27/06/2024 | Yazar: Yusuf Çelik

Trans Onur Haftası kapsamında "Dön-dün Bak" sergisi açıldı. Bir ay boyunca ziyaret edilebilecek sergi, trans hareketinin geçmişten günümüze uzanan izlerini ve güncel mücadelelerini ziyaretçilere aktarıyor.

“Unutmamak ve unutturmamak için tarihe bir çentik atıyoruz” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İstanbul'da, Trans Onur Haftası kapsamında "Dön-dün Bak" temasıyla düzenlenen yeni bir sergi, devlet şiddetini ve toplumsal mücadeleleri konu alan afişlerle sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 26 Haziran tarihinde kapılarını açan sergi, gazete küpürleri, eylemlerde kullanılan pankartlar, sinevizyon görüntüleri ve fotoğraflarla hem geçmişten günümüze uzanan bir tarihin izlerini taşıyor hem de güncel olaylara ışık tutuyor.

Trans Onur Haftası Sergi Kolektifi tarafından organize edilen sergi, toplumsal hafızayı canlı tutmak ve sanat yoluyla toplumsal olaylara dikkat çekmek amacıyla oluşturuldu.

Kolektif üyeleri, serginin amacını şu sözlerle özetledi:

"Bir yandan bir sürekliliğe de bir vurgu var sergide. Ülker, Esat Eryaman gibi sürekliliği olan eylemler de var. Şu an Bayram Sokak’ta temizleme, mütenalaştırma, Pürtelaş’tan beri bunların olduğunu görüyoruz. Biraz da buna dair bir vurgu var. “Soylulaştırma projesi” diyorlar, Ülker Sokak’ta başladılar ve orada yok olacağımızı düşündüler ama daha sonrasında bir sürü sokakta ve çark caddesinde yine seks işçisi trans kadınlar var olmaya, çalışmaya ve mücadele etmeye devam etti. Şu anda Bayram Sokak gündemde, Bayram Sokak’ta trans kadınlar direniyor ve yaşam alanlarını, çalışma merkezlerine sahip çıkıyorlar. Bunu unutmamak ve unutturmamak için tarihe bir çentik atıyoruz.”

“Trans hareketinin batıdan ithal olmadığını göstermek istedik”

Arşiv sergisinde, Türkiye'de ve dünyada devlet şiddetine karşı direnişi simgeleyen pek çok afiş, gazete küpürleri, fotoğraflar ve sinevizyon görüntüleri yer alıyor. 1970'lerin devrimci hareketlerinden, 1980 darbesine, Gezi Parkı direnişinden günümüz protestolarına kadar uzanan geniş bir yelpazede materyaller sergileniyor. Bu bağlamda Türkiye'deki trans hareketinin tarihini ve mücadelelerini de ele alan eserler öne çıkıyor.

Kolektif üyeleri; Türkiye ve Kürdistan coğrafyalarında, sadece trans ve lubunya hareketi için değil, Kürt hareketi, kadın hareketi ve öğrenci hareketi gibi bütün hareketlerin verdiği mücadeleler ve eylemselliklerin hafızasızlaştırılmaya çalışıldığını belirtti:

"Trans hareketinin batıdan ithal olmadığını, burada var olan ve devam eden bir direniş olduğunu göstermek istedik. 80’lerde bu coğrafyadaki transların Eskişehir’e trenle sürülmesinden sonra Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve aslında Gezi Direnişi'nin ilk tohumlarını atan açlık grevi eylemiyle başlıyor bizim sergimizin açılışı”

Feminizm ve trans hareketi

Sergide ayrıca bir feminizm köşesi bulunuyor. Transların her zaman feminizmin öznesi olduğuna dair bir mesaj veriliyor. Trans hareketi ve mücadelesi, eylemliliklerin ve basın açıklamalarının görünmez kılınmasına karşı duruyor. Kolektif üyeleri trans kadınların eylemlerini şöyle anlatıyor:

"Hiçbir harekette karakolu basan bir eylem görülmemişken, trans kadınlar karakol basıp orayı dağıtma cesareti gösterebiliyorlar. İstanbul LGBTT Derneği, İstanbul Emniyeti önünde katledilen arkadaşları için bir basın açıklaması gerçekleştirmiş. Bunlar çok uzak tarihlerde de değil aslında”

Kesişimsellik ve dayanışma

Arşivde, toplumsal kesimlerle yapılan ortak basın açıklamaları ve eylemler de sergileniyor. Eren Keskin’in yanında Barış Anneleri ve trans kadınların yer aldığı basın açıklamaları, işçi direnişleri ve diğer toplumsal hareketlerle kesişim noktaları vurgulanıyor. Kolektif üyeleri ve emek verenler, kesişimsel aktivizm vurgusunu sergiye taşıdıklarını belirtiyor:

“Kesiştiğimiz kısımda, çoğu toplumsal kesimlerde yapılan ortak basın açıklamalarından ortak görüntüler ve basın açıklamaları var. Eren Keskin’in yanındayız dediğimiz zaman, yanımızda bir barış annesi, diğer yanımda da öcü olarak görünen trans kadınlar var olmuş. Basın açıklamasında bu şekilde emekleri olmuş. Aynı şekilde işçi direnişi yapılmıştı, 2011’de Pembe Hayat öncülüğünde, orada da yine trans kadınlar öndeydi. Yine benzer bir yerden Sebahat Tuncel ile meclise gitmişler, trans kadınlar ve “ölmek istemiyoruz” demişler.”

“Sergiyi başka kentlere taşımayı çok isteriz”

Sergi, trans hareketinin tarihine ve mücadelesine dair kapsamlı bir bakış sunarken, toplumsal adalet ve eşitlik mücadelesine de güçlü bir destek sunuyor. İstanbul'da 1 ay boyunca ziyaret edilebilecek sergi, trans hareketinin geçmişten günümüze uzanan izlerini ve güncel mücadelelerini ziyaretçilere aktarıyor.

Daha geniş anlamda sergiyi diğer kentlere taşımayı arzulayan Trans Onur Haftası Sergi Kolektifi devletin mekansızlaştırma ve yok sayma çabalarına rağmen direnişi sürdürmeyi hedefliyor. Serginin kentler arası dolaşımıyla ilgili olarak komite üyeleri şu ifadeleri kullanıyor:

“Türkiye’de Trans Hareketin Tarihi isminin hakkını vermek önemli. Bu sergiyi başka kentlere taşımayı çok isteriz. Ancak devletin tepemizde olması ve bizi mekansızlaştırması, İstanbul'da bize alan açacak mekanlar var. İzmir ve Ankara’da alan açanlar olacaktır. Ancak daha geniş anlamda devletin mekansızlaştırma ve yok sayma uğraşından dolayı bu sergiyi Eskişehir’e, Mersin’e veya Amed’e taşımamız çok zor. Ancak taşımayı isteriz.”

Bu vurgular; serginin sadece bir sanat etkinliği olmanın ötesinde, toplumsal hareketlere ve mücadelelere duyulan desteği ve direniş ruhunu sergileme amacını taşıyor.

Trans Onur Haftası Sergi Kolektifi, sergiye katılan veya katılma fırsatı olmayan herkesi sosyal medyada #kendinibul etiketi altında toplanmaya davet ediyor.

genel-ahlak-bahane-edilerek-yurttan-atilmaya-calisildim-ve-akabinde-yurttan-ayrildim-1

*Bu haber, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla KaosGL.org’un sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: insan hakları, kültür sanat, onur yürüyüşü, beda
İstihdam