30/11/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Söz konusu düşmanca yaklaşma ve hedef gösterme zihniyeti bazen ‘bilimsel’ bir kılıfa da bürünebiliyor. Bu ‘bilimsel’ kılıflı cehalet, düşmanlık ve sahtekarlık örneklerini görmekten ve okumaktan bıktık doğrusu. Gazetelerde ilgili ilgisiz haberlerin sonu gelmiyor. Amerikan ve Fransız doktorlarının patent savaşları ve sonuçta gelen uzlaşma ve tıbbın kapitalist sahtekarlıkları ise geride kaldı.’

‘Söz konusu düşmanca yaklaşma ve hedef gösterme zihniyeti bazen ‘bilimsel’ bir kılıfa da bürünebiliyor. Bu ‘bilimsel’ kılıflı cehalet, düşmanlık ve sahtekarlık örneklerini görmekten ve okumaktan bıktık doğrusu. Gazetelerde ilgili ilgisiz haberlerin sonu gelmiyor. Amerikan ve Fransız doktorlarının patent savaşları ve sonuçta gelen uzlaşma ve tıbbın kapitalist sahtekarlıkları ise geride kaldı.’

KAOS GL

Muhittin Serinay


Başlık çok mu karışık oldu? Olsun... Bilginin yerine cehaletin yüceltildiği medyatik süreçte zaten her şey birbirine karışıyor. Anlamlar kayıyor, bağlantılar saçmalaşıyor. Cehalet, önyargı, gizli ve açık düşmanlık yaklaşımları her şeyin içine ediyor. AIDS de bu konulardan biri oldu. Etkisi ve medyadaki popülaritesi hâlâ sürdüğünden AIDS konusu kapanmayacak gibi görülüyor. Doğrusu kapanmasını biz de istemiyoruz. ‘Görmezden gelinsin’ gibi aptalca bir yaklaşım değil bizimkisi. Tek istediğimiz sapla samanın bir birine karıştırılmaması. Abartmanın, çarpıtmanın ve yanlış bilgilendirmenin bir son bulmasını istiyoruz. Bütün hastalıkların toplumsal bir süreçle ilgili olduğunu düşünüyoruz ve bireylere saldırıdaki önyargı ve düşmanlıktan artık nefret ediyoruz. Hastalığı bir suçlu gibi gören zihniyetin, hastalıktan daha tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Bu zihniyet, ilgili insanlara ve aynı gruplardan olan hasta olmayanlara yıllardır ve hâlâ kin ve nefret kusuyor. Söz konusu düşmanca yaklaşma ve hedef gösterme zihniyeti bazen ‘bilimsel’ bir kılıfa da bürünebiliyor. Bu ‘bilimsel’ kılıflı cehalet, düşmanlık ve sahtekarlık örneklerini görmekten ve okumaktan bıktık doğrusu. Gazetelerde ilgili ilgisiz haberlerin sonu gelmiyor. Amerikan ve Fransız doktorlarının patent savaşları ve sonuçta gelen uzlaşma ve tıbbın kapitalist sahtekarlıkları ise geride kaldı. (Bitmez ya neyse. Ve Orkestra Durmadan Çalıyordu’da güzel özetlemişler.) Nerdeyse, henüz bir çaresi olmasa da AIDS’in ideolojik yönüne karşı savaşmak, tıbbi yönüne karşı savaşmaktan daha da zorlaşıyor. (KAOS GL’nin 3. sayısını hatırlayın)

Şimdi, son zamanlarda basında çıkan AIDS haberlerinden özetler aktaralım:

Önce, cahillere ve eşcinsel düşmanlarına ilginç gelecek bir haber. Cumhuriyet Gazetesi’nde, 23 Ocak 1995’te yer aldı. ‘AIDS’lilerin yarısı kadın’ başlığını taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünyadaki AIDS hastalarının yaklaşık yarısını kadınların oluşturduğunu bildirmiş. Her gün 3.000 kadın AIDS’e yakalanıyormuş ve bu kadınların yaş ortalaması 15-25 arasında değişiyormuş.

Yine Cumhuriyet’ten bir haber. WHO kaynaklı. ‘Verem, AIDS kadar tehlikeli’ başlığını taşıyor. WHO Verem Program Yöneticisi Dr. Arata Kochi, veremin en bulaşıcı hastalıkların başında geldiğini, ancak bu ‘çok tehlikeli’ hastalığın görmezden gelindiğini söylemiş. Korunması ve tedavisi ucuz olduğu halde, her yıl milyonlarca insan veremden ölüyormuş. WHO Raporu, dünyada hastalıklara karşı yapılan harcamaların dengeli olmadığını belirtmiş. Veremle AIDS arasında gizli bir ilişkiden söz ediliyor. 5 milyon verem hastası aynı zamanda AIDS’liymiş. Her yıl 500 bin AIDS’li vereme yakalanıyor.

Sırada, Aralık’ın 6’sında hem Milliyet’te, hem Cumhuriyet’te yer alan bir haber var. ‘Diyanet’ten AIDS hutbesi’ başlığını taşıyor. Bu haberlerde de maksadın üzüm yemek olmadığını bağcıyı dövmek olduğunu bir kez daha görüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, eşcinsel ilişkide bulunanları uyararak, Lut kavminden ibret almaya çağırıyor. Tam bir tehdit havası esiyor ve maksadın AIDS olmadığı gizlenme gereği bile duyulmuyor. Ayrıca Diyanet, hastalığın önlenmesi için kendine özgü bir çare de bulmuş. Cinsel ilişkilerden, meşru olmayanların bırakılması. Bunun, biz eşcinseller için ne anlama geldiği yeterince açık olmalı. Kısacası AIDS bahane, maksat eşcinsel ilişkiyi lanetlemek. Heteroseksüel male power’a karşı ne kadar kafa yorsak yeridir.

Son bir haber de 20 Ocak tarihli Milliyet’ten. AIDS Savaşım Derneği’nin eğitimcilerinden Dr. Tuğrul Erbaydar’ın açıklamalarına yer vermiş gazete. Eşcinsellere saldırmayan nadir haberlerden. Erbaydar, ‘AIDS patlamasına hazır olun’ diyor, Türkiye’deki genel durumu özetliyor. Korkmak yerine nasıl korunulabileceği üzerinde duruluyor. Erbaydar, ‘prezervatif kullanmayı alışkanlık haline getirmeliyiz’ diyor. Ve korunma yollarını sıralıyor.

Biz Türkiyeli eşcinseller olarak boşvermişlikten ve sorumsuzluktan ne zaman kurtulacağız? İlgili ilgisiz her yerden gelen tam bir taarruzla karşı karşıyayız. İdeolojik boyutlu saldırıya karşı mücadeleden kısa vadede belki de daha önemli olan korunma konusunda kaçımız sorumlu davranıyor? Bu soruya büyük çapta olumlu yanıt vermenin mümkün olmadığını maalesef hepimiz biliyoruz. AIDS’in tıbbi boyutunu es geçersek, ideolojik boyutuna karşı vereceğimiz mücadelede tam başarılı olamayacağımızı bilmeliyiz.

Eşcinseller olarak birbirimizi sevmeyi ve dayanışmayı öğrenmeliyiz. Bize hayat hakkı tanımayan heteroseksist zihniyete karşı mücadelenin ilk adımının bu olduğunu düşünüyoruz.



Kaynak: Kaos GL, Şubat 1995, Sayı 6

Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret