22/01/2024 | Yazar: Gözde Demirbilek

22 Ocak Uluslararası Trans Mahpuslarla Dayanışma Günü’nde Türkiye’deki trans mahpusların mevcut hapishane şartlarında yaşadıklarını ve yapılabilecekleri CİSST Hapiste LGBTİ+ Tematik Alan Temsilcisine sorduk.

“Translar için mahpusluk şartları bütün hapishanelerde doğrudan insan hakları ihlalleri anlamına geliyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2016 yılından bu yana 22 Ocak’ta trans mahpusların maruz bırakıldığı ihlallere karşı daha güçlü ses çıkarmak ve farkındalık yaratmak amacıyla Uluslararası Trans Mahpuslarla Dayanışma Günü adıyla çalışmalar düzenleniyor.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste LGBTİ+ Alan Temsilcisine Türkiye’de trans mahpusların mevcut hapishane şartlarında yaşadıklarını, mahpusların trans olmaları bakımından maruz bırakıldığı hak ihlallerini, LGBTİ+ mahpuslar hakkında bilgi edinme taleplerinin cevapsız kalmasının trans mahpusları nasıl etkilediğini ve mahpusun haklarını koruyarak ihlalleri nasıl duyurabileceğimizi sorduk.

Trans mahpuslarla nasıl iletişime geçiyorsunuz? Aktarımları ne yolla alıyorsunuz?

Mahpuslarla çoğu zaman mektuplaşma yoluyla iletişim kuruyoruz. Bazen mahpuslar derneğimizin iletişim bilgilerini birbirlerine iletiyorlar, bazen de yazıştığımız mahpuslara bulunduğu hapishanede başka LGBTİ+ mahpuslar olup olmadığını soruyor ve mektup yazarak iletişime geçiyoruz. Aileler ve açık hapishanedeki mahpuslar danışma hattı aracılığı ile de bizler ile iletişime geçebiliyor. Ayrıca, acil durumlarda kapasitemizin yettiği ölçüde genellikle gönüllü avukatlar aracılığıyla ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Bu ziyaretler mektupla anlatılamayacak ciddi ihlal vakaları olduğunda gerçekleşiyor.

Alan temsilciliğine başladığınızdan bu yana trans mahpuslarla mektuplaşırken aktarımlardan doğru gözlemlediğiniz durumlar oldu mu? İnsan hakları bakımından mevcut mahpusluk şartlarını nasıl görüyorsunuz?

Gözlemlediğim çok fazla durum oldu, trans mahpuslara ilişkin en fazla gözlemlediğim durum derin yoksulluk ve gerek mahpuslar tarafından gerekse infaz koruma memurları ve idare tarafından ihlallere maruz bırakılmaya çok açık halde olmaları. Bunun temel nedeni ise tecrit koşulları içindeki yalnızlık ve izolasyon. Herhangi bir hak ihlaline uğradıklarında seslerini duyurmaları çok zor oluyor, başvurabilecekleri kurumlar çok sınırlı ve bu kurumlara güvenmiyorlar. Kendilerine zarar verme eğilimlerinin çok fazla olduğu yine gözlemlerim arasında ve neredeyse hepsi aslında istemeden, seslerini duyurabilmek için mecbur kaldıklarını, çaresizlik nedeniyle yaptıklarını söylüyorlar.

Trans bir mahpus Türkiye hapishanelerinde en iyi ihtimalle LGBTİ+ koğuşu olan bir hapishaneye yerleştirilir, eğer hapishanede böyle bir koğuş bulunmuyorsa kanuni dayanağı bulunmadığı halde ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü gibi cezasını tek kişilik hücrelerde hapishanenin geri kalanından izole şekilde infaz eder. LGBTİ+ koğuşları ise başka problemleri kendi içinde barındırabiliyor, bazı hapishanelerde mahpuslar tek başına tutulmayı bu koğuşlarda tutulmaya yeğliyor. Trans mahpuslar için başka bir imkan bulunmaması nedeniyle bu şartlar bir mecburiyet olarak da dayatılmış oluyor çünkü trans bir kadının erkek koğuşunda tutulması doğrudan can güvenliğini riske atıyor. Şu anda yazışmakta olduğum bu durumda bir mahpus var, yaşadıklarını burada aktarmam çok ağır olur diye düşünüyorum.

Atanmış cinsiyeti kadın olan trans mahpuslar ise erkek kimliğini alana kadar veya uyum süreci içinde olup dış görünüşlerinden erkek oldukları anlaşılana kadar kadın koğuşlarında tutuluyor, kadın koğuşunda tutulamayacakları noktada ise tek başlarına tutuluyorlar. Bu noktada trans kadınlar uyum süreçlerini tamamlayıp resmi kadın kimliklerini aldıklarında kadın koğuşlarına yerleştirilirken, resmi erkek kimliğine sahip olsa dahi trans erkekler erkek koğuşlarına alınmıyor ve tek başlarına tutuluyorlar. Bize ulaşan atanmış cinsiyeti kadın olan trans mahpusların sayısı oldukça az, trans erkeklere ilişkin uygulamaya dair bilgimiz de bu az sayıdaki mahpusun aktarımlarına dayanıyor. Aslında bütün LGBTİ+ mahpusların yerleştirilmesindeki belirleyicinin erkek koğuşlarındaki güvenlik problemi olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak atanmış cinsiyetin kadın veya erkek olmasına göre uygulamalar oldukça farklılık gösterse de translar için mahpusluk şartlarının bütün hapishanelerde doğrudan insan hakları ihlalleri anlamına geldiğini söylemek mümkün.

“Heteroseksüel cis (natrans) erkeklere göre tasarlanmış hapishanelerde trans mahpuslar ihtiyaçlarını karşılayamıyor”

Türkiye’de cezaevlerinde tutulan LGBTİ+ mahpuslara dair bilgi talebinin cevapsız bırakıldığını biliyorum; ihlallerin duyulmaması ve peşine düşülmemesi için cevapsız bırakma politikası uygulandığını düşünüyorum. Bu bilgi talebinin resmi kayıtlarca cevaplanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yanıtsızlık, hapiste cinsiyet uyum süreci yürüten transları haklara ve ihtiyaçlara erişim açısından nasıl etkiliyor?

Bilgi edinme taleplerinin cevapsız bırakıldığı doğru. İstatistik olarak paylaşılan resmi iki açıklama bulunuyor, ilki 2021 Ekim ayında AİHM dahilinde görülen “X. V. Türkiye” davasının kararına yönelik Türkiye hükümetinin verdiği aksiyon raporunda yer alıyor. Paylaşılan bilgilere göre 2020 yılı itibariyle cinsel yönelimi “farklı” olduğu bir raporla tespit edilen hükümlü ve tutukluların sayısı 164. Bu rapordaki veriler dışında ikinci resmi açıklama, LGBTİ+ mahpuslara yönelik 2018 yılında TBMM İnsan Hakları Komisyonu toplantısında CTE Genel Müdürü Şaban Yılmaz’ın kurumlarında kalan 200’e yakın LGBTİ+ mahpus olduğu açıklaması.

Bu sorunun 2024’te güncel cevabının resmi kayıtlarda olup olmadığından emin değilim. Belki eşcinsel veya transseksüel yapıdadır raporu olan mahpus sayısının verisi bulunuyor olabilir ancak bir mahpusun hapishanede LGBTİ+ olarak uygulamalara tabi tutulması için bu raporlar şart değil, görüntüsünden anlaşılması veya başka mahpusların bilmesi vb. durumlar yeterli olabiliyor. Trans mahpuslar tamamen bulundukları hapishanenin uygulamalarına tabi oluyorlar, bu uygulamaların bir standardı bulunmuyor, tabii ki herhangi bir hukuki dayanağı da olmuyor.

Resmi kayıtlarca trans mahpusların verisinin paylaşılması, varlıklarının tanınması anlamına gelecektir. Trans mahpusların varlıklarının tanınması ve sınıflandırılması ise infazlarının “normal” mahpuslardan farklı şekilde ettirildiği noktada bunu hukuki bir zemine oturtma zorunluluğu doğurur. Bu nedenle ülke genelindeki LGBTİ+’lara yönelik yok sayma politikasının, ayrımcılığın bir uzantısı olarak trans mahpusların varlığının resmen tanınmadığını, verilerinin de bu nedenle paylaşılmadığını düşünebiliriz. Trans mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının da bu politikanın sonucu olduğunu söylemek abartı olmaz. Ancak o mahpus orada, 5 metrekare bile olsa kapladığı alanıyla var ve bir yere yerleştirilmesi gerekiyor. Aynı düşündüğün gibi, verilerin bilinmemesi trans mahpusların özel ihtiyaçlarının karşılanmadığı, devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği ihlallerin görünür olmamasına sebep oluyor. Heteroseksüel cis (natrans) erkeklere göre tasarlanmış hapishanelerde trans mahpuslar ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bu durum transların sadece uyum sürecine ilişkin değil bütün temel haklarına erişimlerini oldukça kısıtlıyor.

Mahpusların tutuldukları cezaevlerinde trans olmaları bakımından maruz bırakıldığı ihlaller her zaman duyurulabilir ve hakkında açık kampanya yürütülebilir süreçler olmayabiliyor. Örneğin, iletişimde olduğumuz bir mahpus, içeride daha kötü muamele görme çekincesiyle başına gelenlerin duyurulmamasını isteyebiliyor. Öte yandan şunu da biliyoruz ki kötü muamele, önleyici hareket olmadığı sürece ne zaman yeniden maruz bırakılacağı konusunda korku yaratıyor ve yaşayışı tümüyle etkiliyor. Böyle bir aktarım karşısında, mahpusun haklarının daha fazla ihlal edilmemesi adına alınması gereken aksiyon ne olmalı?

Neredeyse çoğu zaman duyurulabilir olmuyor, çünkü mahpuslara misilleme yapılması kaygısını hem mahpuslar hem de biz oldukça fazla yaşıyoruz. Yine mahpusların kimliğinin LGBTİ+ olarak açılması belki ailesinden yakınlarından gördüğü kısıtlı bir desteği varsa onun da kesilmesi anlamına gelebiliyor, bu nedenle kamuya duyurulan bir vaka olduğunda dahi bunun trans olması nedeniyle yaşandığını gizlemeyi tercih edebiliriz. Mahpusların yaşadıklarının haberleştirilmesini duyurulmasını talep ettiği durumlarda mahpusun yaşayabileceklerini ayrı olarak biz de değerlendiriyoruz, neleri paylaşıp paylaşmayacağımızı ve bunu ne şekilde yapacağımızı belirlemeye çalışıyoruz. Bu noktada -bunun mukayesesini yapmak ne kadar mümkünse- mahpusun yaşadığı ihlalin boyutunun duyurulması halinde yaşayabileceği riskleri aşan bir seviyede olması, örneğin koşulları değişmediği sürece can güvenliğinin tehlikede olması gibi bir durum olduğunda duyurma yolunu tercih ediyoruz. Bunun haricinde mahpusun risklerin farkında olduğu ve duyurulması pahasına bunları göze aldığına dair açık rızası olduğunda duyurabiliyoruz. Bunu haberleştirme, milletvekillerine soru önergeleri sunmak gibi yollarla yapıyoruz. Her halükarda ne yaparsanız yapın bir risk oluyor ve her vaka özelinde ayrı değerlendirme yapmak gerekiyor.

Alanla ilgili bilgisi olmayan ve trans mahpuslarla dayanışmak isteyen insan hakları savunucuları neler yapabilir?

Trans mahpusların ve sorunlarının farkında olup gündemi takip edebilir, seslerini duyurmaya yardımcı olabilirler. CİSST’in çalışmalarını takip edebilir, yaygınlaştırmamıza yardımcı olabilir, çalışmalarımıza gönüllü destek sunabilirler. Hali hazırda translara danışmanlık ve bunun gibi destek hizmetleri bulunan örgüt ve kuruluşlar çalışmalarını mahpusları da kapsayacak şekilde düzenleyebilirler, örneğin mahpusların onlara ulaşabilmesi için mektuplaşma seçeneğini de dahil edebilirler. Mahpuslarla mektuplaşma, hapishanede ürettikleri işlerini satma veya ayni yardım desteği sunma gibi kampanyalar da örgütlenebilir, böyle bir kampanya başlatılsa ben de oralara başvurabilmeleri için mahpuslara duyurma konusunda destek olabilirim. Açıkçası trans mahpusların erişebildiği, onlar için yapılan çalışmalar neredeyse hiç yok, kim ne yapabilirse de ona ihtiyaç var. Bunun nedeni hem çok görünülmez olmaları hem de dayanışabilmenin iletişim kurabilmenin birçok zorluk barındırması.

Bu konuda Dilek İnce Giysi Bankası kampanyalarını ortak çalışmamızla mahpuslara da destek olacak şekilde sürdüren Pembe Hayat ve yine ortaklaştığımız cinsiyet uyum süreci yürüten hastaneler haritalandırması yapan Muamma LGBTİ+ derneklerine değinmek isterim. Alanla ilgili dayanışma, çalışmalarına mahpusları da dahil etme isteği bulunan herkes bizimle iletişime geçebilir, bizler de imkanlarımız dahilinde destek ve iş birliği sağlayabiliriz. Bu gibi çalışmaların, özellikle adalete erişim gibi konularda trans mahpusları da kapsayacak şekilde düzenlenmesinin trans mahpusların şartlarının iyileştirilmesinde çok etkili olabileceğini düşünüyorum.


Etiketler: insan hakları, yaşam, özel haber
İstihdam