09/05/2023 | Yazar: Aslı Alpar

Türkiye İşçi Partisi Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı Avukat Yelda Koçak KaosGL.org’a konuştu.

“Yasama faaliyeti en temel insan haklarından mahrum bırakılan LGBTİ+’ların yaşadığı ayrımcılığı ortadan kaldırmalı” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

14 Mayıs Pazar günü gerçekleşecek Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçim’ne beş gün kala, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı Avukat Yelda Koçak’la konuştuk.

Av. Yelda Koçak, kadın olarak milletvekili adaylık deneyimlerini, İstanbul Sözleşmesi Danıştay sürecini ve LGBTİ+ haklarına dair TİP olarak hangi somut mücadeleleri vereceğini KaosGL.org’a anlattı.

TİP’le yolunuz nasıl kesişti, aday olmaya nasıl karar verdiniz?

Yirmi yıldır örgütlü mücadele içindeyim. Bununla birlikte TİP’in kuruluşundan bu yana üyesiyim ve kadın hareketinin de içindeyim. Çeşitli kadın platformları ve derneklerinde mücadele ettim, ediyorum da.

Bugüne dek yürüttüğüm mücadeleyi ve edindiğim deneyimleri, birikimleri Meclis’e taşımak hem benim hem de partim açısından önemliydi. Kadınların her alanda eşit temsili ve görünürlüğü ayrıca seçim sürecindeki eşitsizlikleri de bertaraf etmek için elimizi aşın altına koymak gerektiğini düşünüp görev aldım. Sadece görev de değil elbette ancak tekrar altını çizmek isterim sadece görev değil, kadınların siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütlerinde yer almaları özellikle de karar organlarında olması çok önemli. Meclis bu bağlamda çok önemli bir yer.

“Tek adamların hayatlarımız için karar almaması için çok önemli”

Kadın hareketi içinde yer aldığınız için ayrıca sormak istiyorum, seçim sürecinde kadın aday olmak nasıl bir deneyim?

Sınıfsal, ekonomik ve toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin üzerimize yağmur gibi yağdığı bir seçim süreci geçiriyoruz. AKP iktidarı boyuna artan büyük bir kadın düşmanlığı altında eşitsiz başladığımız bir yarışa giriyoruz aslında seçim sürecinde de. Nasıl hayatta eşitsizsek seçime de bu eşitsizlikle giriyoruz. Aynı anda on işi birden yapmaya çalışıyoruz. Benim için böyle bir deneyimdi.

Danıştay’a açılan davalarda İstanbul Sözleşmesi’ni savunan avukatlardan biriydiniz. Gelecek dönem siyaseti benzeri hukuksuz bir sürecin yaşanmaması için nasıl bir politika izlenmeli?

İstanbul Sözleşmesi sürecinden başlayayım. TİP olarak Meclis’te olup Danıştay’a dava açan tek partiyiz. Bunu çok önemsiyoruz. Şahsi olaraksa sadece bu dava değil Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsüyüm ve Danıştay’daki dört duruşmayı da dolu dolu geçirmek için emek verenlerden biriyim. İlk duruşmada Erzurum Barosu adına sonraki duruşmalarda da TİP’in avukatı olarak oradaydım.

İstanbul Sözleşmesi sürecinde Meclis’in yetkisinin tek adam tarafından gasp edildiğini gördük. Tek adamların hayatlarımız için karar almaması için çok önemli; bu sebeple Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz, tek adam düzenine son vermek ilk adım.

Ama bununla da yetinmemek gerek sadece AKP’den, Tayyip’ten kurtulmak çözüm değil. Aslında süreci ikiye ayırabiliriz; AKP’yi göndermek ve sonrasındaki mücadelemiz.

“Yurttaşla Meclis’in bağını kurmak görevimiz; biz kurtarıcı değiliz kurtarıcı halkın kendisi”

Sonrasında neler yapmak gerekiyor?

Farklı alanlarda da mücadele ediyorum, işçilerin avukatıyım, kadın hareketindeyim hukukçu olarak hukuk örgütlerinde mücadele ediyorum. Tüm mücadelelerde gördüğüm şey şu hepimizin ortak bir adalet arayışı var. Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız dememizin sebebi bu.

Yine bu seçim sürecinde gördüm ki yurttaşların sorunları çözemeye dair fikir ve talepleri var. Bizim işimiz bu yerel çözümleri yani halkın kendi çözümlerini Meclis’e taşımak. Somut anlamda halkın vekili olmak için politika üretmek istiyoruz.

Örneğin kadın ve LGBTİ+ örgütleri, sendikalar, meslek odaları nasıl bir mücadeleye ihtiyaç duyuyorsa, eşitlik için nasıl talepleri varsa bu talepleri Meclis’e taşıyacak bir politika izleyeceğiz. Emek, Özgürlük İttifakı’nın anahtar bir rolü var sonrası için. Meclis’teki milletvekili dağılımı AKP sonrası Türkiye’nin yapacağı yasal düzenlemeler açısından önemli olacak. Bu etkiyi büyütmek ve politika geliştirmek hedeflerimizden biri.

Yurttaşın talebiyle Meclis’in bağını kurmak görevimiz; biz kurtarıcı değiliz kurtarıcı halkın kendisi.

“Nefret suçlarının ağırlaştırıcı sebep olarak ele alınması için çalışacağım”

SPoD’un “LGBTİ+ Hakları Sözleşmesini” imzaladınız. Meclis’te LGBTİ+ hakları için neler yapacaksınız?

İyi ki böyle bir taahhütnameyi imzalattılar bize, unutursak da hep hatırlatsınlar isterim. Bir hak alanında mücadele eden örgütlerin sözleri neyse bunlara kulak vermek gerekli. Dolaysıyla LGBTİ+ örgütlerle de görüşüp talep ve sözlerini duymak, onların sözünü almak o hareketten öğrenmek çok önemli. Diğer yandan partimizin LGBTİ+ komisyonu var politikamızı şekillendirecek olanlar da onlar.

Ancak ben vekil olarak yapmak istediklerimi de anlatmak istiyorum. Meclis’e gelen ve her defasında AKP-MHP oylarıyla reddedilen Türk Ceza Kanunu’nda Nefret Suçu’nun tanımlanmasını yeniden gündeme getirmek istiyorum. Nefret suçlarının ağırlaştırıcı sebep olarak ele alınması için çalışacağım. Bu konuda Meclis’in uluslararası mevzuata uyum sağlaması gerekiyor.

Anayasa’ya gelelim. İktidar Anayasa’nın mevcut halinden bile rahatsız ama onu eşit yurttaşlık anlamında düzenlenmemiz gerekiyor. Anayasa’nın onuncu maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadelerinin eklenmesini istiyorum.

Dahası LGBTİ+ yurttaşların, istihdam, sağlık, barınma gibi en temel insan haklarında çok büyük sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Bu ayrımcılık biçimlerinin mevzuatta görünür olmamasındaki engelleri kaldırmayı istiyorum.

“Sağlığın ticarileşmesi herkesi etkiliyor ama LGBTİ+’lar bir de var oluşlarından ötürü ayrımcılık yaşıyor”

Somut başlıklarınız var mı?

Tabi… Mesela sağlık hakkı. Hormona erişimin kolaylaştırılması ve Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına alınması gerekiyor bu çok temel bir haktır. Biz TİP olarak temel insan haklarının bir rant alanına dönüşmemesi gerektiğini söylüyoruz, sağlığın ticarileşmesinden tüm yurttaşlar zarar görüyor ama LGBTİ+’lar bir de var oluşlarından ötürü burada ayrımcılık yaşıyor.

Barınma hakkıyla devam edeyim bu hak da tüm yurttaşlar için elzem bir hak. Ankara vekili olarak Keçiören, Akyurt, Altındağ ve Çubuk ilçelerinde çalışıyorum, bu bölgelerde ev kiraları asgari ücretin üzerinde. İnsanların ev kiralarına aylık ücretlerinden daha fazla ödediği bir bölgede mevcut Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının da benim gibi bu bölgeden aday olduğunu hatırlatmak isterim… Bu koşullarda herkes barınmaya dair sorun yaşarken LGBTİ+’lar çok daha büyük zorluk yaşıyor; LGBTİ+’lara ev verilmiyor, evden çıkarılıyorlar ve devlet bu konuda hiçbir tedbir almadığı için sokakta kalmak zorunda olabiliyorlar.

Bir de LGBTİ+’ların toplumun diğer kesimi sorun yaşamazken yaşadığı hak kayıpları var; miras, sosyal güvenlik, partnerlik, defin gibi medeni haklar…

En basitinden Kızılay’a kan vermeye gidip “eşcinsel ilişki yaşadınız mı” sorusunun yer aldığı bir form doldurmak istemiyorum.

Bunun gibi o kadar temel ve o kadar sıradan insan hakların kullanmaktan mahrum bırakılıyor ki LGBTİ+’lar işte bunları ortadan kaldıracak yasama faaliyeti sürdürmemiz gerekiyor.

Meclis mücadelenin bir ayağı. Yeni Meclis bileşeni çok önemli ama her zaman için mücadelenin tek bir kanalı yok. Mücadele bazen Danıştay’dan geçiyor bazen sokaklardan bazen fabrikalardan önemli olan bu bütüncül güzelliğin içinde yer almak. Mücadeleye devam.


Etiketler: insan hakları, kadın, siyaset
İstihdam