04/12/2012 | Yazar: Kaos GL
Cinsel yönelimini gizleyerek askerlik görevini yapmak isteyen bireylere uygulanan baskı, tehdit ve şiddet nedeniyle nefret suçlarında kaçınılmaz olarak bir patlama yaşanacak
Cinsel yönelimini gizleyerek askerlik görevini yapmak isteyen bireylere uygulanan baskı, tehdit ve şiddet nedeniyle nefret suçlarında kaçınılmaz olarak bir patlama yaşanacak
Kaos GL’nin, askerlik sorununa dair görüşleri ve çözüm önerileri üç temel konuda yoğunlaşıyor: Vicdani reddin bir hak olarak tanınması, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle TSK’da çalışanların işine son verilmesinin çalışma hayatındaki ayrımcılık örneği oluşturması ve askerlikten muafiyet raporu alma sürecinde onur kırıcı muameleye maruz kalabilen GBT bireylerin ‘kişisel beyan’larının yeterli olması.
Galatasaray Üni. İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu yazdı
Bakanlar Kurulu’na geçtiğimiz günlerde sunulan tasarıyla ilk kez disiplin hukuku kapsamında “gayri tabii mukarenet” (doğal olmayan ilişki) olarak nitelenen eşcinsellik; adam öldürme, ağır hapis veya bir seneden fazla hapis cezası alma, rüşvet ve dolandırıcılık, yolsuzluk yapma, devlet sırlarını açığa çıkarma gibi suçlarla ve askeri mahkemeler tarafından üç aydan fazla hapis cezası alanlarla eşdeğer görülüyor.
Geçmişten günümüze cinsiyetçi ve heteroseksist algıyla biçimlenmiş olan Türkiye toplumunda eşcinsellik “doğal olmayan”, “ahlak dışı”, “kamu düzenini ve sağlığını tehdit eden” bir tür sapkınlık olarak kabul ediliyor. Bu anlayış çerçevesinde, söz konusu tasarıda da eşcinsellik için neden “doğal olmayan” gibi bir nitelemenin kullanıldığı daha kolay anlaşılıyor.
Türkiye, Avrupa ve uluslararası insan hakları standartları ve tavsiyelerine uygun bir şekilde, vicdani ret hakkı ile askerlik hizmetine alternatif bir sivil hizmet hakkı tanımayı gerekli görmüyor. Türkiye’nin, uluslararası düzeyde LGBT bireylerin haklarının korunmasını desteklemediği birçok örnek var. Bu desteklememe hali, doğal olarak ulusal düzeyde de çok farklı değil. Geçtiğimiz yıllarda İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “Eşcinsellik namussuzluk, ahlaksızlık ve gayri insani durumdur”, Aile ve Kadından Sorumlu eski bakan Selma Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır ve tedavi edilmelidir” şeklindeki açıklamaları ile iktidar partisi yetkililerinin “Eşcinseller iktidar partisine üye olamaz, ancak kendi partilerini kurabilirler”, “21. yüzyıl LGBT bireylerin haklarının tanınması için çok erken, belki 22. yüzyılda mümkün olabilir” nevinden sözleri, Türkiye’de siyasi iktidarın LGBT’lere bakışı hakkında ipuçları veriyor.
Oysa Türkiye’nin de içinde bulunduğu NATO üyesi 25 ülkenin 20’si LGBT’lere askeri hizmet için izin veriyor. Dünyada LGBT’lerin ordudaki varlığını yasaklayan ülkeler arasında ise Çin, Küba, Mısır, İran, Meksika, Kuzey Kore, Filipinler, Suudi Arabistan, Suriye, Yemen, Venezuela var. Açık bir şekilde LGBT’lere askerlik için izin veren tek Ortadoğu ülkesi, İsrail. Türkiye’de ise askerlik mesleğini icra eden eşcinsellerin varlıkları hakkında çok da fazla bilgi bulunmuyor olsa da, ordunun eşcinselliğe bakışının olumsuzluğu şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta. TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nin “Hastalıklar ve Arızalar listesi” başlığı altında ele alınan 17. maddesinde homoseksüalite, transvestizm ve diğerleri “ileri derecede psikoseksüel bozukluk” olarak tanımlanıyor. Hâlbuki 1973’te Amerikan Psikiyatri Derneği, 17 Mayıs 1990’da da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkarttı, Yogyakarta İlkeleri’nin 18. maddesi de kişinin cinsel yöneliminin tedavi edilemeyeceğini vurguluyor.
Yukarıda bahsedilen yönetmelikteki “psikoseksüel bozukluk” hali, eşcinsellerin askerlikten muaf tutulmalarına da zemin hazırlıyor. Ancak bu muafiyet süreci son derece uzun ve sancılı, üstelik sürecin sonunda muafiyete dair bir garanti de yok.
İnsan hakkı ihlali
Zorunlu askerlik eşcinsellerin en büyük korkulu rüyalarından biri, zira askeriye akran zorbalığının (bullying) en bariz yaşandığı militarist, maço ve heteroseksist bir ortam. Böylesi bir ortamda bulunmamak adına “çürük” raporu almayı tercih eden eşcinseller, bu süreçte tehdit, aşağılama ve şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Özetle bu süreç insanlık dışı ve onur kırıcı olduğu kadar insan hakları ihlalinin de çok çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Her ne kadar Genelkurmay, ordunun “eşcinsel olduğunu söyleyenlerden kesinlikle fotoğraf veya video istemediğini” belirtse de, pratikte doktorların askerlikten kaçmak için eşcinsel numarası yapan erkekleri engellemek amacıyla bu süreçte zorluk çıkardıklarına dair birçok örnek var. Bunlar arasında zorunlu anal muayeneyi, kişinin eşcinsel olduğu kabul edilmesine rağmen, doktorlarca “yeteri kadar efemine olmadığı” iddiasında bulunulmasından tutun da, şahit olarak aile bireyi ile birlikte askeri şubeye gelme zorunluluğunu vs. saymak mümkün.
Uluslararası Af Örgütü’nün 2011 Türkiye raporuna göre, eşcinsellerin askerlik deneyimlerine bakıldığında, bazıları kimliklerini saklamayı başardığı için herhangi bir olumsuz muameleyle karşılaşmazken, bazılarının askerlik yaptıkları süre boyunca, taciz ve şiddet tehdidi altında yaşadıklarını görmek mümkün. Raporda, güvenlikleri tehdit altında olduğu gerekçesiyle bazı gey askerlerin komutanları tarafından tecrit altında tutulduğu, bazılarına da cinsel yönelimlerine karşı fiilen bir ceza gibi düşünülerek en kirli ve istenmeyen işlerin yaptırıldığı ifade edilmiş.
Türkiye’deki LGBT hareketinin öncülerinden biri olan Kaos GL’nin, askerlik sorununa dair görüşleri ve çözüm önerileri üç temel konuda yoğunlaşıyor: Vicdani reddin bir hak olarak tanınması, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle TSK’da çalışanların işine son verilmesinin çalışma hayatındaki ayrımcılık örneği oluşturması ve askerlikten muafiyet raporu alma sürecinde onur kırıcı muameleye maruz kalabilen GBT bireylerin ‘kişisel beyan’larının yeterli olması.
Hedefteler
Orduda, eşcinselliği bir disiplin suçu olarak kabul eden bu tasarı yasalaştığı takdirde, disiplin suçuna çarptırılan ve askerlikten men edilen gey askerler, etiketlenmiş ve hedef gösterilmiş olacaklar. Cinsel yönelimini ve/veya cinsiyet kimliğini gizleyerek askerlik görevini yapmak isteyen bireylere uygulanan baskı, tehdit ve şiddet nedeniyle intihar olaylarında ve nefret cinayetlerinde de kaçınılmaz olarak bir patlama yaşanacak. Bu kişilerin askerlik sonrasındaki iş hayatlarının da daha parlak geçmeyeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Değil askerlikten atılmak, askeriye dışında iş arayan eşcinsel bireyler dahi görüşmelerde rutin olarak istenen askerlik durum belgesini götüremediği ya da “pembe tezkere” aldığı için gerek iş gerek aile hayatlarında büyük sıkıntı yaşarken, böylesi bir “askerlikten men” haline maruz kalan kişiler, yalnız ordudan atılmakla kalmayacak aynı zamanda toplumdışı da bırakılacaktır. Askerden atılan bir geyin zaten sıklıkla maruz kaldığı çalışma hayatındaki ayrımcılık bu kez toplumdan ve yaşamdan “tescillenmiş zorunlu bir tecrit” haline dönüşecektir.(Radikal İki)
Etiketler: insan hakları, askerlik