28/01/2008 | Yazar: Kaos GL

Sanki en önemli bilgiymiş gibi, Yeni Şafak'ın haberi Ergenekon'un Orhan Pamuk için tuttuğu tetikçiden "eşcinsel" diye söz ediyor. Heteroseksüel çeteciler diyor muyuz allah aşkına?

Sanki en önemli bilgiymiş gibi, Yeni Şafak'ın haberi Ergenekon'un Orhan Pamuk için tuttuğu tetikçiden "eşcinsel" diye söz ediyor. Heteroseksüel çeteciler diyor muyuz allah aşkına? Bu güdük zihniyeti, Ergenekon acımaz ezer geçer. Nilüfer Zengin’in kaleminden.

Suikast, darbe, sivil baskı, hatta yeni bir devlet projesi içerikli planları ve eylemleriyle Ergenekon "yapılanmasını" aslında parçalarını başka zamanlarda başka olaylarda gördüğümüz, bugün nihayet bütünüyle karşılaştığımız bir bulmaca gibi görebiliriz.

Birtakım emekli askerler, gazeteciler, avukatlar yüksek "Türklük ülküsü" hedefiyle cephanelikler ve cinayetler üzerinden kendi iktidarlarını tesis etmeye soyunmuşlar...

Medyayla bu operasyonun ilişkisi ise tam bir karşılıklı aşk aslında. Kuşkusuz medya olmasa bütün bu parçaları birleştirmek ve bu kirlilik bütününe erişmek imkansız olurdu. Ancak medya da bu operasyonla birlikte açığa çıkan meseleyi bitmez tükenmez bir haber kaynağı olarak görüyor, ona önlenemez bir iştahla yaklaşıyor.

Örneğin bugün Yeni Şafak'ta olaya dair haberde yazar Orhan Pamuk'u öldürmesi için tutulan tetikçiden "eşcinsel tetikçi" diye söz ediliyor.
Bize ne?

İyi de nasıl? Bize ne?

Tetikçinin eşcinsel olması onu daha "kötü" mü kılacak? Tetikçi "eşcinsel" olursa diğer çetecilerin arasında en "sevimsiz" mi kılınacak? Ya da diğerleri mi belirsizleştirilecek? Bütün bu döngünün içinden bir tek yaka paça sorguya götürülen tetikçi mi kamuoyunun öfkesine yem edilecek? Bu "hem tetikçi hem eşcinsel" vurgusuyla nasıl bir atmosfere yuvarlanacağız? Toplumsal cinsiyet ayrımcılıklarına hiç rastlamadığımız, eşcinsel ya da heteroseksüel olmanın fark etmediği bir ülkede yaşıyor olsaydık bile "eşcinsel tetikçi" demek çok manasız kaçardı...

Susurluk, Danıştay, Hrant Dink cinayeti, VKGBH

Haberi böyle alakasız, mesnetsiz, ne idüğü belirsiz "bilgilendirmelerle" sunmak kamu vicdanında uyanan öfkeyi derinleştirmek ve zaten yeteri kadar kirli ve bulanık bu "öbeği" daha da muğlaklaştırmayacak mı?

Bu olayda vicdan sahibi bütün insanların, gazetecilerin odaklanacağı yerler belli:

— Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'nin (VKGBH) adı ilk kez Danıştay cinayetinde ortaya çıktı. Hakim Mustafa Yücel Özbilgin'i öldüren avukat Alpaslan Arslan'ın otomobilinde VKGBH Genel Başkanı Taner Ünal'ın kartviziti bulunmuştu.

—Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan Veli Küçük'ün Alpaslan Arslan'la fotoğrafı çıkmıştı.

—Veli Küçük de malumunuz. Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı'nın son telefon görüşmelerinden birini Veli Küçük'le yaptığı ve Susurluk'un kilit isimlerinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın kullandığı cep telefonunun da o dönemde Giresun Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Küçük adına kayıtlı olduğu saptanmıştı.

—Ankara’da VKGBH'ye yönelik operasyon kapsamında tutuklanan Ahmet Cinali'nin Giresun'daki evinde yapılan aramada ele geçirilen el bombasının Ümraniye'deki gecekonduda ele geçirilen el bombalarıyla aynı seri numarasından olduğu saptandı.

—Hrant Dink 301'den yargılandığı sırada davayı Veli Küçük'ün de izlediğini görünce "korktuğunu" söylemişti.

Bütün bu bağlantılar bize kalbimizdeki ağırlığın kirli bir su kaynağından beslenen, arsızca bütün evimize dolanmış sarmaşıktan olduğunu söylüyor zaten.

"Eşcinsel tetikçi" filan diye yola devam edersek aklımızı, zihnimizi ve dilimizi kirlenmeye bırakmışız, bitmişiz, hatta ölmüşüz, ağlayanımız yok demektir.

Etiketler: medya
İstihdam