22/06/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

AKP, oy veren seçmenin yarısının oyunu alarak iktidar oldu. Artık şeffaf olabilme güvenini bu iktidardan görmemiz gerekmez mi? Ben, ‘anayasa tartışması’ için Başbakan tarafından kamuoyu önünde görevlendirilmiş Burhan Kuzu’dan cevap beklediğim üç soruyu önüne koyuyorum...

AKP, oy veren seçmenin yarısının oyunu alarak iktidar oldu. Başbakan “ustalık” dönemim diyor. Artık şeffaf olabilme güvenini bu iktidardan görmemiz gerekmez mi? Ben, “anayasa tartışması” için Başbakan tarafından kamuoyu önünde görevlendirilmiş Burhan Kuzu’dan cevap  beklediğim üç soruyu önüne koyuyorum...
 

Sizlere ‘haber veririm’ demiştim. Burhan Kuzu’nun bana ve BirGün’e karşı açtığı ikinci davadan da bir ses geldi. Dönem sonu, finaller falan derken, dava için Ankara’ya bizzat gidememiştim. Ankara Asliye Hukuk Mahkemeleri’nden birinde görünen davayı hakim red etmiş. Daha öncede yazmıştım; bunlar politik davalar ve ben hakaret ederek yazmam; “Dünyanın hiçbir yerinde de açık ve hür bir mahkeme, en doğal basın ve tenkit etme hürriyetlerini hiçe sayarak, görevini yapan bir gazeteciyi mahkum etmez”.

09.03.2011’de yazdığım “Gençler” başlıklı yazımda; “Dünyanın neresinde, ilk defa kitabı basılmış genç bir yazar, gururla, neşeyle övünmek yerine, böyle saklanmak zorunda kalır dersiniz? Bu sorunun cevabını hemen büyük harflerle vermek istiyorum: İNSAN HAKLARININ NE OLDUĞUNU BİLMEYEN TOPLUMLARDA. O toplumlar ki, Aliye Kavaf gibi Bakan, Burhan Kuzu gibi hukukçu çıkarır!” diye yazmışım. Kuzu Bey ve avukatlarının bunun bir hakaret olduğu iddiası ile bana ve BirGün’e karşı açtıkları davayı mahkeme red etti! Yani burada bir kişilik hakkı ihlali falan yok; basın hürriyeti demek bunları yazabilirsiniz diyor... Benim şimdi merak ettiğim; muhalif bir şey yazdığınızda, yandaş medya değilseniz, en sudan şeyler için mahkemelere koşan AKP’lilerin avukatlarının paralarını kim ödüyor?  Kuzu Bey’in mahkeme müracaatında üç tane avukatın ismi var. Bu arkadaşlar bedava mı çalışıyor? Ücretleri hangi kaynaktan ödeniyor? Bir de hukuk sistemimizde kaynak eksikliğinden var olan sıkışıklıktan haberdar olması gereken Anayasa Komisyonu’nun hukukçu Başkanı, hakim ve mahkemeleri bu şekilde meşgul etmiş olmayı nasıl açıklıyor acaba?

Kuzu Bey’in, Başbakanı’nın açtığı “helalleşme” yolundan onu takip etmesini bekliyorum. Ben öyle helalleşmekten falan anlamam, bana fazla bir şey ifade etmez. Medeni bir insan olduğunu umduğum Kuzu Bey’den, benden ve BirGün’den kamuoyu önünde özür dilemesini bekliyorum doğrusu. Bana ve gazeteme karşı bir “vendetta”ya dönen açtığı davaların “ürkütmek, yıpratmak, korkutmak” için açıldığını ve işe yaramadığını kabul etsin ki, esas sorunları tartışalım. 
  
ANAYASA

Gündem anayasa. AKP, oy veren seçmenin yarısının oyunu alarak iktidar oldu. Başbakan “ustalık” dönemim diyor. Artık şeffaf olabilme güvenini bu iktidardan görmemiz gerekmez mi? Karınca kararınca ben, “anayasa tartışması” için Başbakan tarafından kamuoyu önünde görevlendirilmiş Burhan Kuzu’dan cevap  beklediğim üç soruyu önüne koyuyorum:

1) Türkiye’nin en büyük etnik azınlığı ve en büyük sorunu: Yeni Anayasa Kürtlere ne sunacak? Kuzu Bey “bölgesel özerklik” ve “yerel idarelerin güçlendirilmesi” yani “desantralizasyon” deyince ne anlıyor? “Anadilde eğitim” anayasal güvence altına alınacak mı? “Türkiye vatandaşlığı” dendiğinde, bu tarifin içi nasıl doldurulacak?

2) Türkiye’nin en büyük dini azınlığı: AKP Anayasa’da, ülkemizin en büyük dini azınlığı olan Alevi’lerin artık ana hatları ile hepimizce bilinen istek ve beklentilerinin hangilerini, nasıl karşılamayı öneriyor? Yeni anayasa “Cem Evleri”, “din eğitimi” ve “diyanet işleri teşkilatı” için ne diyecek veya demeyecek?

3) Türkiye’nin en büyük cinsel azınlığı: Kuzu Bey, bizlerin o çok iyi bildiği “"Eşcinseller de eşitlik istiyor, verecek miyiz? Tabii ki vermeyeceğiz!", bu bir dahaki yüzyılın hakkıdır çizgisinde ısrar mı ediyor? Sayılarının yedi milyon civarında olduğunu tahmin ettiğim bu azınlık, yeni anayasadan bir şey beklemesin mi?

Bu sorulara cevap vermem, veremem, “önce ötekiler ne düşündüklerini söylesin” demek veya cevap veriyormuş gibi yapıp işi kargaşaya getirmek şark kurnazlığı olur. Ustalık döneminde olduğunu söyleyen, oy veren ülke seçmeninin yarısının oyunu almış bir iktidar bu soruları cesaret ve şeffaflıkla cevaplayamazsa, bu ülke anayasa yapamaz. Anayasa tartışmaları mecrasından çıkar; iş ‘Recep Bey’i, Başkan istiyor musunuz’ a döner. Zorlamalarla çıkarılan, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir anayasa olur; özgürlükçü, bireyi öne çıkaran, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü sağlamaya dönük, demokratik, sosyal, lâik bir Cumhuriyet anayasası olmaz, AKP’nin Anayasası olur ve kalıcı olmaz.

Seçim kazanıp iktidar olabilirsiniz. Ülkenin bütün kurumlarını etkiniz, kontrolünüz altına alabilirsiniz, muhalefeti korkutup ordu ve patronlarla bir uzlaşmaya da varabilirsiniz, hatta bir seçim öncesi önceliğiniz olan AB standartlarını unutabilir, unutturabilirsiniz de, ama “demokrasi”, “insan hakları”, “hukukun üstünlüğü” gibi kavramları keyfinize göre yorumlayıp çarpıtamazsınız. Çünkü bu kavramlar, yıllar süren Batı Demokrasisi pratikleri ile denenmiş ve belli bir standarda ulaşmış evrensel kavramlar. Kuzu Bey, Kuzu Bey size naçizane iki teklifim olacak: 1)BirGün’le uğraşmayı bir kenara bırakıp Anayasa hakkında memleketin beklediği sorulara cevap verin lütfen, 2) Avukatlarınız BirGün ve bana karşı açtığınız davaları hâkim önünden bir adım ileriye bile götüremiyor, arzu ederseniz size bizim gazetenin avukatlarından bir kaç arkadaş tavsiye edebilirim. Veyahutta bizim üniversitenin (Bilgi), İnsan Hakları Hukuk Yüksek Lisans Programı iyidir; avukatlarınıza tavsiye ederim. 
 
BirGün


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam