12/07/2007 | Yazar: KAOS GL

“Edebiyatı herkesin aidiyetine geçiren Aziz Bey'i ömrüyle sosyalizmin imkanlarına gönderme yapan Mehmet Ali Bey izledi, sonunda, umutla iyileşmesi beklenen Bilge...”

Yaşamak sevişmektir Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı “Edebiyatı herkesin aidiyetine geçiren Aziz Bey'i ömrüyle sosyalizmin imkanlarına gönderme yapan Mehmet Ali Bey izledi, sonunda, umutla iyileşmesi beklenen Bilge...” Orhan Alkaya’nın kaleminden…

Haylidir ölümün ardından koşuyoruz. Yves Boisset, içime işleyen filmi "Mor Taksi"nin finalinde/kasaba doktoru Fred Astaire'in ağzından "Ölümün önünde koşan yolunu yitirir," der. Tur bindirdik de ayırdına mı varamadık bilmem, ensesine yapıştığımız ölümün bizi götürdüğü yerdeyiz şimdi.

Bu lanetli yaz sıcağında, "ölüyaşar" leşleri ensemizde boza pişirirken, biz "yaşar ölü"lerimize yazıklanıp duruyoruz; Edebiyatı herkesin aidiyetine geçiren modern toplum dervişi ve cümlenin vicdanı Aziz Bey'i, ömrüyle sosyalizmin imkanlarına gönderme yapan Mehmet Ali Bey izledi. Sonunda, çok zamandır, umutsuzca iyileşmesi beklenen "Bilge".

Bilge Karasu'yla giden, en değerli hayat biriminin, düşünceyi mümkün kılan "dil"in, algı kapılarının genişliğine mütenasip geliştirilmesi ve bu yolla yetersizliği altetme çabasıysa eğer, “olmak” halini “varolmak”tan önde tutanlar biraz daha güçlenmiş sayılır.

Yaz: Cehennem

Yazla gelen iklime oldum olası soğuk kaldım. Şimdilerde, bu “ölüm mevsimi”nden iyice tiksiniyorum. Bir bakıma “cehennemi” imliyor yaz. Öyle ya, suskunluklar, içinde devinimlerle, her milimetresi hesaplanmış kusursuz bir yapı arayışıyla, dillerin ülkesinde insanı yeniden tanımlamakla oluşmuş Bilge Karasu dünyasına da bu mevsim nokta koydu; nasıl sıcak dururum yaz’a?

“(bir gün görüşürsek- gene de öyle düşünmeden edemiyorum- bir gün görüşürsek elimi uzatacağım gene, aynaları unutacağım, konuşacağım, onu gene çağıracağım eve, nasıl olsa kurtulmadım mı kurtulmadık mı?)” diyen Troya’da Ölüm Vardı kitabındaki “Acı Kök Yağmurun Tadında” hikayesinin kahramanı Rana gibi bir, sallapati bir umut besleyeceğim en çoğu. "Öğrenilmiş, düşünülmüş olanlar arasından, kumruya niyet çektirir gibi" her ölünün ardı sıra sekiz on cilt kitap çıkartıp kütüphanemde masanın üzerine özenle yığacağım.

Gündelik hayhuya boyun eğmeden, birkaç saat, ister taziyet beyanında deyin, ister hafıza tazeleme, suskun bir şölen kuracağım.

Gitgide tenhalık

"Yaşamak sevişmektir" diyen Bilge bir adamın, onca öğrendiğinden bunca çıkardığı ile yok olup gitmesi karşısında, anlam meselesi bir kez daha gündem alacak. Artık sevişemeyeceğini bildiğim adamın, yaşamadığına hükmedeceğim. İmgelem labirentinden, pek azını gün ışığına sunduğu "söz"üyle geçip gitmiş olacak o da...

Bir an için her şey anlamından soyunacak, ta yeni bir gün başlayana, yeni bir heves belirene kadar. Yeni bir ölüm haberi, bütün ağırlığıyla tekil yazgıdan sıyrılıp, mutlak olanın altını kalın bir çizgiyle belirleyene kadar... İnsan, okuyup anladıklarından ardakalanlarla "olur". Kimi, Dostoyevski "Budalasından yeni bir Mişkin haliyle sıyrılır; kimi “Gece”den geçer, çifte kurgulu bir "Alsemender" olup gizlenir... Kimi Wozzeck'tir, İstasyon Şefi'nin gırtlağını arar, "Sarhoş Gemi"de Rimbaud'yla lanetli bir yolculuğa çıkar, Uçan Hollandalı'nın sadakat peşine düştüğü yirmi dört saatte konaklar, Cehennem Yüzbaşı Cemil'in "yorgunluğundan siyasal sonuçlar çıkartır.

"Bilge Karasu adlı biri üzerine yazılacak bir metni, olsa olsa, 'bak böyle düşündüğünü (ya da "böyle duygular beslediğini") hiç bilmezdim' denmesine yol açacak türden açığa vurmalar kurtarabilir," diyen Bilge Karasu, "ardında artık bırakmamış bir ölü" olabildi mi?
Ömrünün tükeniş günlerine yetiştirdiği iki kitaptan ("Ne Kitapsız Ne Kedisiz" ve "Narla İncire Gazel") başka ne kaldı çekmecesinde? Bunları merak ediyorum bir "dünyalı" doymazlığı içinde. Dileyelim, Bilge Karasu'nun da "vefasız" bir Max Brod'u olsun. Bizim için "yeni" sayılacak bir şeyler daha çıksın ortaya, Bilge Karasu imzalı.

Bu yaz mevsimi kötü. Yaz zaten hep kötü. Umuttur, Aziz Bey'den, Mehmet Ali Bey'den, "Bilge" Adam'dan birşeyler daha çıksın ortaya ve biz, ölümün ardından koşanlar, sonbaharda okuyalım.

*Konuyla ilgili haberler:

“Türk Kafka’sı değilim”

[[Bilge’ler ölür...]] - Selim İleri

[[Elimizden kaçan “Ada”]]

[[Bilge Karasu için…]] - Semih Gümüş

[[Bir söz büyücüsü]]

[[Kediler ve kitaplar: Bilge Karasu]]

[[On bir yıldır "göçmüş kediler"inin yanında]] - Ülkü Tamer

[[Her şeyi olan adam ve balık]] - Ali Poyrazoğlu

[[Ne kedisiz ne korkusuz]] – Nurdan Gürbilek

[[Karasu, kediler, geçmiş zaman]] – Kürşat Başar

[[Bilge Karasu’ya İmzalı Kitaplar]] - Ali Görkem Userin

[[Anısına: Bilge Karasu]]



Etiketler:
İstihdam