28/11/2011 | Yazar: KAOS GL

Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmaktan doğan yükümlülükleri ve aynı zamanda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, vicdani reddi bir hak olarak tanımaya yönelik bir yasal düzenlemeye gitmek zorunda.

Türkiye Vicdani Red Hakkını Tanımakla Yükümlü Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmaktan doğan yükümlülükleri ve aynı zamanda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, vicdani reddi bir hak olarak tanımaya yönelik bir yasal düzenlemeye gitmek zorunda. 

Coşkun Üsterci yazdı

Önceki hafta Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından yapılan vicdani ret konusunda bir düzenleme yapılacağı yönündeki açıklamayla başlayan ve kamuoyunu heyecanlandıran tartışmalar, Başbakan Erdoğan’ın böyle bir düzenlemenin hükümetin gündeminde asla olmadığını belirtmesiyle hız kesti. En azından AKP hükümetinin arzusu bu yönde. Çünkü asıl amaçladıkları hâsıl olduğu için bu tartışmanın onlar için pek bir işlevi kalmadı. 
Son gelişmeler ile hükümetin vicdani ret konusunda bir tartışma başlatmasının ardında yatan saiklerin bedelli askerlik yasasına karşı gelişebilecek olası itirazların önünü kesmek ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne önlerine koyulmuş olunan ev ödevi için bir şeyler yapıyormuş izlenimi vermek olduğu, açığa çıktı. 
AKP hükümeti, ne zaman temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi söz konusu olsa bu tür dolambaçlı yollara başvuruyor. Ancak bu kez işi oldukça zor gibi. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin yaptığı başvuru üzerine 2006’da Türkiye hakkında verdiği mahkûmiyet kararından bu yana, Türkiye vicdani ret konusunda bir yasal düzenleme yapması için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin sıkı takibinde. Komite, o tarihten bu yana hemen her toplantısında Türk hükümetine AİHM kararını yerine getirmek için ne gibi önlemlerin alındığını ısrarla soruyor. Öyle ki Komite, bu ısrarını, 17 Ekim 2007 ve 19 Mart 2009 tarihli toplantılarında pek sık başvurulmayan yöntem olan iki ayrı “interim resolution” çıkararak olağan kararlarından daha vurgulu hale getirdi. Eylül 2011’de yapılan en son toplantısında ise Komite, hükümetten Aralık ayına kadar vicdani ret konusunda mutlaka bir düzenleme yapmasını ve bu düzenlemelerin yasalaşma takvimini bildirmesini istedi. Komitenin bu son uyarısı, gerçekten önemli. Çünkü AİHM kararlarının yerine getirilmemesi, teorik olarak Avrupa Konseyi’nden çıkarılma gerekçesidir. 

AİHM bastırıyor 

Buna rağmen Avrupa Konseyi üyeleri arasında vicdani reddi bir hak olarak tanımayan tek ülke durumunda olan Türkiye’nin hükümeti, büyük bir pişkinlikle AİHM kararının vicdani retçileri tekrar tekrar değil de sadece bir kez cezalandıracak bir düzenleme yapılmasını vaaz ettiğini iddia edebiliyor. 
Bir an için Osman Murat Ülke kararının bu şekilde dar bir yorumunu yapmak mümkün olsa bile AİHM’in bu yıl içinde aldığı iki karar, vicdani reddin temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesini zorunlu kılıyor. Bunlar, 7 Temmuz 2011 tarihli Bayatyan v. Ermenistan kararı ile geçtiğimiz hafta başında açıklanan Erçep v. Türkiye kararları. AİHM her iki kararında da vicdani reddi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9. maddesi kapsamında değerlendirdi. AİHM’in bu yeni içtihadı ile vicdani ret hakkını tanımayarak vicdani retçileri cezalandıran ülkeler, artık çok daha kolay tazminata mahkûm edilebilecek, Avrupa Konseyi de bu ülkelerden düzenleme yapmalarını daha güçlü bir şekilde isteyebilecek. 
Kısacası Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmaktan doğan yükümlülükleri ve aynı zamanda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, vicdani reddi bir hak olarak tanımaya yönelik bir yasal düzenlemeye gitmek zorunda. 

Yasa nasıl olmalı? 

Peki hükümetin tüm ayak diremelerine rağmen yapmak zorunda olduğu/olacağı vicdani ret hakkını düzenleyen bir yasa nasıl olmalı? Böyle bir yasa yapılırken ne tür ölçütlere dikkat edilmeli? Cevap çok net! Bu konuda uluslararası hukukun üretmiş olduğu teamül ve içtihatlara uygun davranılmalı. 
Vicdani ret dini, ahlaki, politik insani ya da benzer güdülerden kaynaklanan köklü kanaatler de dâhil olmak üzere vicdani ilke ve gerekçelerle yapılan bir eylem niteliğinde olduğuna göre, kişinin vicdanının sesinin hangi durumlara ve deneyimlere bağlı olarak işitilebileceğini önceden kestirmek mümkün değildir. Bu bakımdan vicdani ret hakkından yararlanmak, askerlik öncesi bir zamanla sınırlandırılmaz. Dolayısıyla yapılacak yasadan muvazzaflık hizmetini sürdürmekte olan er, erbaş ve yedek subaylar ile yedekler de mutlaka yararlanabilmelidir. 
Değişik ülke deneyimlerine bakıldığında genelde yapılan vicdani ret düzenlemeleriyle zorunlu askerliği yapmak istemeyenlere alternatif hizmet olanakları sunulduğu görülüyor. Ancak, uluslararası hukukun ürettiği içtihatlara göre zorunlu askerlik hizmetinin yerine alternatif hizmetin konulması mutlaka gerekli değil. Çünkü vicdani retçiyi harekete geçiren motivasyonlar kuvvetli bir antimilitarizmden tutun da kişinin bireysel kimliğini askeri istismara karşı koruma ihtiyacına kadar çok geniş bir vicdani kanaatler yelpazesi oluşturuyor. Dolayısıyla yasa düzenlemesi, vicdanları zorlamayacak ve hakkın özüne müdahale etmeyecek biçimde olmalıdır. Başka bir deyişle yasa hiçbir koşulda hiçbir zorunlu hizmeti (zorunlu askerlik veya zorunlu sivil hizmet) yapmak istemeyen vicdani retçilerin (total retçilerin) durumunu da dikkate almalı. Ancak düzenleme total retçilere yönelik ek bir ceza içermemeli. 
Eğer yasa düzenlemesi bir alternatif (sivil) hizmeti hedefleyecek ise bu, uluslararası insan hakları belgelerinde yer alan standartlara uygun olmak zorunda. Bu standartlara göre alternatif hizmet, mutlaka sivil nitelikli ve kamu yararına olmalı. Ayrıca, cezalandırma amacı gütmemeli, ayrımcılığa yol açmamalı. Dolayısıyla da süresi makul olmalı. Bunların yanı sıra alternatif hizmet, tercih edenlerin ucuz işgücünden yaralanmanın, özellikle hizmet sektöründe ücretleri düşürmenin, işten çıkarmaları ve sendikasızlaştırmayı kolaylaştırmanın bir aracı da olmamalı. 

Eşit yararlanmalı 

Ayrıca yapılacak olan yasa düzenlemesi ile kişilerin zorunlu askerliği yapmamaları nedeniyle haklarında soruşturma açılıp cezalandırılmalarına ya da sonraki yaşamlarında ekonomik, toplumsal, kültürel, medeni ya da politik hakları açısından herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılmalarına hiçbir şekilde yol açılmamalı. 

Vicdani ret hakkından herkesin eşit olarak yararlanabilmesi için de yasa, askerlik çağı gelmiş kişilerin ya da muvazzaflık hizmetini sürdürmekte olan askerlerin vicdani ret statüsüne ve bunu edinme yollarına dair yazılı, sözlü ve görsel olarak bilgi edinmelerini sağlayacak biçimde düzenlenmeli. 
Elbette yasa düzenlemesiyle birlikte daha önce vicdani retçilere yönelik gerçekleştirilmiş tüm hukuksal işlemler sonlandırılmalı. En önemlisi de tanınan vicdani ret hakkının kullanımı savaş ve benzeri hiçbir olağanüstü hal gerekçesiyle sınırlandırılmaması bu yasayla güvence altına alınmalı. 
Tüm bunların yanı sıra olabilecek en güzel şey ise vicdani reddin, Federal Alman Cumhuriyeti Anayasası’nda olduğu gibi anayasal bir hak haline getirilmesi.(Radikal İki)
Coşkun Üsterci, TİHV Yönetim Kurulu Üyesi 

Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam