21/01/2010 | Yazar: Kaos GL

Avrupa Konseyi’nin zorunlu askerliği kaldıran üye ülkeler dışında kalan tüm üyeleri (Türkiye ve Azerbaycan hariç) vicdani ret hakkını tanımıştır.

Avrupa Konseyi’nin zorunlu askerliği kaldıran üye ülkeler dışında kalan tüm üyeleri (Türkiye ve Azerbaycan hariç) vicdani ret hakkını tanımıştır. Azerbaycan Anayasası’nda tanıdığı bu hakkın kullanımını sağlamak üzere çalışmalara başlamıştır. Türkiye’nin vicdani reddi bir hak olarak kabul ederek bir an önce iç hukuk düzenlemesini yapması gerekmektedir.
 
Emekli Askerî Hâkim Ümit KARDAŞ yazdı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra savaşma hizmetini reddetme hakkı Federal Almanya Anayasası’nın 4/3. maddesinde güvence altına alındı. Bu maddeye göre “Hiç kimse vicdani kararına karşı silahlı savaş hizmetine zorlanamaz.” Bu temel hak Anayasa’nın inanç ve vicdan özgürlüğü ile dinî gerekliliklerin serbestçe yerine getirilme haklarının düzenlendiği madde içinde yer almıştır. Savaşma hizmetini reddetmenin meşrulaştırılmasının modern askerî örgütün ihtiyaçlarıyla bağdaştırılabilir bir olgu olduğu ve orduyu güçsüzleştirmediği de görülmüştür. Artık ileri teknolojik savaş yöntemi, insan gücüne bağlı yıkıcılığın yerine, makine gücü kaynaklı yıkıcılığı koymuştur. Ayrıca bazı ülkeler zorunlu askerlik hizmetini kaldırarak, profesyonel orduya geçmişlerdir. Hollanda, İtalya, Polonya, İzlanda, Sırbistan, İngiltere, İrlanda, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, San Marino, İspanya ve Malta gibi ülkeler zorunlu askerliği kaldırmışlardır. Son olarak Çek Cumhuriyeti ve Macaristan da profesyonel orduya geçmişlerdir. Zorunlu askerliği kaldırmayan ülkelerden Almanya, Avusturya, İsviçre, Danimarka, İsveç, Finlandiya, Norveç, Portekiz, Rusya, Romanya, Arnavutluk, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Ermenistan’da askerlik hizmetini vicdani nedenlerle yapmak istemeyen insanlara sivil hizmet yapma seçeneği getirilmiştir. Avrupa Konseyi üyesi olan 46 üye devletten Türkiye ve Azerbaycan bu yükümlülüğe uymamışlardır. Ancak Azerbaycan Anayasası’nda tanıdığı bu hakkın kullanımını sağlamak üzere çalışmalara başlamıştır.

Vicdani ret kişinin ahlaki tercih, dinî inanç, felsefi görüş ya da politik nedenlerle askerî eğitim ve hizmette bulunmayı, silah taşımayı ve kullanmayı reddetmesidir. Tüm bu ret nedenleri vicdani saik olarak kendisini gösterir. Bu nedenle bu hak doğrudan doğruya vicdan ve din özgürlüğünün kullanımıyla ilgilidir. 2000 yılının nisan ayında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu aşağıda belirtilen kararıyla vicdani reddi bir hak olarak tanımıştır.

1-İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddelerinde yer alan düşünce özgürlüğüyle din ve vicdan özgürlüğünün meşru kullanımına uygun olarak herkesin vicdani nedenlerle askerî hizmete karşı çıkma hakkı olduğuna dikkat çeker;

2-Bazı devletlerin vicdani ret vakalarını soruşturma yürütmeksizin kabul etmesinden memnuniyet duyar.

3-Bu tür bir sistemi benimsemeyen devletleri vicdani ret iddialarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını saptayacak bağımsız ve tarafsız bir karar organı oluşturmaya bunu yaparken ileri sürdükleri nedenlerden ve özel inançlarından dolayı vicdani ret itirazında bulunanlar arasında ayırım yapmamaya davet eder.

4-Askerlik hizmetinin zorunlu olduğu ve böylesi bir kararın henüz alınmadığı devletlere vicdani ret itirazında bulunanlara itiraz gerekçeleri ile uyumlu, savaşçı değil sivil nitelikte, kamu çıkarına yönelik ve cezalandırıcı olmayan alternatif hizmet imkânları sağlamaları yönündeki tavsiyesini hatırlatır;

5-Devletlerin vicdani ret itirazında bulunanları askerî hizmetlerini yerine getirmemelerinden dolayı tekrar tekrar cezalandırmaktan ve hapis cezasına maruz bırakmaktan kaçınmaya yönelik tüm tedbirleri almaları gerektiğini vurgular, devletin hukuk ve ceza sistemi uyarınca daha önce suçlu bulunduğu ya da beraat ettiği bir suç nedeniyle hiç kimsenin tekrar cezalandırılmaması ya da sorumlu addedilmemesi gerektiğini hatırlatır.  


BM ve Avrupa Konseyi tanıdı

Avrupa Konseyi, BM İnsan Hakları Komisyonu kararı doğrultusunda vicdani ret hakkını tanımıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi R(87) 8 no’lu tavsiye kararında askerlik hizmeti yapmakla mükellef olan herkesin, vicdani nedenlerle silah kullanmayı reddetmesi durumunda, bu hizmeti yerine getirme zorunluluğundan muaf tutulmasını öngörmüştür. Avrupa Konseyi’nin zorunlu askerliği kaldıran üye ülkeler dışında kalan tüm üyeleri (Türkiye ve Azerbaycan hariç) bu hakkı tanımışlardır. Vicdani ret hakkını kabul eden ülkelerde bu hakkı kullanmak isteyenlere askerlik hizmetine karşılık askerlik süresinden biraz daha uzun sürelerle sivil hizmette çalışma seçeneği sunulmaktadır. Hastanelerde, çocuklar ve engellilere hizmet veren kurumlarda, hükümet dışı örgütler ya da hükümetler arası örgütlerde çalışma gibi. Bu ülkelerde vicdani ret hakkının kullanılma sürecinde kişinin bu karara nasıl vardığını, bu inancının yaşamını ne yönde etkilediğini ve bu inancın askerî hizmetle nasıl çatıştığını açıklaması istenir. İsviçre ve Bulgaristan’da bu kararı Çalışma Bakanlığı’na bağlı bir komisyon, Hırvatistan’da ise Adalet Bakanlığı vermektedir.  


Türkiye’deki durum

Türkiye’de vicdani ret itirazında bulunan kişilerden askerlik hizmetine alınanlar askerî hizmetini ret ettiklerinde askerî mahkemelerde yargılanmakta, Askerî Ceza Kanunu’nun emre itaatsizlikte ısrar suçunu düzenleyen maddesi zorlanarak ağır yaptırımlara uğratılmaktadırlar.

Türkiye’de vicdani ret itirazı ilk kez İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke’nin eski TCK 155. maddedeki “halkı askerlikten soğutma” suçunu işlediği gerekçesiyle tutuklanması ile gündeme girmiştir. Osman Murat Ülke, durumunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımış, pasifist olmasından ve vicdani ret itirazında bulunmasından dolayı kovuşturulması ve mahkûm edilmesi nedeniyle davasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. (insanlık dışı veya alçaltıcı muamele yasağı), 5. (özgürlük ve güvenlik hakkı), 8. (özel hayata ve aile hayatına saygı) ve 9. (düşünce, inanç ve din özgürlüğü) maddelerine dayandırmıştır. AİHM, Türkiye’yi mahkûm eden kararın gerekçesinde, Türkiye’deki yasal çerçevenin bireyin inançları nedeniyle askerlik hizmetini yapmayı ret etmesinden kaynaklanacak durumları karşılamak açısından yeterli olmadığını, başvurucunun bulunduğu duruma uygulanacak genel yasal düzenlemenin uygun olmayan doğası nedeniyle başvurucunun sonu kesilmeyecek olan kovuşturmalardan ve mahkûmiyetlerden kaçtığını ve kaçacağını belirtmiştir. Mahkeme gerekçesinde devamla, başvurucu aleyhine mevcut olan çok sayıda kovuşturma ve kovuşturma sonucu ortaya çıkan mahkûmiyetlerin kümülatif etkilerinin ve kovuşturma ve ceza süreleri arasındaki ardıllık ilişkisinin ve başvurucunun hayatının geri kalan kısmının da kovuşturulabilecek olması olgusunun, başvurucunun askerlik hizmetini yapmasının sağlanması amacı ile orantılı olmadığını, söz konusu işlemlerin başvurucunun entelektüel kişiliğini ezmeyi, başvurucuyu aşağılayan ve onu alçaltan korku ve tedirginlik hislerinin doğmasına neden olmayı ve reddiyetini ve kararlılığını kırmayı amaçladığını, başvurucunun hemen hemen “sivil ölüm” olarak tabir edilebilecek gizli bir hayatı sürmeye zorlanmasının ve başvurucunun bunu kabul etmekte zorlanmış olmasının demokratik bir toplumdaki cezalandırma rejimine aykırı olduğunu, maruz kalınan muamelelerin ciddi bir ıstırap ve acıya neden olduğunu, bu nedenlerle söz konusu işlemlerin sözleşmenin 3. maddesine aykırı bulunduğunu belirtmiştir.

Vicdani ret itirazında bulunan Halil Savda da yargılanması sonucunda bir kez “firar”dan ve iki kez de “emre itaatsizlikte ısrar”dan olmak üzere toplam 21,5 ay hapis cezasına çarptırılmış, yaklaşık 2 ay hücrede kalmıştır. Halil Savda tahliye edildikten sonra yaptığı açıklamada infaz yasasından dolayı erken çıkmasının da tamamen keyfi olarak engellendiğini ve bu nedenle geç tahliye edildiğini, tutuklanmasından itibaren, eyleminden vazgeçmesi ve fikirlerini değiştirmesi için her türlü baskı ve işkenceye maruz kaldığını belirtmiştir. Askerî Yargıtay Daireler Genel Kurulu, aynı durumda bulunan Mehmet Tarhan ile ilgili olarak verdiği kararda AHİM’in kararının, bağlayıcı nitelikte olmadığını, bildirici nitelikte olduğunu belirterek; vicdani ret düşüncesini açıklamanın, bunu hak olarak kabul etmeyen ülke yönünden bağlayıcılığı bulunmadığı gibi ülkenin iç hukukuna göre suç sayılan eylemlerden ötürü sanığın askerî mahkemede yargılanması ve hüküm giymesinin AİHS’e aykırı olmadığı gerekçesiyle ileri sürülen temyiz nedenlerini de ret etmiştir. Yine İslami inancı nedeniyle askerlik yapmayı ret eden Enver Aydemir de yakalandıktan sonra birliğine teslim olması uyarısıyla serbest bırakılmış, daha sonra tekrar yakalanıp tutuklanmış, kötü muamele ve işkence gördüğünü beyan etmiştir.

Bu durumda Mehmet Tarhan, Halil Savda, Enver Aydemir ve bu durumda bulunan diğer vicdani retçiler Osman Murat Ülke ile ilgili AİHM kararında belirtilen “sivil ölüm” olarak tabir edilebilecek gizli bir yaşamı sürdürmeye zorlanmakta, belirsizlik durumu ve her an ceza alma riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Türkiye’nin vicdani ret konusunda bir an önce çözümler üretmesi ve Askerî Yargıtay Daireler Genel Kurulu’nun aksine bağlayıcı nitelikte olan AİHM kararında da belirtildiği gibi vicdani retçilerin Askerî Ceza Yasası ile yargılanmalarının ve cezalandırılmalarının önüne geçilmesi, Türkiye’nin vicdani reddi bir hak olarak kabul ederek bir an önce iç hukuk düzenlemesini yapması gerekmektedir.

Türkiye profesyonel orduya geçinceye kadar vicdani ret itirazına alternatif sivil hizmetler seçeneği getirerek yanıt vermek zorundadır. Anayasa’nın 72. maddesi askerlik hizmetinin kamu kesiminde de yerine getirilebilmesine imkân verdiğinden kanuni bir düzenleme yeterli olacaktır.



Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam