02/01/2012 | Yazar: Kaos GL

SPoD ve Kaos GL’nin ardından Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, yeni anayasaya ilişkin görüş ve önerilerini TBMM’ye iletti

Yeni Anayasa İçin Pembe Hayat da Görüşlerini İletti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

SPoD ve Kaos GL'nin ardından Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği de yeni anayasaya ilişkin görüş ve önerilerini TBMM’ye iletti.

 
 
EŞCİNSEL, BİSEKSÜEL ve TRANS BİREYLERİN HAKLARI
ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR!
 
 
Pembe Hayat Derneği[1], Türkiyeli trans bireylerin toplumsal, ekonomik, kültürel ve politik alanlarda maruz kaldıkları kurumsal ayrımcılık ve şiddet, nefret suçları, ayrımcılık, toplumsal dışlanma gibi hak ihlallerine karşı projeler üretmekte ve uygulamaktadır. Dernek, trans[2] toplumunun yoğun ve yaygın şekilde karşılaştığı insan hakları ihlallerine karşı doğrudan hukuki destek sunmakta, bu vakaları genel kamuoyu nezdinde görünür kılmak ve farkındalık artırmak amacıyla geniş kapsamlı etkinlikler düzenlemekte ve trans toplumunu ilgilendiren mevzuat ile merkezi ve yerel yönetimlerin politikaları ile ilgili savunuculuk ve lobicilik çalışmaları yürütmektedir.
 
Pembe Hayat olarak, kurulduğumuz dönemden bu yana Hükümet ile yasa yapıcılara yönelik içerisinde bulunduğumuz platformlar veya kendi ürettiğimiz proje çalışmaları aracılığı ile trans bireylerin temel hak ve özgürlüklerini sürekli ve yoğun biçimde ihlal eden vakaları gündeme getiriyoruz. Trans bireyler, istihdam, eğitim, sağlık, barınma ve benzeri birçok alanda ayrımcılık ile karşılaşmaktadır. Buna ek olarak, trans bireyler sürekli biçimde sokakta, evde, hizmet alımı sırasında, devlet kurumları ve/veya yetkilileri ile karşılaşmalarında ve daha birçok alanda nefret söylemi ve nefret suçu vakalarına maruz bırakılmaktadır. Ayrıca, kolluk kuvvetleri, Türkiye’nin çeşitli illerinde trans bireyleri bilinçli şekilde hedef almakta ve keyfi idari yaptırım kararları, keyfi gözaltılar, kötü muamele ve işkence uygulamaları ile trans bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamakta ve güvenliklerini tehdit etmektedir.
 
Türkiye, ne yazık ki, üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında, en çok trans cinayeti ve translara yönelik kolluk ve yargı birimlerinin önyargısı ve ayrımcılık vakaları ile birinci sıradadır[3]. Bunlara ek olarak, cinsiyet kimliği ve/veya ifadesi temelinde yaşanan ayrımcılık ile nefret suçları vakalarına karşı trans bireyleri koruyacak herhangi bir mevzuat bulunmamaktadır. En kötüsü de, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri ve Hükümet yetkilileri sürekli biçimde trans bireylere yönelik nefret söylemi üretmekte, onları hâlihazırda toplumda yaygın şekilde var olan önyargı ve nefretin hedefi haline getirmektedir.
 
Pembe Hayat Derneği olarak umudumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni ve sivil bir anayasaya yönelik başlatmış olduğu çalışmalar sürecine lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) vatandaşların da eşit şekilde katılabilmesi; diğer toplumsal kesimler ile birlikte demokrasi ve temel insan hakları perspektifine uygun şekilde anayasal haklarını elde etmesidir.
 
 
 
 
YENİ ANAYASA ÇALIŞMASI SÜRECİ VE İÇERİĞİNE YÖNELİK
PEMBE HAYAT DERNEĞİ’NİN GÖRÜŞLERİ
 
 
1.       Yeni Anayasa süreci, eşcinsel, biseksüel ve trans bireyleri dışlamamalı, toplumsal önyargılara prim verip bu gruplara yönelik ayrımcılık yapmamalıdır.
 
Yeni Anayasa süreci, Meclis Başkanı’nın da dile getirdiği gibi, bütün toplumsal kesimlerin görüşlerini dikkate almalıdır. Eşcinsel, biseksüel ve trans bireylere yönelik yaygın önyargı, LGBT bireylerin Anayasa sürecine etkin ve sürekli şekilde dâhil olmasını engellememelidir. Toplumsal zeminde var olan ve gerek toplumsal kesimler gerekse de devlet kurumlarının uygulamaları tarafından pekiştirilen “genel ahlak” ve/veya “kamu ahlakı” anlayışı, LGBT bireylerin haklarının anayasal güvence altına alınmasına yönelik taleplerin reddi ve/veya görmezden gelinmesine yol açmamalı, hâlihazırda var olan ayrımcılık Meclis çatısı altında yinelenmemelidir.
 
LGBT sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları da dâhil olmak üzere, tüm toplumsal kesimler ile etkin şekilde bir iletişim stratejisi oluşturulmalı ve yapılan çalışmalar konusunda tüm bu kesimler düzenli şekilde bilgilendirilmeli ve süreç içerisinde bilgilerine danışılmalıdır. İletişim stratejisinin önemli bir parçası olarak, yasa yapıcılar ile toplumsal grupların temsilcileri arasında sağlıklı bilgi akışını sağlayacak bir geri bildirim mekanizması kurulmalıdır.
 
2.       Yeni Anayasa sürecinde, tüm toplumsal kesimlerin ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı, bu amaçla ilgili bütün mevzuat ve politikalar gözden geçirilmeli ve değiştirilmelidir.
 
Yeni Anayasa sürecine toplumun bütün kesimlerinin eşit şekilde katılabilmesi için, ifade ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı bütün mevzuat ve politikalar gözden geçirilmeli ve değiştirilmelidir. Toplumun Yeni Anayasa gibi son derece önemli bir konu ile ilgili görüşlerini rahatça ifade edebilmesi, sürecin sağlıklı devam ettirilebilmesi ve toplumsal meşruiyetinin sağlanması noktasında son derece önemlidir.
 
Var olan mevzuat ve yönetim politikaları, özellikle trans bireylerin gündelik yaşamlarını dahi devam ettirebilmeleri konusunda ciddi engeller oluşturmakta; bu durum, trans toplumunun örgütlülüğü ve dolayısı ile ifade özgürlüğünü yok etmektedir[4]. Trans bireylerin ve eşcinseller ile biseksüellerin, örgütlenme ve ifade özgürlükleri, toplantı ve gösteri yapma özgürlükleri ile gündelik yaşamlarında kendilerini gizlenmeye mecbur bırakan her türlü kurumsal ayrımcılık ve şiddet örnekleri ortadan kaldırılmalı, bu grupların Yeni Anayasa sürecinde fikirlerini rahatça ifade edebilmeleri ve kurumsal veya toplumsal baskıya karşı korunmaları sağlanmalıdır.
 
3.       Yeni Anayasa, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve/veya ifadesi zeminlerini kapsayan uluslararası insan hakları metinlerini esas zemin kabul etmelidir.
 
2000’li yıllar ile birlikte, uluslararası insan hakları belgelerine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve/veya ifadesi temelinde yaşanan ayrımcılık, yargısız infaz, insanlık dışı muamele ve şiddete karşı koruyucu ibareler dâhil olmuştur. Özellikle, Türkiye’nin resmi aday statüsünün bulunduğu Avrupa Birliği ve üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler bünyesinde gündeme getirilen ve onaylanan son derece önemli metinler LGBT bireylere yönelik ayrımcılık ve şiddeti kınamış ve bu gibi temel hakların ihlali durumlarında üye devletlere sorumluluk yüklemiştir.
 
Pembe Hayat Derneği, aşağıda adı anılan metinlerin Yeni Anayasa süreci ve içeriğine LGBT vatandaşların hassasiyetlerinin dahil edilmesi noktasında referans kaynağı olması gerektiğinin altını çizmektedir[5]:
 
·         26 Mart 2007 tarihli Yogyakarta Prensipleri: Uluslararası İnsan Hakları Hukukunun Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Konularına Dayalı Şekilde Uygulanması[6]
·         31 Mart 2010 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı, CM/Rec(2010)5: Komite’nin Üye Devletlere Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelindeki Ayrımcılıkla Mücadele Etmesi Yönündeki Tavsiyeleri[7]
·         7 Nisan 2011 tarihli Avrupa Konseyi Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele İlişkin Sözleşme, CM(2011)49[8]
·         İlgili Avrupa Konseyi (Avrupa Birliği) direktifleri; a) 2000/78/EC kodlu İstihdamda Eşit Muamele Direktifi, b) 2004/113/EC kodlu Mal ve Hizmetlere Erişimde Kadın ve Erkekler Arası Eşit Muamele Direktifi, c) 2006/54/EC kodlu İstihdamda Kadın ve Erkekler Arası eşit Fırsat ve Muamele Direktifi (Gender Recast Directive)[9]
·         14 Temmuz 2011 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Kararı; 17/19 İnsan Hakları, Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği[10]
 
Yeni Anayasa sürecinde, yasa yapıcıların devletler üstü kurumların LGBT bireylere yönelik hak ihlallerine ve dolayısıyla LGBT bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin neden anayasal güvence altında olması gerektiğine vurgu yapan uluslararası raporları incelemesi son derece önemlidir:
 
·         Avrupa Komisyonu’nun Genişleme Sürecinde Türkiye Üzerine Yıllık İlerleme Raporları[11]
·         17 Kasım 2011 tarihinde BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Tarafından Hazırlanan A/HRC/19/41 kodlu Rapor; Dünya’da Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğine Dayalı Ayrımcı Yasalar ve Uygulamalar ile Şiddet Eylemleri Raporu
·         23 Haziran 2011 tarihli Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği 47 Ülke Raporu; Avrupa’da Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğine Dayalı Ayrımcılık Raporu[12]
·         29 Temmuz 2009 tarihli Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg Tarafından Kamuoyuna Duyurulan Konu Belgesi; İnsan Hakları ve Cinsiyet Kimliği[13]
·         Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı – Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi tarafından her yıl hazırlanan Üye Devletlerde Nefret Suçları Raporu[14]
 
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve/veya ifadesi konusunda, diğer ülkelerin ve Türkiye’nin de üyesi olduğu uluslararası kuruluşların diğer ilgili birimlerinin güncel eğilimi, her türlü hak ihlaline yönelik LGBT vatandaşların korunmasına yönelik önlemlerin devletler tarafından alınması yönündedir. Meclis üyeleri, gerek Avrupa Birliği’ne üyelik hedefi, gerek Avrupa Konseyi kurumlarında LGBT bireyler ile ilgili bulunduğu taahhütler, gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çıkan kararlar, gerekse Birleşmiş Milletler bünyesinde konuyla ilgili alınan kararlar ile paralel şekilde Yeni Anayasa’yı LGBT bireyleri kapsayacak şekilde oluşturmalıdır.
 
4.       Yeni Anayasa, LGBT bireylere yönelik ek mağduriyetler oluşturan muğlâk ifadeleri içermemeli, evrensel insan hakları standartları ve uygulamalarını pekiştirecek bir dil ile hazırlanmalıdır.
 
Yeni Anayasa, toplumsal düzlemde hâkim olan ve var olan uygulamalarla sürekli şekilde pekiştirilen, bu haliyle de LGBT bireylerin mağduriyetini artıran “genel ahlak”, “kamu ahlakı”, “milli ve manevi değerler”, “Türk aile yapısı” ve benzeri muğlâk ifadelerden arındırılmalıdır. LGBT bireylere yönelik önyargılar[15], toplumun önemli bir kesimini oluşturan LGBT bireylerin dernek kurma ve faaliyetlerine devam etme[16], barışçıl toplantı ve gösteri yapma hürriyeti, düşünce ve ifade özgürlüğü[17] gibi temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı sonuçlar doğurmakta, kurumsal ve toplumsal şiddet eylemleri doğurmaktadır.
 
Bahsedilen muğlak ifadelerin, halihazırda var olan ayrımcı mevzuat ve kurumsal uygulamalar ile toplumsal damgalanma ve şiddet sarmalında yaşamlarına devam etmeye çalışan seks işçilerini mağdur etmesi engellenmelidir. Özellikle trans kadın seks işçileri başta olmak üzere, diğer tüm seks işçilerinin çalışma hayatı, eğitim, sağlık, barınma, seyahat hürriyeti ve benzeri alanlarda ayrımcılıktan korunmaları ile kolluk kuvvetlerinin kötü muamelesi ve işkencesi ile genel şiddete karşı korunması sağlanmalıdır.
 
5.       Yeni Anayasa, düzenlenecek olan “kanun önünde eşitlik” maddesi içerisinde ayrım gözetilmeyecek diğer zeminler ile birlikte “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibarelerini içermelidir.
 
Yeni Anayasa, LGBT sivil toplum kuruluşlarının uzun yıllardan bu yana defalarca dile getirdiği gibi LGBT vatandaşlarının varlığını tanımalıdır. Diğer her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca LGBT birey bulunmaktadır. Dolayısı ile diğer toplumsal kesimler gibi LGBT gerçekliği de tanınmalı ve Yeni Anayasa’nın oluşturulması sürecinde bu olgu dikkate alınmalıdır. Anayasa’nın kanun önünde eşitliği düzenleyecek bölümünde dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken, medeni hal, yaş, mezhep, siyasi düşünce, ulusal köken ve benzeri zeminler arasına mutlaka “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” dâhil edilmelidir.
 
6.       Yeni Anayasa, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik temel hak ve özgürlükleri belirleyen bölümlerde “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” temelindeki ayrımcılığa karşı LGBT bireyleri güvence altına almalıdır.
 
Yeni Anayasa, LGBT bireylerin eğitim, istihdam, sağlık, barınma, haberleşme, düşünce ve ifade ile bu hürriyetleri kullanma ve fikir ve düşünceleri yayma, toplantı ve gösteri yapma, özel hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı, örgütlenme, sosyal güvenlik, mülk edinme – konut, seyahat, hak arama ve benzeri haklar noktasında “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” temelinde ayrımcılık yapılamayacağını güvence altına almalıdır. Bu noktada, Avrupa Birliği’nin daha önce bahsedilmiş olan ilgili direktifleri ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin LGBT bireylere yönelik ayrımcılığa karşı üye devletlere yapmış olduğu öneriler referans alınmalıdır.
 
7.       Yeni Anayasa, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin kanun uygulayıcılar tarafından hiçbir gerekçeyle ve hiçbir koşulda kısıtlanamayacağını açıkça belirtmelidir.
 
Yeni Anayasa, vatandaşlara ek görev ve sorumluluklar ile yeni cezaların yolunu açacak bir dil ile kurgulanmamalı ve bütün toplumsal grupların her koşulda temel hak ve özgürlüklerini eşit şekilde kullanabilecekleri fikrini güvence altına almalıdır. LGBT bireylerin haklarının gaspı ya da durdurulması ile sonuçlanacak şekilde yorumlanan hiçbir muğlâk ifade Yeni Anayasa’ya dâhil edilmemelidir. [18] Devlet, LGBT vatandaşlar da dahil olmak üzere bütün vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerini en iyi şekilde güvence altına alacağını, bu hak ve hürriyetlerin optimum koşullarda kullanılması için bütün koşulları sağlayacağını, bunun kendisinin birincil yükümlülüğü olduğunu ve devletin insan hakları temelli bir yaklaşımla sorumluluğunu yerine getireceğini Yeni Anayasa ile kayda geçirmelidir.
 
8.       Bağımsız ve uluslararası normlara uygun şekilde oluşturulmuş bir İnsan Hakları Eşitlik Kurumu Yeni Anayasa’da anayasal zemin ile ve LGBT vatandaşların hassasiyetlerine göre tanımlanmalıdır.
 
İlgili uluslararası hukuk metinlerinde tanımı yapılan ve evrensel insan hakları kriterlerinin uygulanmasının takibini yapacak, bununla birlikte “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” temelinde yaşanan hak ihlallerine karşı faaliyetleri de kendi yetki alanında tanımlayacak bir İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, Yeni Anayasa tarafından tanımlanmalıdır. Yeni Anayasa, tam anlamı ile özerk bir yapıya sahip olacak bu kurumunun anayasal zeminde güvence altına alınmasını sağlamalıdır.
 
9.       Yeni Anayasa, vicdani ret hakkını tanımalı ve vicdani retçileri yeniden mağdur edecek düzenlemeler yerine vicdani retçilerin talepleri doğrultusunda bir düzenleme getirmelidir.
 
Zorunlu askerlik kaldırılmalıdır. Vicdani retçilerin talepleri doğrultusunda alternatif bir düzenleme gündeme getirilmeli ve vicdani ret hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından vicdani ret hakkı konusunda defalarca mahkûm edilen ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ile Parlamenterler Meclisi’nin uyardığı Türkiye, artık vicdani retçilerin sistematik ve sürekli şekilde mağdur edildiği bir ülke olmaktan çıkmalıdır. Yeni Anayasa ile yapılacak olan düzenleme, vicdani retçilerin yeniden başka hizmetlerle mağdur edilmesi ihtimalinden uzak olmalıdır.
 
“İleri Derecede Psikoseksüel Bozukluk” tanımlaması ile askerlikten muaf tutulan; ancak bu süreçte ciddi şekilde onur kırıcı psikolojik ve fiziksel muayeneye tabii tutulan ve özel hayatın gizliliği ilkesini ihlal edecek şekilde kendilerinden belge istenen eşcinsel ve biseksüel erkekler ile trans kadınlar da vicdani ret hakkından eşit şekilde yararlanabilmelidirler.
 
10.   Yeni Anayasa, sığınmacı/mülteci ve göçmenlerin hassasiyetleri ve ihtiyaçları temelinde bu gruplara gerekli güvenceyi sunmalıdır.
 
Hali hazırda ilgili bakanlık bünyesinde hazırlığı devam eden Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun gündeme getirdiği sığınmacı ve mülteciler konusunda Yeni Anayasa, bu kişilerin ulusal köken başta olmak üzere hiçbir zeminde ayırım gözetilmeden bütün ihtiyaçlarının karşılanması ve gerekli düzenlemelerle temel hak ve hürriyetlerinin önündeki bütün engellerin kaldırılması noktasında güvence sunmalıdır. Yeni Anayasa, ilgili uluslararası metinleri referans almalıdır. Göçmenlerin, temel hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınması konusu da Yeni Anayasa tarafından sağlanmalıdır. Bu gruplar içerisinde yer alan LGBT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde yaşadıkları sıkıntılara karşı Yeni Anayasa, bahsedilen temellerde ayrımcılık ve şiddeti önleyici bir karaktere sahip olmalıdır.
 
 
 
 


[1] Dernek, 30 Haziran 2006 tarihinde kurulmuştur. Bu özelliği ile, Türkiye’de yaşayan trans* vatandaşların sorunları ve hak talepleri ile temel amaç olarak ilgilenmek amacı ile kurulan ilk sivil toplum kuruluşudur.
[2] “Trans” sözcüğü, farklı cinsiyet kimlikleri ve/veya cinsiyet ifadelerini kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Bu kapsamda, “travesti”, “transseksüel”, “transgender”, “cross-dresser” ve geleneksel “kadın” ve “erkek” normlarının dışında kalan diğer tanımlar “trans” çatı sözcüğü dahilinde değerlendirilmektedir.
[3] Avrupa Konseyi’ne üye 47 üye ülkeden trans sivil toplum kuruluşlarının çatı kurumu olan Transgender Europe (TGEU), 2008 yılından bu yana tüm dünyada trans bireylerin sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda maruz kaldıkları hak ihlalleri ile cinayetleri haritalayan bir proje yürütmektedir. Türkiye’de trans toplumunun maruz kaldığı sorunlar ile ilgili verilere http://www.transrespect-transphobia.org/ adresinden ulaşabilirsiniz.
[4] Trans bireylerin bizzat kolluk kuvvetleri tarafından her gün Kabahatler Kanunu ve/veya Trafik Kanunu’na dayanılarak keyfi para cezalarına çarptırılmaları, keyfi gözaltılar ve sonrasında Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’ndan faydalanılarak kötü muamele ve şiddete maruz kalması durumu söz konusudur. Ayrıca, trans bireylerin bünyesinde çalışmalarına devam ettikleri sivil toplum kuruluşlarına yönelik yakın geçmişte de örneklerini gördüğümüz üzere, kapatma talebiyle suç duyuruları veya dernek web sayfalarına yönelik kapatma süreçleri yaşanmaktadır. Bu ve benzeri haller, trans bireylerin örgütlenme ve görüşlerini ifade etmeleri konusunda baskı altında kalmalarına sebep olmaktadır.
[5] Bahsedilen metinler, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından onaylanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Kuruluş Metni ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne ek 1966 tarihli İkiz Sözleşmeler gibi metinleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili içtihatlarını temel zemin olarak kabul etmektedir. Bu metinler ile kendileri ile bağlantılı tavsiye kararları, sonraki sözleşmeler, protokoller ve ilgili kurumların diğer yapıları tarafından üretilmiş ve cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve/veya ifadesi temelinde vurgu yapan bütün metinler Yeni Anayasa yapım süresi içerisinde mutlaka dikkate alınmalıdır.
[6] Yogyakarta Prensipleri’nin oluşturulma süreci, uzman görüşleri ve metnin bütünü için şu linke tıklayınız: http://www.yogyakartaprinciples.org/principles_en.htm
[7] İlgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı’na https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1606669 linkinden ulaşabilirsiniz.
[8] Türkiye, ilgili sözleşmeye imza atan ve ilk onaylayan ülkedir. İlgili sözleşme, kadınların şiddete karşı korunmasında hükümetlerin cinsel yönelim ve/veya cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılık yapamayacağının altını çizmektedir. Bu hüküm, onay sonrası Türkiye’nin iç hukuk unsuru haline gelmiştir ve dolayısı ile Yeni Anayasa çalışmaları süresince yasa yapıcılar tarafından mutlaka dikkate alınmalıdır. Sözleşme’ye şu linkten ulaşabilirsiniz: http://conventions.coe.int/Treaty/EN/Treaties/HTML/DomesticViolence.htm
[9] İlgili Direktifler, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakereleri sürecinde mutlaka dikkate alması gereken yasal düzenlemelerdir. Diğer bir deyişle, Avrupa Komisyonu İlerleme Raporları’nda da dile getirildiği gibi, Türkiye bu Direktiflere uygun düzenlemeleri gerçekleştirmek durumundadır.
[10] Bu karar ile İnsan Hakları Konseyi, LGBT bireylerin maruz kaldıkları hak ihlallerine vurgu yaparken, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nden dünyanın çeşitli bölgelerindeki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli hak ihlallerini haritalayan bir rapor hazırlaması talebinde bulunmuştur. Bu metin, bu niteliği ile bir ilktir.
[11] Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin adaylık statüsünün kabul edilmesinden bu yana hazırladığı yıllık ilerleme raporlarında LGBT bireylere yönelik insan hakları ihlallerine açık şekilde vurgu yapmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlediğini belirtmektedir.
[12] Rapor, Türkiye’deki LGBT bireylerin maruz kaldığı ayrımcılık vakalarına da referanslar vererek değinmektedir. Rapora erişmek için şu linke tıklayabilirsiniz: http://www.coe.int/t/Commissioner/Source/LGBT/LGBTStudy2011_en.pdf
[13] İlgili Konu Belgesi, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkede trans bireylerin yaşadıkları sıkıntılar konusunda bilgilendirme ve öneriler içermektedir. Trans bireylerle ilgili yasal ve fiili düzenlemeler ile ilgili önerileri dikkat çekicidir. İlgili belgeye şu linkten ulaşabilirsiniz: https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1476365&Site=CommDH&BackColorInternet=FEC65B&BackColorIntranet=FEC65B&BackColorLogged=FFC679
[14] AGİT yıllık raporları, Türkiye’deki LGBT bireylerin maruz kaldıkları nefret suçları vakalarına dikkat çekmektedir.
[15] Türkiye’de genel kabul gören eşcinsellik, biseksüellik veya trans kimliklerin “hastalık, sapkınlık, ahlaksızlık, günah, vb.” olarak algılanması veya topluma bu şekilde sunulması LGBT bireylere yönelik önyargıları pekiştirmektedir. Eşcinsellik, biseksüellik veya trans kimlikler, ne hastalık ne günah ne de ahlaksızlıktır. Dünyanın birçok ülkesi, bu gibi ayrımcılığı pekiştiren ve LGBT bireylere yönelik nefret ve şiddeti artıran söylemlerden vazgeçmekte, LGBT bireylerin haklarını Anayasa veya diğer yasalarla güvence altına almaktadırlar.
[16] Türkiye’de resmi dernek statüsü bulunan Kaos GL, Pembe Hayat, Lambdaistanbul ve Siyah Pembe Üçgen’e yönelik kapatılma istemiyle Valilikler tarafından “genel ahlak” veya “Türk aile yapısı”na aykırılık iddiaları ile suç duyurularında bulunulmuş, bu suç duyuruları Lambdaistanbul ve Siyah Pembe Üçgen İzmir derneklerine karşı davalara dönüştürülmüştür.
[17] LGBT bireylerin yayın organlarına yönelik “genel ahlaka aykırılık” iddiaları ile müdahaleler yargı organları veya idari birimler tarafından sürekli şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, Kaos GL Dergisi’nin bir sayısının dağıtımı durdurulmuş, Pembe Hayat Derneği’nin kurumsal web sayfasının yer sağlayıcılarına Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından hizmetin durdurulması talebiyle ikaz yazısı gönderilmiş, LGBT içerikli yayımlara davalar açılmıştır.
[18] Daha önce bahsedilen ve şu anki Anayasa metninde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması şeklinde izah edilen ilgili bölümlerdeki muğlâklık bertaraf edilmeli ve yürürlükteki uygulamalara kaynak teşkil ettiği savunulan ifadelerin hiçbir şekilde LGBT bireylerin haklarını kısıtlamayacağı net şekilde belirtilmelidir.

Etiketler: insan hakları, sivil anayasa
İstihdam