29/09/2022 | Yazar: Kaos GL
“Mahkemenin Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan yokluğun tespiti davasını en kısa sürede reddederek hukuka uygun bir karar vereceğine inanıyor, Derneğin faaliyetlerine özgür bir şekilde devam edebilmesini talep ediyoruz.”
“İyi ki Varsın TTM” diyenler, Tarlabaşı Toplum Merkezi hakkında açılan “yokluğun tespiti” davası öncesi Çağlayan Adliyesi’nde basın açıklaması yaptı.
Hak savunucuları, TTM’ye açılan iki ayrı davayı hatırlatarak; “TTM’ye yönelik süren davalar ve bir seneyi aşkın süredir devam eden hedef gösterme ve nefret söylemleri derneğin faaliyetlerini gerçekleştirmesini neredeyse imkansız hale getirmiştir” dedi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan Ümit Efe’nin okuduğu açıklamanın tam metni şöyle:
Bugün Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan iki ayrı davadan biri olan “derneğin yokluğunun tespiti” davasının İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülecek ikinci duruşmasını izlemek için buradayız. Biliyorsunuz sistematik hedef göstermelerin ardından Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne biri “derneğin yokluğunun tespiti”, diğeri ise “kanuna ve ahlaka aykırılık” gerekçesiyle “derneğin feshi” davası olmak üzere iki ayrı dava açılmıştı. Her iki davanın ilk duruşmaları Nisan ve Mayıs aylarında görüldü.
Bu süre içinde bazı olumlu gelişmeleri sizlerle paylaşmak isteriz. Hatırlanacağı üzere, yokluğun tespiti talepli davada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı müdahillik talebinde bulunmuştu. Bu sene Birleşmiş Milletler CEDAW 82. Oturumunda Türkiye gözden geçirmesi oturumları kapsamında CEDAW Komitesi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’a örgütlenme özgürlüğünün üzerindeki baskıları ve Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne açılan davaları da sordu. Cenevre’de gerçekleşen oturumlara Türkiye delegasyonunun başı olarak katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık, kendi bakanlığının müdahil olduğu davalar hakkında Komiteye bir cevap vermedi. CEDAW Komitesi Tarlabaşı Toplum Merkezi davası başta olmak üzere Türkiye’de sivil topluma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik artan baskılara dikkat çekerek Türkiye’yi sivil toplum örgütlerine yönelen baskılar ve davalar konusunda uyardı.
Bunun yanı sıra TTM’ye karşı açılmış olan davalar, AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Delegasyonu ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Özel Raportörleri düzeyinde takip edilmekte ve derneğin faaliyetlerinin tamamen meşru ve önemli olduğu ifade edilmektedir. Uluslararası insan hakları mekanizmalarının ortaklaşarak TTM’ye verdiği destek ve dayanışma, derneğin kapanmasına karşı güçlü bir uluslararası kamuoyu olduğunu ortaya koymaktadır.
Öte yandan, İçişleri Bakanlığı da TTM’ye karşı açılan bir diğer dava olan derneğin kapatılması davasında müdahillik talebinde bulunmuştu. Hatırlanacağı üzere kapatma davasında, faaliyetten alıkonulmaya ilişkin tedbir kararını, Mahkeme TTM’nin itirazı üzerine kaldırdı. Bu karara karşı, İçişleri Bakanlığı istinaf başvurusunda bulunmuştu. İstinaf başvurusunu değerlendiren üst mahkeme, İçişleri Bakanlığının başvurusunu usulden kesin olarak reddetti.
TTM, tüm bu süreçlerde, kendisine yöneltilen suçlamalar ve karalamalara karşı nefret söylemini yeniden üretmemeyi ilke edinmiştir. Bununla birlikte TTM, kendisini 1 yılı aşkın bir süredir sistematik şekilde hedef gösteren gazeteci ve kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunarak hukuki haklarını aramayı sürdürmektedir.
Bugün de Tarlabaşı’nda tam 16 senedir çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurarak hak temelli bir sosyal hizmet modeli uygulamak ve ortak yaşama kültürünü geliştirmek amacıyla çalışan Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin “varoluş amacının ortadan kalkması” gerekçesiyle “yokluğunun tespit edilmeye çalışıldığı” bir davanın duruşmasına katılmak için buradayız. Hepimiz biliyoruz ki Tarlabaşı’nda yoksulluk da, kadın ve çocukların özgür ve eşit bir şekilde hayata katılma ve eğitim ve adalet başta olmak üzere haklara erişme ihtiyacı da aynen devam ediyor. Ancak TTM’ye yönelik süren davalar ve bir seneyi aşkın süredir devam eden hedef gösterme ve nefret söylemleri derneğin faaliyetlerini gerçekleştirmesini neredeyse imkansız hale getirmiştir.
Bizler, adil, insan haklarına saygılı ve kapsayıcı bir toplumun ancak güçlü bir sivil toplumla birlikte inşa edilebileceğine inanıyor ve sivil topluma yönelik baskılara bir an evvel son verilmesini istiyoruz. Mahkemenin Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan yokluğun tespiti davasını en kısa sürede reddederek hukuka uygun bir karar vereceğine inanıyor, Derneğin faaliyetlerine özgür bir şekilde devam edebilmesini talep ediyoruz.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları