04/03/2010 | Yazar: Kıvanç Tanrıyar
Batı’nın eşcinselliği hastalık olarak görmeyi bırakmasının üstünden geçeli otuz yıldan fazla oluyor.

Batı’nın eşcinselliği hastalık olarak görmeyi bırakmasının üstünden geçeli otuz yıldan fazla oluyor. Fakat transeksüeller söz konusu olduğunda böyle bir mihenk taşından bahsetmek zor, en azından şimdiye kadar böyleydi. Fransa, geçen ay transeksüelliği resmi akıl hastalıkları listesinden çıkaran ilk ülke oldu. Bu konumun genelde yanlış anlaşıldığını kabul etmek açısından büyük bir zafer. Transeksüel bir blogcu olan Caphi; “Rahatladım. İnsanlar belki de bize daha farklı bir gözle bakmaya devam edecek. Bu bir başlangıç.”

Bazı transeksüeller, ülkenin açık fikirli Sağlık Bakanı Roselyne Bachelot’un transeksüelliği zihinsel rahatsızlıklar listesinden çıkardığını çünkü bunun modası geçmiş bir sınıflandırma olduğunu ve bakanın transeksüellerin emelleri için sarf ettikleri emeği tanımak istediğini belirtti. Fakat diğerleri potansiyel olarak daha sorunlu bir eğilim görüyor. Tin, politikacıların bu sınırlar içerisinde alan açmalarının sebebinin başka bir sebebi olduğunu düşünüyor: gey evlilikleri yasallaştırma ya da gey yetişkinlerin çocuk evlat edinmesi önündeki engelleri kaldırma üzerine tartışmaya girmekten kaçınmak.
Aslında Fransız transeksüel cemaati ülkenin tam olarak cinsel azınlıkların haklarını destekleme konusunda ön saflarda yer aldığını düşünmüyor. Mesela, Sağlık Bakanlığı’nın yetkisiyle yakın zamanda yapılan bir araştırma yasal ve tıbbi açılardan transeksüel tedavilerinin iç karartıcı bir tablo sunduğunu gözler önüne seriyor. Cinsiyet değişimi ameliyatlarını ve tedavilerini devlet karşılıyor (bazı ülkelerde olduğu gibi) ama ameliyat isteyenlerin doktorlarını seçmede pek şansları yok. Cerrahlar karmaşık prosedürleri icra edebilmede yeterli ekipmana sahip olmadıklarından şikâyet ediyor ve araştırmaya göre çok azı uzmanlaşmış eğitim almış. Hatta bazıları bu ameliyatları yaparsa meslektaşları tarafından dışlanıyor. Bu sebeplerden birçok transeksüel kendi maddi olanaklarıyla dünyanın en iyi cinsiyet değişimi uzmanlarının olduğu Belçika sınırında prosedürden geçmeyi seçiyor.
Sonbaharda Fransa’da kadın olmak üzere bir ameliyat geçirmesi planlanan Laure Laudet Fransız doktorların alandaki uzmanlık eksikliğinden o kadar endişeli ki özellikle hangi hormonları kullanacağı konusundaki araştırmayı bir başına yapmış. “Trans cemaatlerinde insanların bilgiye kendilerinin ulaşması, hangi doktorların iyi olduğunu bulması ve tedavileri konusunda müzakere etmesi gerekiyor.” diyor. Yakın zamanda ameliyat sürecinin bittiğini onaylayan bir imza almak için ikinci bir psikiyatrı ziyaret etmek üzere (kendisini iki senedir görmüyormuş) 400 km kat etmiş. Psikiyatrın son dakika yurtdışına gitmek için randevuyu iptal ettiğini söylüyor. “Sonra da insanlar neden kendini öldürüyor ya da hadım etmeye çalışıyor diye şaşırıyorlar.” diyor.
Fakat depatolojizasyonu savunan grupların Fransa’da en kötü bulduğu şey (diğer ülkelerde olduğu gibi) transeksüellerin kimliklerini ya da yeni cinsiyetlerini onaylayan resmi bir başka belge almadan önce ameliyat geçirmek ve kısırlaştırılmak zorunda olması. Caphi, “Reddedersek resmen kayıt dışı kalıyoruz.” diyor. Birçok savunucuya göre transgenderlerin yaklaşık yarısı (birçok insanın tercih ettiği ama Fransa devletinin kullanmadığı bir terim) bıçak altına yatmak istemiyor, bunun yerine sadece kıyafetleri ve davranışlarıyla karşı cinsin üyesi olarak hayatlarını sürdürmek istiyorlar.
Bu ikinci büyük savaş alanı olacak. İspanya ve İngiltere, transeksüellik her iki ülkede de kitap üzerinde zihinsel rahatsızlık olarak kalsa da, daha hoşgörülü bir tutum takındı. İspanya, transeksüellerden sadece yeni belgeler vermeden evvel fiziksel görünüşlerini değiştirecek belirli hormon tedavisi tiplerinden geçmesini istiyor. İngiltere, başvuranlardan, doktorlarının tavsiyeleriyle birlikte, hayatlarının kalanını seçtikleri cinsiyetle yaşamasına söz vermesini istiyor.
Depatolojizasyonu savunan örgüt TransAide’in birçok üyesi ameliyatsız yasal cinsiyet değişimine izin elde etmek için devleti ikna etmeye çalışmakta başarısız oldu. O zamandan beri itiraz ediyorlar ve durumlarını gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmeyi düşünüyorlar. Davacılardan biri olan Delphine, “Burada esas konunun kısırlaştırma olduğunu ispatlamak istiyoruz.” diyor. Ve grubun Avrupa seviyesinde dostları var. Avrupa Konseyi insan hakları müfettişi Thomas Hammarberger Avrupa Birliği’nde transeksüellerin zorunlu olarak kısırlaştırılmasına son vermek için çalışıyor ve bunun bir insan hakları ihlali olduğunu söylüyor.
Belki de her şey tersine dönüyor. En azından IDAHO başkanının ümit ettiği bu. Fransız Sağlık Bakanlığı, diğer AB ülkelerini transeksüelliği zihinsel hastalık listesinden çıkarmaları yönünde zorlamayı çoktan kabul etti. Ve Tin bunun bir başlangıç olduğunu söylüyor.