06/11/2024 | Yazar: Aylime Aslı Demir
Queer Akademi Ağı’nın beşinci buluşması Dr. Ezel Buse Sönmezocak’ın katılımıyla "Vatandaşların bedenleri: Non-binary bir beden insan haklarının öznesi olabilir mi?” başlığıyla gerçekleşti.

Queer Akademi Ağı’nın beşinci buluşması Dr. Ezel Buse Sönmezocak’ın katılımıyla 31 Ekim’de çevrimiçi olarak gerçekleşti. Buluşma, "Vatandaşların bedenleri: Non-binary bir beden insan haklarının öznesi olabilir mi?” başlığıyla yapıldı.
Dr. Sönmezocak, sunumuna insan hakları kavramının teorik temellerini açıklayarak ve insan haklarının evrensellik iddiasının insan haklarının öznesi sorunuyla arasındaki gerilimi inceleyerek başladı. İnsan haklarının evrenselliği iddiasının tarihsel gelişimini, köken ve farklı kavranışlarını sorguladığı bu bölümde, evrensellik iddiasını 1948’de imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne kadar uzanan bir çizgide çeşitli teorik yaklaşımlarca ele aldı. Bu bağlamda, insan haklarının tüm insanların hiçbir statüye bağlı olmaksızın yalnızca insan oldukları için zamandan ve mekandan bağımsız şekilde bazı temel hak ve özgürlüklere sahip oldukları iddiasının, devlet egemenliği ve egemenlik pratikleriyle yarattığı gerilime odaklandı. Hannah Arendt’in "haklara sahip olma hakkı” kavramsallaştırması üzerinden insan haklarının aslında vatandaş hakları olduğu görüşüne atıfta bulunarak, vatandaşlık statüsünün insan hakları açısından belirleyici bir faktör olduğunu ve özellikle ulus-devletlerin kendi vatandaşlarına yönelik hak tanıma süreçlerinin, insan hakları kavramının "evrensel" niteliğiyle çeliştiğini ifade etti. İnsan haklarının öznesinin vatandaşlar olduğunu tespit ederek devam eden Sönmezocak, sunumuna bu kez “o halde vatandaş kimdir?” sorusuyla devam etti.
“Vatandaş kimdir? Vatandaşların tanımlanması ve belirlenmesinde toplumsal cinsiyetin nasıl bir rolü vardır?” soruları çerçevesinde vatandaşlık statüsünün de tarihsel olarak erkek egemen bir yapı üzerine inşa edildiğini vurgulayan Sönmezocak, vatandaşlık kavramının, her zaman kimliklendirme ve sınıflandırma üzerine kurulu olduğunu, bunun da içleme ve dışlama pratiği üzerinden şekillendiğini dile getirdi. Bu içleme ve dışlama pratiğinde cinselliğin ve bedenin her zaman odakta olduğunu ifade eden Sönmezocak, non-binary bedenler açısından cinsiyetin hukuki tanınmasının ve tanınmadan dışlanmanın vatandaşlık statüsündeki varoluşsal pozisyonunu analiz etti.
Non-binary bedenlerin hukuki tanınması ve devlet pratikleri
Sunumuna cinsiyetin hukuki tanınmasına ilişkin uluslararası insan hakları hukuku norm ve standartlarının kapsamlı bir fotoğrafını sunarak devam eden Sönmezocak, daha sonra cinsiyetin hukuki tanınmasına ilişkin farklı devlet pratiklerini aktardı. Özellikle Malezya, Macaristan, Japonya, Birleşik Krallık, Nepal ve Arjantin örnekleri üzerinde duran Sönmezocak, devletlerin cinsiyetin hukuki tanınması sürecinde üç ana kategoriye ayrıldığını belirtti ve şunları aktardı:
“Kriminalizasyon veya tanımama: Malezya ve Macaristan gibi bazı ülkelerde non-binary kimlikler kriminalize edilmekte ya da hukuki tanıma bulunmamakta, cezaî yaptırımlar ya da giderek artan şekilde nefret ve şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Zarar verici ön şartlarla tanıma (Sınırlı Tanıma ve İnsan Hakları İhlalleri): Japonya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde cinsiyetin tanınması ancak bedensel bütünlüğün ihlali de dahil olmak üzere kişinin diğer temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilerek ve zarar verici ve istismar edici bazı ön şartlarla mümkün olmaktadır. Bu kapsamda örneğin kişilerden gelen bu talebin şizofreni ya da bir başka mental hastalıktan kaynaklı olup olmadığının tespitine ilişkin test talep edilmekte, zorunlu ameliyat dahil olmak üzere istismar edici bedensel müdahaleler gerekmekte ya da yaş, ebeveynlik ya da medeni hal üzerinden ayrımcı standartlar tanımlanmaktadır. Öz-Belirlenim Temelli Tanıma: Nepal ve Arjantin gibi ülkelerde ise cinsiyetin tanınması öz-belirlenim esasına dayandırılmakta ve herhangi bir ön şart gerekmeksizin kişiler öz belirlenim ilkesi kapsamında hızlı erişilebilir ve kolay işlemlerle ilerleyebilmektedir.”
Aktivizmin rolü: uluslararası hukukun dönüştürücü gücü
Konuşmada dikkat çeken diğer bir başlık ise, uluslararası insan hakları hukuku üzerinde aktivizmin dönüştürücü rolüydü. Sönmezocak, 2006 yılından bu yana Birleşmiş Milletler ve diğer bölgesel insan hakları mekanizmalarında cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılıkla ilgili önemli kararların alınmasını sağlayan LGBTİ+ aktivizminin gücüne vurgu yaptı. Uluslararası hukukun, aktivist hareketlerle dönüşüm geçirebildiğini ve bu dönüşümün insan haklarının geleceği açısından kritik bir öneme sahip olduğunu belirtti.
Sönmezocak, Latin Amerika’daki sivil toplum örgütlerinin 600’den fazla örgütü bir araya getirerek uluslararası insan hakları belgelerinde cinsiyet kimliği tanınmasının sağlanmasına öncülük ettiğini ifade etti. Bu tür aktivizm çalışmaları sayesinde uluslararası hukukta cinsiyet kimliği tanınması üzerine daha kapsayıcı adımlar atıldığına dikkat çekti. Ancak aynı zamanda devletlerin bu konuda geri adımlar atmaya devam ettiğini ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının, birçok ülkede tehdit altında olduğunu belirtti.
Konuşmanın son bölümünde Sönmezocak, insan haklarının daha kapsayıcı ve adil bir şekilde yeniden inşası için üç çözüm önerisi sundu. İlk olarak, insan haklarının tanımlanmasında, tesis edilmesinde ve korunmasında egemenliği yeniden tanımlamak olarak özetlediği bu kısımda Sönmezocak, hak öznelerinin uluslararası insan haklarının kodifikasyon süreçlerine anlamlı ve etkili katılımının sağlanması gerektiğini hatırlattı. İkinci olarak, insan haklarının öznesinin pasif bir figür olarak değil, direnme kapasitesine sahip politik bir özne olarak düşünülmesi gerektiğine işaret ederek politik eylemliliğin gücüne vurgu yaptı. Son olarak, ulus-devletin ve ulus devleti merkez alan mevcut uluslararası hukukun yapısını ulus devletin sınırlarını aşan şekilde yeniden düşünülmesi gerektiğini ifade eden Sönmezocak kozmopolitik hukuk ve küresel anayasacılık etrafında şekillenen tartışmaların bu tahayyül için etkili bir altlık olabileceğini önerdi.
Etiketler: insan hakları, yaşam, siyaset