26/06/2023 | Yazar: Eylem Esen Arabacı

Aydın LGBTİ+ Dayanışması’yla Zoom’da buluştuk. Aydın Valiliği’nin yasakladığı 4. Aydın LGBTİ+ Onur Haftası’nı ve polis tacizini konuştuk.

Yasaklanan Aydın Onur Haftası’ndan: Ee, biz de yürüdük! Rak rak, şakır şakır yürüdük! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Valilik yasağına rağmen, 16-18 Haziran’da 4. Aydın LGBTİ+ Onur Haftasını geride bırakan Aydın LGBTİ+ Dayanışması’yla çevrimiçi bir araya geldik. Dayanışma buluşmamızda “Birbirimizin Çaresiyiz” diyerek çıktıkları yolda yaşadıkları polis tacizi ve gullümleri anlattı.

“İlk Onur Yürüyüşü’müzde 1 kişiye 6 polis düşüyordu”

Öncelikle hepiniz hoş geldiniz, hepinizin emeğine sağlık. Ege’deki mücadeleniz hepimize umut oluyor. Aydın’da yaklaşık dört senedir Onur Haftası etkinlikleri oluyor. Peki siz ne zamandır bir aradasınız, etkinlik kararlarını nasıl aldınız?

Taha Gökçe: Şöyle aslında biz Mart 2020’den beri dayanışma ile birlikte bir şekilde etkinlikler yapıp, gönüllülük esasında dayanışıyoruz. O zamandan beri de aslında her sene bir Onur Haftası düzenliyoruz. Bu dördüncü Onur Haftamızdı.  İkincisinde bir Onur Yürüyüşü planlamıştık. Ve yürüyüş günü olan 11 Temmuz’da, İnsan Hakları Derneği’nde ablukaya alınmıştık. 

Orada yaşadığımız şey yürüyüşü engelleyecek bir duruma geldiği için ve oradaki bütün lubunyaları, destekçileri zarar görecek hale getirdiği için polisle uzlaşmaya varmıştık ve GBT bile yapılmadan dağılmıştık. Böyle bir Onur Yürüyüşü deneyimimiz oldu. 

Yaklaşık 30-35 kadar falan lubunya ve destekçisi vardık. Bir yandan da böyle gullüm bir şeydi çünkü 1 kişiye en az 6-7 polis düşüyordu. Çevik kuvvet, artı sivil polisler vardı. Bu Aydın’da benim ilk defa şahit olduğum bir şeydi ve şaşırdım da doğrusu. 

Sonrasında geçen seneyi planlarken Aydın’daki lubunyaların endişesini gördüğümüz için Onur Yürüyüşü yapmamaya karar vermiştik. Onur Yürüyüşü yapmasak da kapalı etkinlikler, yani kamusal alanda değil de daha çok kapalı alanda etkinlikler düzenleyip bu şekilde hareket etmiştik. 

Çok küçük bir gruptuk, kendi içimizde kaldığımız bir etkinlik takvimi planlamıştık ama bu sene biraz daha açılalım, biraz da şahlanalım dedik. Hal böyle olunca şehir dışından on iki LGBTİ+ aktivisti çağırdık.  

Bu yıl nasıl oldu?

Taha Gökçe: Bu sene de böyle bir yerden başlamıştık ve etkinliklerimizi de 16-18 Haziran için planladık. 16’sında sivil polisler geldi bizim etkinlik yapacağımız yere ama bir sorun yaşamadık. Valiliğin yasağa dair tebligatında tebliğ edildiği tarih (17’si yani) ikinci etkinliklerin ikinci günüydü. Ve aslında bunu da pride kahvaltısında öğrendik.

Evrim: Bu sene malumunuz Onur Yürüyüşü’nün dördüncüsünü düzenledik. Aslında Onur Yürüyüşü’nü değil Pride’ı düzenledik. İlk yürüyüş girişimlerimiz Taha’nın da dediği gibi abluka ile sonuçlanmıştı. O süreçte de medya kısmını ele alacak olursak aslında sesimizi medyayla duyurabildik. Genelde zaten halihazırda gözler üzerimizdeydi. Bunu tüm Türkiye’deki LGBTİ+’lara duyurmak durumundaydık. Çünkü dayanışmaya ihtiyacımız vardı.  

Ablukaya alındığımız gün yanlış hatırlamıyorsam basın açıklamasına da başta izin verilmemişti. Daha sonra avukatımızın konuşması ile basın açıklamasını online bir şekilde alabildik, zorlu bir mücadele de verdik onun için bu dönem. 

yasaklanan-aydin-onur-haftasi-ndan-ee-biz-de-yuruduk-rak-rak-sakir-sakir-yuruduk-1

Nasıl örgütleniyorsunuz?

Evrim: Örgütlenmemizde aslında sosyal medyanın çok fazla etkisi olduğunu düşünüyorum, sesimizi duyurmak için en çok kullandığımız alanlardan birisi artık sosyal medya. Kırsaldan metropole kadar herkesin kullandığı sosyal medyanın gücü ile bir araya gelip sesimizi duyurup dayanışma içinde olabiliyoruz.

Gözde Konca: Aslında biz Taha ve Evrim’in de söylediği gibi daha önce hiç dışardan katılımcılarla organize etmemiştik. Daha küçük organizasyonlar yapıyorduk. Biz acemiydik ama karşı taraf daha acemiydi. Bunu da görmüş olduk.

“Yürüdük yani biz her halükarda”

Biliyorsunuz iktidarın neredeyse her söyleminde nefret var, LGBTİ+’lar alenen hedef gösteriliyor. Bu aralıkta ülkenin her yanından onur yürüyüşüne dair yaşanan saldırılar ve baskıların haberlerini alıyoruz maalesef. Yeri geliyor toplanıp çay içmemiz bile olay oluyor, yasaklanıyor. Sizin Aydın’da gerçekleştirdiğiniz onur etkinliklerinde neler yaşandı? 

Gözde Konca: İlk etapta biz seçimden sonra hedef gösterilmemizden kaynaklı biraz daha içedönük, kamuya kapalı etkinlikler yapmanın daha uygun olacağını düşündük. Kamuya kapalı alanlarda etkinlikler yapmak bizim güvenliğimiz açısından daha önemliydi. Bu tarz yaşanabilecek yasaklamaları ön görüyorduk tabii ki ama bu kadar “güzel” bir orduyla dolaşmayı düşünmüyorduk açıkçası. 

İlk etapta Taha’nın da bahsettiği etkinliklerin yapıldığı 16 Haziran gününde önce etkinlik mekanına polis geldi.  Etkinliğin başından sonuna kadar dışarıda bizi bekledi. Dağılırken de “Nereye gidiyorsunuz ne yapıyorsunuz, ne yapacaksınız, planınız ne?” şeklinde soruların sorulduğu bir konuşma geçti. Gönüllü avukatımız ve polis arasında geçen diyalog bu oldu. Biz de “Yemek yiyeceğiz ve dağılacağız” demiştik. Bunun yanında bir arkadaşımız “Alkol bile yok, yemek yiyecekler sadece.” gibi bir noktayı da eklemek zorunda kaldı. 

Pazar günü katılımcıların çoğunu misafir ettik. Küçük bir grup olarak kaldık. Dışarıdan gelen bir arkadaşımız vardı, dayanışma içinden bir arkadaşımızla birlikte akşam yemeği yiyorduk. Yaklaşık 8-9 kişiydik.  Bu noktada bir polis kaydı geldi, biz zaten anlamıştık telsiz sesinden onun geldiğini. Telsizini bile kapatmamış, telsiz sesi de çok naklen geliyordu. Geldi bir anda sivil polis ama ona göre sivil. İçeri bakmaya çalıştı, mekan sahibinin işte “Kimi arıyorsunuz?” demesiyle “Arkadaşımı arıyorum” demiş. “Kim arkadaşın?” diye sorunca da “Kız arkadaşım.” demiş.  “Ya senin kız arkadaşın ismi ne?” diye sorulunca da “ Neriman” demiş. Fakat bizim dışımızda mekanda kimse yoktu. Yani belki buradan da duyururuz Neriman’ı bulanlar haber verebilir arkadaşa. Neriman hala aranıyor bulamadık. 

Polis çok fazla benzin parası harcadı bizim için.  Bu noktada vergilerimizden de kesilmemesini özellikle istiyoruz.  Her yerdelerdi.  Aydın’da farklı ilçelere sınav ve diğer işlerimiz için gittik. Sürekli hareketlilik halindeydik. Bayağı güzel bir benzin parasını da bizimle ilçelere kadar gelmek için harcadılar. Yağmur demediler, güneşin bağrı demediler. Klasik Aydın havası, birden gök gürledi sağanak yağış oldu. Bir anda güneş bizi kavururken, bizim evlerimizin önünde iş yerlerimizin önünde o sıcakta, yağmurda bekledikleri için de kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Erkmen: Ay o değil de o kadar benzin harcıyorlar. Biz bir de otobüs parası veriyoruz, taksi parası veriyoruz. Bari onlar getirseydi değil mi?

Gözde Konca: Ben mesela taksi bulamadım pazar günü kardeşimi sınava götürürken. En son dedim ki evin önünde ineyim, en son bir taksi buldum. Yoksa onlardan rica edecektim. Çok taksi parası verdim çünkü. 

Bunun yanında bir fotoğraf olayı yaşandı. Cumartesi günü biz böyle tatlı tatlı yemeklerimizi yiyoruz akşam. Taha’yla kapının önünde sohbet ederken  falan, ne yapacağız ne edeceğiz diye konuşurken gayet normal bir şekilde, ilk biri geldi. Sonra başka biri geldi gülümseyerek. Arkasından şak fotoğrafımızı çekti. Biz de sorduk, neden fotoğrafımızı çekiyorsunuz diye. “Yasal hakkım bu benim!”  diyerekten bir anda hızlı hızlı arabaya döndü. Onu da hiç anlamadık.

Taha: Ay kaçtı kaçtı.

Seçin: Sizi ghostladı o zaman…

Gözde: Yine cumartesi günü dört kişi çıktık, bir metre önümüzde 3 polis. Bir metre arkamızda 3 polis var. Bize böyle eskortluk ediyorlar beraber yürüyoruz böyle.  En son hatta iki arkadaşımız şöyle bir polisin önüne geçti, manevra yaptı. Bunlar orada bir şaşırdılar ne olduklarını bilemediler.  Bunun yanında ben meydan tarafında arkadaşımı beklerken, o sırada nereye gideceğimi şaşırdım. Şöyle bir gel git yaptım 2-3 metre. Benim arkamda bir gel git yapmaya falan başladılar.  Onların da kafası karıştı. Sorsalardı söylerdim nereye gideceğimi.  Yürütmediler, yürümemizi yasakladılar ama şu ince ayrıntıyı kaçırdılar. Aydın küçük bir şehir, bir yerden bir yere ulaşmamız için bizim yürümemiz gerekiyor. Ee, biz de yürüdük! Rak rak, şakır şakır, rakır rakır yürüdük.

Taha: Ben de şey diyecektim Gözde dedi ya ‘Biz endişeliydik, tedirgindik’ falan. Karşımızdaki insanların görünce endişe yerini ‘abla yürüyoruz ya ne olacak yani’ moduna bıraktı. Ben başta tebliğ edilen yasak kararını falan duyunca acaba dedim bir sorun mu yaşayacağız ama sonrasında hani bakınca evet bazı madilikler yaşandı. Ama gullümünü de bayağı yaşadık yani.

Y: Komik yani, gullüm dilimizi pek anlayamadılar. Yürüdük yani biz her halükarda. Hani böyle fobik bakışlar olsun, onlar tarafından ya da herkes tarafından korunmayacağımızı, desteklenmeyeceğimizi bilmemize rağmen; belki İstanbul Pride gibi bağırarak ya da çok büyük bir toplulukla olmasa da küçük küçük az az, subliminal belki o yürüyüşleri yaptığımıza inanıyorum ben.

“Birbirimize çare olmak için daha çok çalışacağız”

Yereldeki deneyimlerinizi dinlerken orada yaşanan alıklıklara hem güldüm hem de sizleri takdir ve tebrik ettim gerçekten. Peki, bundan sonra LGBTİ+ aktivizmini nasıl sürdüreceksiniz?

Y: Düşündüğümde zaten üç yıldır hep bir şekilde devam ediyorsa, özellikle büyüyerek devam ediyorsa; ilerde de bu şekilde büyüyerek gelişerek devam edeceğine inanıyorum ben. Çeşitli komitelerimiz var onlarda aktif  bir şekilde eyleme geçiyorlar.

Gözde: Arkadaşımın da dediği gibi üç senedir Aydın’da örgütlü lubunyalar var. Yereldeki hareketin içinde olmaya özen gösteriyoruz. Fakat her sene biraz daha geliştiğimizin farkına varıyoruz. Örneğin önceden esenlik alanında bir şey yapmak aklımıza gelmezken, bu sene yoga buluşmalarıyla beraber hareket içerisindeki yorgunluğumuzu bir kenara atabildik. 

8 Mart‘larda, 20 Kasımlar’da alana çıkarken daha güçlü olmamız gerektiğini, daha net olmamız gerektiğini her eyleme çıkışımızda biraz daha hissettik ve fark ettik. Medyanın gücünün ne kadar önemli olduğunu, artık toplumsal hareketlerin daha medya kanalları ile ilerlediğini; özellikle sosyal medya şeklinde ilerlediğini fark ettik. Hemen ne yapabiliriz buna bakalım  dedik ve sosyal medya ekipleri kurduk. 

Yasaklanmamız üzücüydü fakat biz her şeyi aşağı yukarı tahmin etmiştik. Hareketimizi daha güçlü daha örgütlü  bir şekilde ilerlettik. Biz en başta birbirimizin çaresiyiz diye çıktığımız bu yolda birbirimize çare olmak için daha çok çalışacağız, daha çok kenetleneceğiz. Ben bu noktadan bakıyorum.

Evrim: Sürdürülebilirlik açısından aslında şöyle bir şeyde var tüm lubunyaların, örgütlü lubunyaların kendi içimizdeki medya kısmına değinirsek medyadan bizi görüp bizimle beraber yürümek isteyen bizimle birlikte örgütlü olmak isteyen çok fazla lubunya var. 

Ve buna ek olarak şunu söyleyebilirim. Aydın yerelindeki örgütlü lubunyalar beraber olduğumuz her süreçte daha çok birbirimize motivasyon katıyoruz. Daha çok mücadele isteği katıyoruz, birbirimizden güç alıyoruz. Birbirimize sırtımızı vererek daha emin adımlarla yürüyebiliyoruz ve hepimiz bu örgütlenme içerisine görev aldıkça sürdürülebilirliği daha da ileri boyutlara getirebiliyoruz. Bunların hepsini sadece gönüllü örgütlenmeyle yapıyoruz. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Her sene güncelleniyoruz, yenileniyoruz ve daha farklı bakış açılarından bakmaya çalışıyoruz. Sadece LGBTİ+ aktivizmi değil kesişimsel olarak vegan aktivizmi yürütmeye çalışıyoruz. Vegan feminist ve LGBTİ+ okumalar yapmaya çalışıyoruz. Kuir okumalar yapmaya çalışıyoruz ki burada aslında birbirimizi dinleyerek aktivizm yapıyoruz, okuma yapıyoruz. Birleşerek aslında birbirimizle bir yerde dertleşiyoruz. 

Taha: Onur Haftası’nı yasaklasalar bile, etkinliklerimizi yapamadığımızı düşünseler bile, o etkinlikleri aslında birbirimizle konuşarak, etkileşimde bulunarak yaptık. Bundan sonra da aslında daha da çok büyüyerek daha da çok genişleterek onur haftamızda daha da yayarak gönüllülerimizle birlikte daha çok etkileşim kuracağız.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, medya okulu, onur yürüyüşü
İstihdam