12/05/2025 | Yazar: Kaos GL
“Çok yoğun gündemlerde muhabir sayısı yetişmeyince birbirimizle haber paylaşmamız gibi, Silivri nöbeti paylaşıyoruz. Neden alındığımı hâlâ bilmiyorum. Sorgudaki sorular üzerinden tahmin etmeye çalışsam da bir türlü 5N1K’ya ulaşamıyorum.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın hazırladığı Basın Özgürlüğü Raporu: 2024-2025 yayınlandı.
Raporda; cezaevinde bulunan gazetecilerden 12’sinin erkek, 6’sının kadın, birinin ise LGBTİ+ olduğu belirtildi. Bununla beraber; raporda yürürlükteki on dört TİS’in onunda “pozitif ayrımcılık” ve “toplumsal cinsiyet eşitliğinin güvenceye alınması” maddelerinin yer aldığı ifade edildi:
“Pozitif ayrımcılık maddesi özetle işyerinde; “kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını, kadın, genç, yaşlı, göçmen, engelli ve LGBTİ+ işçilerin hiçbir şekilde ayrımcılığa uğramamasını” garantiye alıyor.”
Raporda; 21 Şubat’tan bu yana tutuklu bulunan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ın da mektubu yer aldı.
Tar’ın mektubunu sizlerle paylaşıyoruz:
“Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır”' sözünü gazeteciler için “Her gazeteci bir gün Silivri’yi tadacaktır” diye revize etmemiz gerekiyor. Çok yoğun gündemlerde muhabir sayısı yetişmeyince birbirimizle haber paylaşmamız gibi, Silivri nöbeti paylaşıyoruz. Neden alındığımı hâlâ bilmiyorum. Sorgudaki sorular üzerinden tahmin etmeye çalışsam da bir türlü 5N1K’ya ulaşamıyorum. Haliyle Silivri nöbetinden paylaşacak bir haber de çıkartamıyorum. 12 yıllık meslek hayatımda bu bir ilk. İlk kez bir haberin unsurlarını bir araya getirip dört başı mamur bir haber metni oluşturamıyorum. Sorguda 2012 ve 2013 yıllarına ait telefon görüşmesi kayıtları ile karşılaştım. 2012 yılına ait kayıtlar, Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci olduğum dönemde LGBTİ+ öğrenci topluluğunun etkinlikleriyle ilgili telefon görüşmeleri, gazetecilere okulda neler olduğuna dair verdiğim demeçler ve bilgiler ve onca yıldan sonra doğal olarak hatırlayamadığım görüşmelerden ibaret. 2013 yılında ise 1 Mayıs eyleminde Şişli’deki DİSK önünden o dönemki haber müdürümle yaptığım görüşme ve telefondan haber geçmem dosyaya girmiş. Bu sorular tuhaf bir nostaljiye kapılmama yol açtı. Koğuştaki genç arkadaşlara, “Bizim zamanımızda akıllı telefonlar yoktu ya da yetersizdi. Haberi Whatsapp’tan yazıp geçemezdik. Telefondan dikte ederdik” derken buldum kendimi ve hemen kendimi uyardım: Sen o kadar yaşlı değilsin henüz, bu cümleler hiç yakışıyor mu? Toparlan kendine gel, cilt bakımını yap ve yüzünün ışıl ışıllığıyla mutlu ol. Ancak cilt bakımı araçlarım olmadığından bu planım da suya düştü. Şimdilik beyaz sabunun cildimde yaratacağı mucizeye güveniyorum. İçerde haber kaynaklarımız çok kısıtlı. Buna bir de benim özel olarak ilgilendiğim LGBTİ+ gündeminin neredeyse hiçbir gazete ve TV kanalında haber olmamasını ekleyince; canım biraz sıkılmıyor değil. En son iktidarın LGBTİ+’ların kendini ifade etmesini hapisle cezalandırmayı planladığı kanun teklifi taslağını neredeyse hiçbir gazetede görmeyince iş başa düştü dedim ve avukatlardan alabildiğim bilgilerle bir şeyler yazmaya koyuldum. Anlayacağınız içerde de dışarda da durum ve ahvalim aynı. Ancak içerde olmam diğer meslektaşlarıma bana haber atlatma fırsatı yaratıyor. Lütfen bu fırsatı değerlendirin ve LGBTİ+ haklarına bu kadar yoğun bir saldırı hazırlığını haber gündeminize alın. Dayanışma mektup ve mesajlarınız beni ziyadesiyle memnun etse de; bu gündemin haberleştirildiğini kamuoyunun LGBTİ+’lara yapılanlar hakkında habere ulaşabildiğini görmek beni daha mutlu edecek.”
Etiketler: insan hakları, medya, yaşam, araştırma