08/01/2025 | Yazar: Elif Gölet
Hukukçular, nefret suçlarında cezasızlık politikalarının toplumda ayrımcılığı nasıl körüklediğini tartıştı: Mültecilerden LGBTİ+’lara ve azınlıklara kadar birçok grup nefret suçları ve ayrımcılığın hedefinde.
İnanç Özgürlüğü Girişimi, Kaos GL ve İnsan Hakları Derneği’nin iş birliğiyle dün (7 Ocak) nefret suçları üzerine çevrimiçi bir webinar gerçekleştirildi.
Etkinlik, Türkiye’de nefret suçları ve cezasızlık sorununu avukatların deneyimleri ve vakalar üzerinden ele aldı. Moderatörlüğünü Av. Tuğçe Duygu Köksal’ın üstlendiği webinarda, konunun uzmanları ve avukatlar sahadaki deneyimlerini ve hukuki mücadele süreçlerini aktardı.
Hakan Ataman: “Nefret suçlarının tanımı sorunu”
Webinarın ilk konuşmacısı insan hakları savunucusu ve aktivisti Hakan Ataman, nefret suçlarının kavramsal olarak tanımlanmasındaki eksiklerin ciddi bir sorun olduğunu belirtti.
Ataman, “Nefret suçları iki temel unsurdan oluşur: Önyargılı saik ve ceza gerektiren bir suç. Türkiye’de tanım eksikliği nedeniyle birçok suç, nefret suçu olarak değerlendirilmeden sonuçlanıyor. Bu, adalet arayışını zayıflatıyor” dedi.
Avrupa Konseyi’nin 2024 Tavsiyeleri’nden bahseden Ataman, kaynak tahsisinin artırılması, mevzuat değişiklikleri ve çok paydaşlı bir yaklaşımın gerekliliğine dikkat çekti. Ayrıca, nefret suçlarıyla mücadelede ulusal ve uluslararası iş birliğinin önemini vurguladı.
Ayşegül Karpuz Tör: “Cezasızlık, nefret suçlarını derinleştiriyor”
Mülteci ve göçmenlere yönelik nefret suçlarını ele alan Av. Ayşegül Karpuz Tör, devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü sıklıkla ihmal ettiğini ifade etti. İzmir’de 3 Suriyeli işçinin yakılarak öldürülmesini örnek gösteren Karpuz, “Fail suçunu itiraf etmesine rağmen etkili bir soruşturma yürütülmedi. Bu tür ihmaller, cezasızlık kültürünü daha da derinleştiriyor” ifadelerini kullandı.
Karpuz, nefret suçlarıyla mücadelenin yalnızca tanım eksikliğiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda politikaların yetersizliğiyle de güçleştiğini belirtti. “Politikacıların, medyanın ve eğitimcilerin kullandığı nefret dili, bu suçları adeta körüklüyor” diyen Karpuz, nefret söyleminin toplumun her alanında sıradanlaşmasının önyargıları beslediğini ve toplumsal barışı tehdit ettiğini ifade etti. Bu söylemlerle etkili bir şekilde mücadele edilmesinin önemini vurguladı.
Av. Erdal Doğan : Etnik ve dini azınlıklara yönelik saldırılar
Av. Erdal Doğan, nefret söyleminin yalnızca toplumsal bir sorun olmadığını, devlet mekanizmaları tarafından üretildiğini ve topluma yayıldığını ifade etti. Nefret suçlarının ve ayrıcalıkların sistematik bir yapıya dönüştüğünü belirten Doğan, etnik ve dini azınlıklara yönelik nefret suçlarının devlet mekanizmaları tarafından nasıl kışkırtıldığını kendi deneyimlerinden örneklerle anlattı.
Doğan, Hrant Dink cinayeti ve Rahip Santoro davası gibi olaylara dikkat çekerek, “Cezasızlık, devlet destekli yapılar tarafından üretilen nefret söylemiyle birleştiğinde toplumda güven duygusunu sarsıyor” dedi.
Doğan, nefret söyleminin normalleştirilmesinde medyanın da önemli bir etkisi olduğunu vurguladı. Ulusal ve yerel medyanın azınlık grupları hedef alarak nefret söylemlerini yaygınlaştırdığını belirtti. Bu durumun yalnızca ceza yasaları çerçevesinde ele alınamayacağını belirten Doğan, nefret suçlarının toplumsal ve politik bir sorun olduğunu vurguladı.
Çözüm önerisi olarak sivil toplumun karar vericiler üzerinde baskı oluşturmasının önemine dikkat çeken Doğan, devletin nefret söylemiyle mücadele için daha etkili adımlar atması gerektiğini belirtti.
Av. Kerem Dikmen: “LGBTİ+’lar nefret suçlarının hedefinde”
LGBTİ+’ların nefret suçlarının en ağır biçimlerine maruz kaldığını belirten Av. Kerem Dikmen, nefret cinayetlerine dikkat çekti:
“İktidarın ayrımcı politikaları bu suçların artmasına zemin hazırlıyor. Adalet mekanizmaları ise LGBTİ+’lar için yeterince koruyucu değil.”
Dikmen, LGBTİ+ karşıtlığının hukuki sistemde nasıl yapısal bir hal aldığını çok boyutlu bir şekilde değerlendirdi.
LGBTİ+’lara yönelik nefret suçları ve ayrımcı politikaların toplumsal etkilerini ele alan Dikmen, devletin LGBTİ+’lara karşı yapısal bir düşmanlık geliştirdiğini ve bunun aile ile diğer kurumlar üzerinden sürdürüldüğünü belirtti. Yargı sistemindeki ayrımcı uygulamaları örneklerle açıklayan Dikmen, LGBTİ+’ların uzun yargı süreçleri ve kamuoyunun ilgisinin azalması nedeniyle adalete erişimde ciddi zorluklar yaşadığını ifade etti. Mevcut yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve nefret suçlarına karşı daha etkili bir uygulama sağlanması gerektiğini vurguladı.
Dikmen, Türk Ceza Kanunu’nda LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığı meşrulaştıran maddeler bulunduğunu ve bu durumun nefret suçlarını engellemek yerine kolaylaştırdığını söyledi.
LGBTİ+ cinayetlerinde olayların niteliğinin kasıtlı olarak düşürüldüğüne dikkat çeken Dikmen, Eryaman Davası’nda nefret suçlarının cezasız kalma ve zaman aşımı riskine karşı uyardı. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), nefret söylemleriyle ilgili Türkiye gerçekliğini göz ardı ettiğini ve LGBTİ+ özelinde örnek teşkil eden bir kararın hala çıkmadığını belirtti.
Nefret suçları ve insan hakları için ortak çözüm arayışı
Webinarın son kısmında konuşmacılar, katılımcıların sorularını yanıtlayarak genel değerlendirmede bulundu. Nefret suçları ve insan hakları ihlallerinin sadece bireysel olarak ele alınamayacağını, bu sorunların toplumsal, hukuki ve politik boyutlarıyla derinlemesine incelenmesi gerektiğini vurguladılar. Nefret suçlarıyla mücadelede, yalnızca cezai yaptırımların değil, toplumsal farkındalığın artırılması ve devlet politikalarının insan hakları temelli bir anlayışla yeniden şekillendirilmesi gerektiği ifade edildi.
Sivil toplumun bu süreçteki rolüne dikkat çeken konuşmacılar, ayrımcılıkla mücadelede daha etkin iş birliklerinin önemini vurguladı. Nefret suçlarının cezasız kalmasının toplumsal güvensizlik ve adalete inançsızlık yarattığını belirten konuşmacılar, bu suçlarla mücadelede yasal reformların yanı sıra, eğitimden medyaya kadar tüm alanlarda dönüşüm gerektiğini belirttiler.
*Bu haber, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla KaosGL.org’un sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, özel haber, beda