06/08/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç
İzmir Bornova Sokak’taki dönüşüme ve soylulaştırma projesine odaklanan “Dönüşüm: Bornova Sokağı” belgeselinin yönetmenlerinden Aycan Karadağ ile konuştuk.
İzmir’in Konak ilçesine bağlı Bornova Sokak, uzun zamandır Sokak’ta yaşayan trans kadınlara yönelik şiddet olaylarıyla kamuoyunun gündeminde.
Trans kadınların uzun yıllardır mülk sahibi olduğu, esnaf ve Levantenlerin yaşadığı tarihi Bornova Sokak, şimdilerde ise İzmir’de kentsel dönüşümün merkezlerinden birisi. Belediye ve valiliğin çalışmaları ile “soylulaştırma” projesinin bir parçası olan Sokak’ta yaşayan trans kadınlar; dönüşümün bir sonucu olarak bekçilerin, polislerin ve bölgede yaşayan grupların hedefinde.
Ödüllü belgesel, “Beyazlar Sönsün”ün yönetmenleri Aycan Karadağ ve İbrahim Kucuş tarafından çekilen “Dönüşüm: Bornova Sokağı” belgeseli de Bornova Sokak’taki dönüşüme ışık tutuyor. Adem Nakçı’nın uygulayıcı yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu Fevzi Efe Sekitmez’in kaleme aldığı belgesel; İzmir’de kurulduğu günden bu yana farklı kültür ve kimliklere ev sahipliği yapan, kimileri için bir yaşama alanı kimileri içinse “tehlikenin sembolü” olan Bornova Sokak’taki dönüşümü izleyenlere çok yönlü bir şekilde aktarıyor.
Belgeselde; trans kadınlar, esnaflar, Levantenler, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Buca Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Erkan Serçe yer alıyor.
Belgeselin yönetmenlerinden Aycan Karadağ ile belgeselin ortaya çıkış sürecini, Bornova Sokak’taki dönüşümün dinamiklerini konuştuk.
Öncelikle belgeselin ortaya çıkış sürecini sorarak başlamak isterim. Fikir süreci nasıl gelişti? Bu belgeseli çekmeye sizi yönlendiren neydi?
Belgeselin fikri, Bornova Sokak'ta yaşayan trans kadınların uzun süredir maruz kaldığı zorluklar ve bu sokakta baş gösteren soylulaştırma süreci üzerine yoğunlaştı. İzmir'in tarihi ve kültürel dokusunu koruma çabaları ile birlikte, bu bölgedeki trans kadınların karşılaştığı ayrımcılık ve dışlanma konuları dikkatimizi çekti. Bu durum, bizi belgeseli çekmeye yönlendiren temel motivasyon oldu. Amacımız, bu süreci ve etkilerini farklı perspektiflerden ele alarak geniş bir izleyici kitlesine aktarmaktı. Belgeselin ana ekseni, toplumun ötekileştirilmiş kesimlerine dair bir farkındalık yaratmak ve onların sesi olmaktı. Trans kadınların hikayelerini daha geniş bir platforma taşıyarak, bu zorlu mücadelenin görünür olmasını sağlamak istedik. Ayrıca, soylulaştırma sürecinin toplum üzerindeki etkilerini analiz ederek, bu dönüşümün ne tür sosyal adaletsizliklere yol açtığını gözler önüne sermek hedefimizdi. Bununla beraber bölgede yapılmak istenen kentsel dönüşüm sürecini de ele almak istedik.
“Soylulaştırma sürecinin boyutlarını irdeleyerek dönüşümün sokakta yaşayan herkes için farklı anlamlar taşıdığını vurgulamak istedik”
Uzun zamandır trans kadınların yaşadığı, mülk sahibi olduğu Bornova Sokak’taki soylulaştırma ve dönüşümü ele alırken özellikle üzerinde durduğunuz olaylar ve süreçler neler oldu?
Bornova Sokak'ta yaşanan soylulaştırma süreci, trans kadınların mülk sahibi olmaları ve yaşam alanlarının dönüşümü gibi konular, belgeselin ana eksenini oluşturuyor. Bu süreçte trans kadınların karşılaştığı nefret söylemi ve saldırılar, yerel yönetimlerin politikaları, sokakta yaşayan diğer grupların (esnaf, Levantenler) tepkileri gibi unsurlar üzerinde yoğunlaştık. Soylulaştırma sürecinin ekonomik, sosyal ve kültürel boyutlarını irdeleyerek, bu dönüşümün sokakta yaşayan herkes için farklı anlamlar taşıdığını vurgulamak istedik. Belgeselimizde, bu çok katmanlı yapıyı gözler önüne sererek, izleyicilere karmaşık ve derinlemesine bir perspektif sunmayı amaçladık. Özellikle trans kadınların bu süreçte nasıl ötekileştirildiğini ve yaşam alanlarının daraldığını belgelemek, onların hikayelerini daha güçlü bir şekilde anlatmamıza olanak sağladı.
Bornova Sokak’ta trans kadınlara yönelik nefret saldırıları sık sık kamuoyuna yansıyor. Belgeselde bu görüntülere de yer veriyorsunuz. Belgeselin hazırlık süresinde trans kadınların Bornova Sokak’taki deneyimlerine ilişkin gözlemleriniz neler oldu?
Belgeselin hazırlanma sürecinde, Bornova Sokak'ta yaşayan trans kadınlarla birebir görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerde, onların günlük yaşamlarında karşılaştıkları ayrımcılık, şiddet ve toplumsal dışlanma gibi sorunlar öne çıktı. Özellikle soylulaştırma süreciyle birlikte, bu kadınların yaşam alanlarının daraldığını ve sosyal baskının arttığını gözlemledik. Trans kadınlar, yalnızca fiziksel saldırılara değil, aynı zamanda psikolojik şiddete ve ekonomik zorluklara da maruz kalıyorlar. Bu deneyimler, belgeselde çarpıcı bir biçimde yansıtıldı. Trans kadınların direnişleri, belgeselin en güçlü unsurlarından biri oldu. Bu süreçte, onların seslerini duyurmak ve yaşadıkları zulmü gözler önüne sermek, bizim için büyük bir sorumluluktu.
“Dönüşüm, sosyal adaletsizlikleri daha da derinleştiriyor”
Belgeselde yer alan katılımcılar arasında trans kadınlar, esnaf, Levantenler ve eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer gibi isimler var. Bornova Sokak’taki dönüşüm sürecini belgeseliniz aracılığıyla birden fazla ve farklı sesten dinliyoruz. Soyer, sokakta bir “güvenlik sorunu” olduğunu ve dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Sokak’ta yaşayan trans kadınlar ise bunun bir soylulaştırma projesi olduğunu ve bu projenin hayatlarını etkilediğini söylüyor. Bu dönüşüm, trans kadınlar açısından son olaylarda da gördüğümüz üzere nefret saldırılarını beraberinde getiriyor. Siz hem bir gazeteci hem de bu belgeselin yönetmeni olarak Bornova Sokak’taki dönüşümün dinamikleri hakkında ne düşünüyorsunuz/neler gözlemliyorsunuz?
Belgeselde, sokakta yaşayan trans kadınların yanı sıra, esnaf, Levantenler ve eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer gibi çeşitli katılımcılara da yer verildi. Soyer, sokakta bir "güvenlik sorunu" olduğunu ve dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu belirtirken, trans kadınlar bu durumu bir soylulaştırma projesi olarak değerlendiriyor. Bu dönüşüm, trans kadınlar açısından nefret saldırılarını artıran bir faktör olarak öne çıkıyor. Bu sürecin çok yönlü ve karmaşık olduğunu düşünüyoruz. Bornova Sokak'taki dönüşüm, sadece fiziksel mekanların değişimi değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel yapının da yeniden şekillendiği bir süreç. Trans kadınların yaşadığı mağduriyet, bu dönüşümün en acımasız yüzünü gösteriyor. Bir yandan sokakta yaşayan farklı grupların çıkar çatışmaları, diğer yandan yerel yönetimlerin politikaları, bu sürecin dinamiklerini belirliyor. Bizim gözlemimiz, bu dönüşümün sosyal adaletsizlikleri daha da derinleştirdiği yönünde. Bu nedenle belgeselimiz, bu çok katmanlı dönüşüm sürecini bütüncül bir perspektifle ele almayı amaçladı.
“Bornova Sokak’ta yaşanan dönüşümün uluslararası platformlarda da tartışılmasını hedefliyoruz”
Belgeselin ilk gösterimi 5 Temmuz’da İzmir Mimarlık Merkezi'nde gerçekleşti. İzleyenlerden nasıl tepkiler geldi?
Belgeselin ilk gösterimi, 5 Temmuz'da İzmir Mimarlık Merkezi'nde yapıldı. İzleyicilerden gelen tepkiler genellikle olumluydu. İzleyiciler, belgeselin sunduğu çok yönlü perspektiflerin, Bornova Sokak'taki durumu daha iyi anlamalarına yardımcı olduğunu belirttiler. Özellikle trans kadınların yaşadığı zorlukların ve toplumsal dışlanmanın bu denli açık bir şekilde sunulması, izleyicilerde derin bir etki bıraktı. Gösterim sonrası yapılan tartışmalarda, izleyiciler, belgeselin yarattığı farkındalıktan dolayı duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Bu tepkiler, belgeselin amacına ulaştığını ve izleyicilerde güçlü bir bilinç uyandırdığını gösteriyor.
Belgeselin ulusal ve uluslararası festivallerin de aralarında olduğu bir festival yolculuğuna çıkacak. Bu konudaki beklentileriniz neler?
Belgeselimizin ulusal ve uluslararası festivallerde gösterilmesini planlanıyoruz. Bu süreçte, belgeselin daha geniş kitlelere ulaşmasını ve Bornova Sokak'ta yaşanan dönüşümün uluslararası platformlarda da tartışılmasını hedefliyoruz. Festival yolculuğu boyunca, izleyicilerin farklı perspektiflerden bu süreci değerlendirmelerini ve bu konuda daha fazla farkındalık oluşturulmasını umuyoruz. Belgeselimizin, izleyicilere trans kadınların yaşadığı zorlukları ve soylulaştırma süreçlerinin toplumsal etkilerini derinlemesine anlama fırsatı sunacağını düşünüyorum. Festival yolculuğu boyunca, mesajın daha geniş kitlelere ulaşmasını ve toplumun her kesiminde bir farkındalık yaratmasını umuyoruz.
İlgili Video:
Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, nefret suçları, kent hakkı, barınma, siyaset, gezi/mekan, özel haber