13/12/2011 | Yazar: Kaos GL

"Bedensiz Ruhlar" filminden yola çıkarak seks işçiliğinin tartışıldığı buluşmada, konuşmacılardan Akalın çok önemli bir konuya dikkat çekti; kullandığımız dilin önemine, dramatikleştirilmiş bir dilden ziyade feminist politika üretebilmek için anlatım dilinin değiştirilmesi gerektiğine...

Türkiye’de Seks İşçiliğini Tartışabilmek Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kadın Dayanışma Vakfı’nın düzenlemiş olduğu "Bedensiz Ruhlar filminden yola çıkarak seks işçiliğini/ hayat kadınlığını tartışıyoruz" isimli buluşmadaydık. Esas olarak eski seks işçisi Ayşe Tükrükçü’nün hayatı üzerinden hayat kadınlığının anlatıldığı belgesel gösteriminin ardından belgesel yönetmeni Sabite Kaya, Ayşe Tükrükçü ve akademisyenAyşe Akalın’la açık bir forum düzenlendi. Tükrükçü ve çok kısa da olsa diğer beş seks işçisi kadının travmatik yaşamlarının dramatik bir dille anlatıldığı belgesele, Tükrükçü acılarını paylaşarak devam etti.
Tartışmada Ayşe Akalın çok önemli bir konuya dikkat çekti; kullandığımız dilin önemine. Dramatikleştirilmiş bir dilden ziyade feminist politika üretebilmek için anlatım dilinin değiştirilmesi gerektiğine. Ahlaki değerler üzerinden değil de insan hakları üzerinden konuya bakabilmek. Tükrükçü kendisini seks kölesi olarak adlandırmakta, genel olarak katılımcılar da aynı görüşü paylaşmaktaydı. ’Seks işçisi terimini kullanırsak eğer bu iş kurumsallacak ve karşımıza kurumsallaşmış bir sömürü sektörü ortaya çıkacak.’
Türkiye’de fuhuş zaten 1930’larda yasallaştırılmış; bir meslek olarak tanınmış ve yasalara göre düzenlenmiş durumda. Sorunlu olan taraf, yasal düzenlemelere karşın uygulamanın ahlaki değerlere göre şekillenmesi. Seks çalışanları insan hakları ve hukuku noktasında hak talep edemiyor. Genelevlerde kapalı bir alana hapsediliyor, çeşitli araştırmalardan da bilindiği üzere bir araştırmacı olarak genelevlerdeki seks işçileri ile görüşme yapılmasına izin verilmiyor. Bu anlayışa göre devlet kamu olarak çalışanları koruyor zaten. Devletin kontrolü altındaki genelev şartlarını sorgulamak kimsenin haddine düşebilecek bir konu olamaz! Genelev dışında kayıtsız çalışan seks işçileri ise gizli alanlara itiliyor, sessizleştiriliyor. Her iki gruba da ulaşmak hiç mi hiç kolay değil.
Tartışmada en çok dikkatimi çeken Tükrükçü’nün yaşam hikayesi üzerinden seks işçiliğinin genelleştirilmesiydi. Biliyoruz ki dışarıda kayıtdışı çalışan seks işçisi sayısı, genelevde çalışan rakamdan kat kat fazla. Ankara Ticaret Odası (ATO) araştırmasına göre, kayıtlı çalışan seks işçisi sayısı 15 bin iken dışarda kayıtsız çalışan sayısı 100 binlere ulaşıyor. Dışarda kayıtsız çalışan 100 bin seks işçisini görmezden gelerek  genelevlerde çalışan seks işçilerini mağduriyetleri üzerinden seks kölesi olarak tanımlayıp, mağduriyet dili üzerinden politika üretmeye çalışmak her haliyle eksik kalacaktır.
Tartışmada diğer dikkati çeken önemli bir nokta, translar ve biyolojik kadınlar arasında yapılan ayırımdı. Yönetmenin, seks işçisi trans bireyleri erkek kimliği üzerinden tanımlaması ve "Erkeklere özgü özgüvene sahip oldukları için bu işi yapabilir onlar. Ancak kadınlar için durum farklı" şeklindeki yorumlarına ek olarak "Bugün trans olmasalardı parayı veren olacaklardı" gibi genelleyici ifadeleri oldukça şoke ediciydi. Tükrükçü ise yönetmen Kaya ile hem fikir "Onlar için evet, bizim için hayır" demekle yetindi.
Programda dramatikleştirilmiş bir dil ile resmedilen seks köleliği üzerinden genelleştirilen seks işçiliği hakkında tartışılacak çok şey var. Bu işi meslek edinmiş seks işçilerinin sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları tarafından destek görmemesi, sosyal güvencelerinin olmayışı, sağlık hizmetlerinden yararlanamayışları, çeşitli kurumlarda maruz kaldıkları dışlanma dolayısıyla haklarını arayamamamaları ve benzeri diğer sorunlar tartışmanın konusu olamadı.
Sistemin kendisi seks işçilerini bir özne olarak tanımayarak, insan haklarını bir lütuf gibi görerek ve hak ihlallerine göz yumarak kölelik denilen şartları oluşturuyor. Tam da bu noktada genelevlerdeki diğer çalışanların ve dışarıdaki yüz bin seks işçisinin seslerinin görünürlülüğü, deneyimleri, talepleri, sessizliklerini yırtabilmeleri ve haklarını arayabilmelerine ve güçlenmelerine yapılacak her katkı oldukça önem arz ediyor. (bianet)
---------------------------------------------------------------
Nezihat Bakar*
* Frankfurt Goethe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde doktora öğrencisi olan Nezihat Bakar, Türkiye’de Seks İşçiliği ve Göçmen Politikaları konusunda çalışıyor.

Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam