20/11/2014 | Yazar: Kaos GL

Çocuk olmanın Türkiye’deki zorluklarından bir diğeri de barış içinde ve huzurlu bir ortamda büyüyememek oluyor.

Türkiye’de çocuk ol(ama)mak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Eğitim Çalışma Grubu’ndan psikolojik rehber danışman Berna Savcı, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’de çocuk olmayı yazdı:
 
Etnik kimliği, anadili, dini, mezhebi egemen olan kimlik, din ve mezhepten olmayan çocuklar sistemin dışına atılıyor ya da tamamen sistemin içinde eriyip gidiyor. Cinsiyetçi ve heteroseksist eğitim çocuklar arasındaki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliğini görmezden gelirken, LGBTİ çocuklar, yaşamları tehlikeye girecek kadar ciddi boyutlarda hak ihlallerine uğruyorlar.
 
Türkiye’de Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin imzalanmasının üzerinden 24 yıl geçmiş ve sözleşme 19 yıldır yürürlükte. Bununla birlikte Türkiye’deki çocukların yaşantıları bu sözleşmenin ötesinde birçok çelişkiyi içinde barındırıyor.
 
Henüz dünyaya gelmemişken oldukça “kıymetli” olan, doğduktan sonra ise tamamen “kaderini” yaşayan ve işi şansa kalan çocukların, içinde bulunduğu ekonomik sınıfı, etnisitesi, cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, dini ve dili, haklarına ulaşmada karşısına bir duvar gibi çıkıyor. En temel olan yaşama, kendini ifade etme, barınma, eğitim ve sağlık gibi hak alanlarında çocuklar eşitsiz uygulamalarla karşılaşıyor.
 
Türkiye’deki çocukların büyük bir bölümü sağlıklı koşullarda insan olmaya yaraşır bir şekilde yaşamıyor. Hem vatandaş olan hem sığınmacı olan birçok çocuk açlık sınırının da altında olan ekonomik koşullar içerisinde bulunuyor. Sağlıklı büyüme ve gelişme, barınma gibi temel haklarından yoksun bırakılıyor.
 
Çocuk olmanın Türkiye’deki zorluklarından bir diğeri de barış içinde ve huzurlu bir ortamda büyüyememek oluyor. Savaşın ortasında hayatta kalmaya çalışırken, bir taraftan da egemen kimliğe uygun hale getirilmeleri karşısında, çocuklar anadillerini, kimliklerini ve aslında varoluşlarını savunduklarında devletin hukukuyla, yasalarıyla ve tutukevleriyle yüz yüze geliyor. Buralarda da yine etnik kimliklerinden kaynaklı her türlü şiddete ve istismara maruz kalıyorlar.
 
Çocukların Türkiye’sinde sağlığa erişmek oldukça zor ve çocuğun içinde bulunduğu ekonomik koşullara göre değişiyor. Sağlık sisteminin eski durumu da yapılan değişiklikler de sağlık hakkına eşit bir şekilde ulaşmayı engelliyor. Sosyal güvencesi olmayan binlerce insanın binlerce çocuğu dünyaya geliyor.
 
Türkiye’de çocuklar, devletin de çıkardığı birçok yasa ile çocuk işçiler olarak yaşamlarını sürdürüyor. Hem eğitim sisteminde yapılan hem de iş ve çalışma yaşamında yapılan değişikliklerle birlikte çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmasının önünde neredeyse hiçbir engel kalmıyor.
 
Türkiye’deki çocukların birçok hak ihlaline uğradığı ve hiçbir zaman tam olarak ulaşamadığı hak alanlarından biri de eğitim olarak karşımıza çıkıyor. Mevcut eğitim sisteminde ve son dönemde yapılan değişiklerde de eğitim hakkı bir hak olmaktan öte, çocukların belli bir dönemde zorunlu olarak yerine getirdikleri ödev ve sorumluluklar yığını oluyor; çocuklar birçok alanda ayrımcılığa ve hak ihlallerine maruz kalıyor. İstediği gibi ve tek tip vatandaşlar yetiştirmek isteyen eğitim sistemi çocuklar arasındaki hiçbir çeşitliliğe tahammül edemiyor. Etnik kimliği, anadili, dini, mezhebi egemen olan kimlik, din ve mezhepten olmayan çocuklar sistemin dışına atılıyor ya da tamamen sistemin içinde eriyip gidiyor. Cinsiyetçi ve heteroseksist eğitim çocuklar arasındaki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliğini görmezden gelirken, LGBTİ çocuklar, yaşamları tehlikeye girecek kadar ciddi boyutlarda hak ihlallerine uğruyorlar.
 
Türkiye’de çocuk olmak, çocuk gibi yaşamak pek mümkün gibi görünmüyor. Tüm bunlara rağmen devlet ve iktidar çok çocuğu olan aileler istiyor; kadınların doğum yapması teşvik ediliyor. Aslında hiç “kıymet” görmeyen çocuklar dünyaya geliyor. “20 Kasım Çocuk Hakları Günü” de belirli gün ve haftalar içerisinde kutlanan bir gün olmaktan öteye gidemiyor.  

Etiketler: insan hakları
2024