raporundan yararlanılmıştır.
Etiketler: insan hakları