03/12/2010 | Yazar: KAOS GL
Vicdani ret için gerekli düzenlemeleri yapmayan hükümet ve TSK’nın retçilere karşı kalkanı, “çürük” raporu.
Vicdani ret için gerekli düzenlemeleri yapmayan hükümet ve TSK’nın retçilere karşı kalkanı, “çürük” raporu. İnan Süver’e de ‘çürük raporu’ verildi.
“İnan Süver’in karşı karşıya kaldığı hukuksal sürecin bu aşamasında kendisine verilmiş olan askerliğe elverişsizlik raporu her ne kadar retçileri, militarist kavramsal çerçeve içinde ‘çürük’ olarak nitelemekte ise de bu aslında sistemin artık tıkandığını ve bu tıkanıklığı aşmak için bundan sonra ordunun çok daha fazla çaba harcamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.”
Vicdani ret için gerekli düzenlemeleri yapmayan hükümet ve TSK’nın retçilere karşı kalkanı, “çürük” raporu. İnan Süver’e de ‘çürük raporu’ verildi. “Asosyal kişilik” raporu verilerek askerlikten muaf tutulan retçi Halil Savda, “çürük” raporlarıyla ilgili olarak “yükümlülükten kaçıyorlar” dedi. Avukat Hülya Üçpınar’a göre de: “Raporlama devletin vicdani retçilere karşı geliştirdiği yeni taktik.”
TSK, vicdani reddini açıklayarak askerlik yapmayı reddeden İnan Süver için de aynı yolu deniyor, “askerliğe elverişli değildir" raporu veriyor. Raporun içeriği henüz bilinmiyor. Retçilerin ve avukatlarının görüşü: “Hükümet ve TSK, bu yolla uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınıyor ve vicdani reddi kamuoyunun gündeminden uzaklaştırmak istiyor.”
Vicdani retçi İnan Süver, hala Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Askeri Mahkeme son duruşmada, Süver’in askeri hastaneye sevkine karar vermişti. Hastaneye sevk edilen Süver’e, “askerliğe elverişli değildir” raporu verildi. Raporun içeriği henüz bilinmiyor.
'DEVLETİN RETÇİLERE KARŞI YENİ TAKTİĞİ'
İnan Süver’in avukatlarından Hülya Üçpınar, rapor sürecini, “devletin vicdani retçilerle ilgili geliştirdiği taktiğin yeni bir örneği” olarak değerlendiriyor. 20 yıldır vicdani reddin kabulü için mücadele edildiğini anımsatan Üçpınar, AİHM’in 2006 yılında verdiği karardaki “sivil ölüm” tanımlamasına dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Doğrudan mağduriyet yaşamış retçilerin eylemlerinin kamusal alandaki sonuçlarına baktığımızda çabaların hiç de boşa gitmediğini görüyoruz. Bunda, Osman Murat Ülke’nin AİHM’de sonuçlanan davasının yaratığı etki azımsanmasa da ret beyanlarının ve militarizme ret eylemleriyle karşı duruşların devam etmesinin etkisi çok daha büyük.”
‘SÜRECİN TIKANDIĞININ DA İŞARETİ’
Avukat Hülya Üçpınar, raporları aynı zamanda sürecin tıkandığının işareti olarak değerlendiriyor: “İnan Süver’in karşı karşıya kaldığı hukuksal sürecin bu aşamasında kendisine verilmiş olan askerliğe elverişsizlik raporu her ne kadar retçileri, militarist kavramsal çerçeve içinde ‘çürük’ olarak nitelemekte ise de bu aslında sistemin artık tıkandığını ve bu tıkanıklığı aşmak için bundan sonra ordunun çok daha fazla çaba harcamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.”
“Hükümet için artık bir geri dönüş olanağı yok” diyen Avukat Üçpınar, hükümetin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 2007 yılında verdiği ve sürekli tekrarladığı “yasa çıkarma” taahhüdünü hatırlatarak, “Dileğimiz bu sürecin bir an önce sonuçlanması ve vicdani reddin bir hak ve hatta anayasal bir hak olarak tanınması” diyor.
‘ANTİ-SOSYAL OLAN ORDUDUR’
TSK’nın zorla rapor verdiği retçilerden biri de Halil Savda. “Asosyal kişilik raporu” verilen Savda, “sosyalitenin esası diyalog, yaşatma, anlayış ve insan ilişkilerinin özgürlüğüdür. Ordu ise otoriteyi, zoru, kontrolü ve yok etmeyi ifade ediyor. Bu da sosyalitenin inkârıdır. Bu nedenle asıl anti-sosyal olan ordudur” diyor.
Vicdani retçi Savda, hükümetin çürük raporlarıyla uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığına dikkat çekerek,”Çürük raporları vicdani reddi ve vicdani retçileri unutturmayacaktır. Görünür olmaya devam ediyorlar. Son bir yılda yüzden fazla genç vicdani retlerini açıkladılar. Bu vicdani reddin görünmez kılınamayacağının açık örneği oluyor” diyor.
“İnan Süver’in karşı karşıya kaldığı hukuksal sürecin bu aşamasında kendisine verilmiş olan askerliğe elverişsizlik raporu her ne kadar retçileri, militarist kavramsal çerçeve içinde ‘çürük’ olarak nitelemekte ise de bu aslında sistemin artık tıkandığını ve bu tıkanıklığı aşmak için bundan sonra ordunun çok daha fazla çaba harcamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.”
Vicdani ret için gerekli düzenlemeleri yapmayan hükümet ve TSK’nın retçilere karşı kalkanı, “çürük” raporu. İnan Süver’e de ‘çürük raporu’ verildi. “Asosyal kişilik” raporu verilerek askerlikten muaf tutulan retçi Halil Savda, “çürük” raporlarıyla ilgili olarak “yükümlülükten kaçıyorlar” dedi. Avukat Hülya Üçpınar’a göre de: “Raporlama devletin vicdani retçilere karşı geliştirdiği yeni taktik.”
TSK, vicdani reddini açıklayarak askerlik yapmayı reddeden İnan Süver için de aynı yolu deniyor, “askerliğe elverişli değildir" raporu veriyor. Raporun içeriği henüz bilinmiyor. Retçilerin ve avukatlarının görüşü: “Hükümet ve TSK, bu yolla uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınıyor ve vicdani reddi kamuoyunun gündeminden uzaklaştırmak istiyor.”
Vicdani retçi İnan Süver, hala Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Askeri Mahkeme son duruşmada, Süver’in askeri hastaneye sevkine karar vermişti. Hastaneye sevk edilen Süver’e, “askerliğe elverişli değildir” raporu verildi. Raporun içeriği henüz bilinmiyor.
'DEVLETİN RETÇİLERE KARŞI YENİ TAKTİĞİ'
İnan Süver’in avukatlarından Hülya Üçpınar, rapor sürecini, “devletin vicdani retçilerle ilgili geliştirdiği taktiğin yeni bir örneği” olarak değerlendiriyor. 20 yıldır vicdani reddin kabulü için mücadele edildiğini anımsatan Üçpınar, AİHM’in 2006 yılında verdiği karardaki “sivil ölüm” tanımlamasına dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Doğrudan mağduriyet yaşamış retçilerin eylemlerinin kamusal alandaki sonuçlarına baktığımızda çabaların hiç de boşa gitmediğini görüyoruz. Bunda, Osman Murat Ülke’nin AİHM’de sonuçlanan davasının yaratığı etki azımsanmasa da ret beyanlarının ve militarizme ret eylemleriyle karşı duruşların devam etmesinin etkisi çok daha büyük.”
‘SÜRECİN TIKANDIĞININ DA İŞARETİ’
Avukat Hülya Üçpınar, raporları aynı zamanda sürecin tıkandığının işareti olarak değerlendiriyor: “İnan Süver’in karşı karşıya kaldığı hukuksal sürecin bu aşamasında kendisine verilmiş olan askerliğe elverişsizlik raporu her ne kadar retçileri, militarist kavramsal çerçeve içinde ‘çürük’ olarak nitelemekte ise de bu aslında sistemin artık tıkandığını ve bu tıkanıklığı aşmak için bundan sonra ordunun çok daha fazla çaba harcamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.”
“Hükümet için artık bir geri dönüş olanağı yok” diyen Avukat Üçpınar, hükümetin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 2007 yılında verdiği ve sürekli tekrarladığı “yasa çıkarma” taahhüdünü hatırlatarak, “Dileğimiz bu sürecin bir an önce sonuçlanması ve vicdani reddin bir hak ve hatta anayasal bir hak olarak tanınması” diyor.
‘ANTİ-SOSYAL OLAN ORDUDUR’
TSK’nın zorla rapor verdiği retçilerden biri de Halil Savda. “Asosyal kişilik raporu” verilen Savda, “sosyalitenin esası diyalog, yaşatma, anlayış ve insan ilişkilerinin özgürlüğüdür. Ordu ise otoriteyi, zoru, kontrolü ve yok etmeyi ifade ediyor. Bu da sosyalitenin inkârıdır. Bu nedenle asıl anti-sosyal olan ordudur” diyor.
Vicdani retçi Savda, hükümetin çürük raporlarıyla uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığına dikkat çekerek,”Çürük raporları vicdani reddi ve vicdani retçileri unutturmayacaktır. Görünür olmaya devam ediyorlar. Son bir yılda yüzden fazla genç vicdani retlerini açıkladılar. Bu vicdani reddin görünmez kılınamayacağının açık örneği oluyor” diyor.
Etiketler: insan hakları, askerlik