13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Aşk bizi kaygılandırır. Kaygı içermeyen Aşk yoktur. İnsan bir diğerini sevmek için benliğinden çok şey feda etmek zorunda ve burada, özellikle bağlandığı birisinin kendisini terk etmesi, ihanet etmesi ya da saldırgan davranışlarda bulunması deneyimini yaşamış kişilere tehlikeli geliyor.’
‘Aşk bizi kaygılandırır. Kaygı içermeyen Aşk yoktur. İnsan bir diğerini sevmek için benliğinden çok şey feda etmek zorunda ve burada, özellikle bağlandığı birisinin kendisini terk etmesi, ihanet etmesi ya da saldırgan davranışlarda bulunması deneyimini yaşamış kişilere tehlikeli geliyor.’KAOS GL
Ayrım
Kafalar sorgulamadan kabul edilmiş ‘doğru’ların üst üste yığıldığı çöp tenekeleri olmaktan kurtulduğu zaman.
Sevgili Yeşim [[Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek]] adlı yazında katıldığım çok şey var (yukarıdaki paragraf dikkate alındığında). Aşkta masumiyeti yitirdik. Öylesine büyük hüsrana uğradık ki, en kutsal geleneksel değerlerimizden biri olan romantik aşk idealinden kuşku duyan bir kültür yaratmanın eşiğine geldik. Ama sonuçta kuşkuculuk ihanete uğramış romantiklerin kaderidir. Günümüzde aşk, cinsellik, yakınlık ya da evliliği iktidarı aklımıza getirmeden düşünmeyi olanaksız hale getirdiler. Ben Türkiyeliyim ya belki katkım olmuştur. ‘Konuşan Türkiye’yi yarattık ama ‘Düşünen Türkiye’nin henüz çok uzağındayız. Her konuda hazırlanmış birkaç cümlelik hazır yanıtlar yedeğimizde dolanıyoruz. Ne özgünlük var ortada, ne düşünülmüşlük… Her şey ‘modalar’ halinde yaşanıyor ve yine ne yazık her şey dünden popülerleşmeye bu kadar teşne iken, herkes her yerde alt kimliğini aramaya başlıyor. Bir Allah’ın kulu da şu üst kimlik, alt kimlik, grup aidiyeti, kimlik-kişilik ilişkisi gibi kavramlar üzerine kafa yorsun.
Belki o zaman eski duygusal Aşk tanrısı imgesinin değiştiğini o artık elinde yay tutan haylaz, ne yapacağı bilinmez bir çocuktan, bir tür cinsel hınzır veletten çok vahşi ya da şeytani niyetlerle iktidar süren acımasız bir tanrı olduğunu görürler.
Aşk bizi kaygılandırır. Kaygı içermeyen Aşk yoktur. İnsan bir diğerini sevmek için benliğinden çok şey feda etmek zorunda ve burada, özellikle bağlandığı birisinin kendisini terk etmesi, ihanet etmesi ya da saldırgan davranışlarda bulunması deneyimini yaşamış kişilere tehlikeli geliyor. Bizler büyürken, en çok arzuladığımız şeyden korkmayı öğrenen yaratıklarız. Söz özetlenirse: Yakın ilişkilerimizin iktidar saplantısıyla kirlenmesine yol açan en önemli etken olarak görülen âşık olmanın yarattığı kaygıdan söz ediyorum. Bu çok önemli altını çizmek istiyorum.
Kaygının yakın ilişkilerin şekillenmesinde oynadığı rol son zamanlarda yeterince dikkat çekmiyor; çünkü insanlık durumu hakkındaki düşüncelerimizde kaygı artık merkezde yer almıyor. Bunun nedeni biraz da çağdaş psikoterapinin kaygıyı bir enfeksiyon türüymüş gibi ilaçlarla tedavi etme eğilimi göstermesi. Sosyal bilimciler, feministler ve aile terapistleri gibi yakın ilişki ve aile davranışı kuramcıları şu anda cinsel politika ile öylesine meşguller ki aşkın hem kadını hem erkeği kaygıya sürüklediğini göz ardı ediyorlar. Kaygının kendimizle, doğayla ve birbirimizle ilişkilerimize huzursuzluk getiren davetsiz ama kaçınılmaz bir konuk olarak tüm insani birleşmelere katıldığı yolundaki eski edebi ve felsefi düşünüşü yitirdik.
Kaygı, gücümüzün sınırlı olduğunu bilmemizle, ölümlülük bilincimizle ve bizi kemiren kuşkularla ilişkilendiriliyor; çünkü diğer hayvanların tersine biz bundan sonra ne olacağını tahmin etmeye çalışırken, bilinmeyenlerle yüzleşmenin yanı sıra, girilmemiş yolları da yansıtabiliyoruz.
Dört bir yandan modern çağda Aşk tehlikelidir mesajları yükleniyor beyinlerimize.
Sorguladığım kadar varım. Düşünen olarak ‘moda’ yaşamayı reddediyorum. Yaşamsal olan her alanın iktidarı yok etmesi, soyması gerekir.
Egemen kültür dayatmalarıyla üstüme gelirken kendi duruşumu kendi evrenim içerisinde belirlemek zorundayım.
Karşı duruşum lezbiyenliğimi bana aşikâr eden Aşk’dan güç alıyor ki o Aşk bende varken karşı özneyi bulmuş ya da bulamamış bunu çok da önemsemiyorum. Değil mi ki nice sevgiler gördük, seveni yangınlarda bırakıp yabancı tenlerde kendini tüketen. İhanetler gördük, yalanlar gördük bizim olan her şeyi bir bir yağmalayan. Ama hep sevdik. Hepsi bu değil mi?
Kaynak: Kaos GL, Aralık-Ocak 19992000, Sayı 1
Etiketler: