06/01/2016 | Yazar: Kaos GL
Pınar Sert’in 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Maî rumuzuyla yer alan "...ve Tanrı" isimli öyküsü: "Birbirlerinin sesi, soluğu, nefesi, canı oldular: Tanrısız kalmış kadınlar.’
Pınar Sert'in 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Maî rumuzuyla yer alan "...ve Tanrı" isimli öyküsü: "Birbirlerinin sesi, soluğu, nefesi, canı oldular: Tanrısız kalmış kadınlar.”
...ve Tanrı kadını yarattı. Öhöm öhöm! Yani Adem'den sonra. Peki ya Tanrı Adem'den önce Havva'yı, Havva'dan öncede Lilith'i yaratmış olsaydı. Ve Adem'i yaratmaya gerek duymasaydı. Lilith ve Havva... Ve Tanrı aradan çekilseydi. Gerçekten yakışırlardı birbirlerine. Lilith'in mücadele sever yönüyle, Havva'nın kabullenici tarafının birleşmesi... Ve ortaya güzel bir aşkın doğuşu; yüzyıllar boyunca dilden dile dolaşacak bir aşkın, doğuşu olurdu belki de... Hem emir olduğu için içleri de rahat ederdi.
Misal 2000’li yıllara gidildiğinde bir çok kadın -birbirine aşık olan- sırf birbirlerini sevdi diye öldürülecekler... Eline silah alan babaları ''sen nasıl olurda bir kadını seversin!'' nidalarıyla savaşa gidermişcesine, tüm öfkesini kuşanmış ve içindeki merhametini bir kenara fırlatmış bir şekilde kızlarının üzerlerine yürüdüklerinde; ortada Tanrı diye bir şey kalmayacaktı. Babalar belki de göğüslerini kabartarak gezeceklerdi. Gevşek gülümseme ağızlarında: ''Namusumu temizledim!''
Adeta bir savaş kazanmışcasına anlatacaklardı kahvehanelerde, orada burada. Pohpohlanacaktı kumar masalarında ''sana da bu yakışırdı helal olsun.''
Kadınların, sığınacağı bir Tanrı kalmayacaktı. Babalarının onlara doğrulttuğu soğuk namlu önce gözlerini yakacak, sonra kalbini; hayallerini yakacak. Tüm hayatını ateşe verecek... Sonra ise vücutlarının herhangi bir yerlerinde sıcacık bir yanma hissedecekler. Ve ne yazık ki yine son gördükleri babalarının öfke dolu suratları olacak. Son sözlerini etmeden, sevdikleri kadınları öpmeden, dokunmayı tatmadan, belki sarılıp uyumadan...
Oysa böyle olmayabilirdi. Cennete iki kadın indirilirdi. Ve birbirlerine haram kılınmazlardı. Birbirleri için atan kalpleri cennetin sokaklarında -sokakları varsa tabi- yankılanırdı. Kızlarını öldüren babalar olmazdı ve soğuk namluyu alnında hisseden tanrısız kalmış kadınlar.
Tüm kutsal kitaplar Lilith ve Havva'nın aşkından bahsetseydi eğer tüm tapınaklarda onların isimleri yazsaydı ve hikayeleri kabul görmüş olsaydı şimdi daha farklı yaşıyor olabilirdik aşklarımızı.
Tanrısız kalmış kadınlar. Birbirlerine soluk olan. Göğüsleri, nefes aldıkça inip kalkan; yorgun, çaresiz, sığınaksız.
Ama tabi ki de hiç bir şey düşlediğimiz gibi olmadı. Olmayacak da. İnancımız yok. Önce Tanrı terk etti kadınlarını, sonra babalar. Ardından anneler çünkü onlar da birer Havva'ydı. Ama kadınlar, düşleri ne kadar gerçekleşmemiş olsa da ve daha ne kadar dayansa alınlarına namlular onlar birbirlerini asla terk etmediler.
Birbirlerinin sesi, soluğu, nefesi, canı oldular: Tanrısız kalmış kadınlar.
Öldürenler asla anlamayacaklardı; iki kadının göz göze geldiğinde ne hissettiğini, el ele tutuşunca dünyayı yenebileceğini. Ama tek kurşun, yoğun öfke, bir Adem ve bir Havva öldürdüler kadını.
Etiketler: kadın