11/03/2013 | Yazar: Kaos GL

Lambdaistanbul’dan LGBT aktivisti Yıldız Tar, Mersin Kadın Gazetesi’nden Zeliha Akkuş’un sorularını yanıtladı.

Yıldız Tar: Her yerde homofobi var ama farklı tezahür ediyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Lambdaistanbul’dan LGBT aktivisti Yıldız Tar, Mersin Kadın Gazetesi’nden Zeliha Akkuş’un sorularını yanıtladı.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Gençlik Meclisi’nin geçtiğimiz günlerde Mersin Üniversitesi’nde düzenlediği “Cinsiyetçiliğe, Ayrımcılığa, Ötekileştirmeye Son” isimli panele konuşmacı olarak katılan LGBT Aktivisti Yıldız Tar, Mersin Kadın Gazetesi’nden Zeliha Akkuş’un sorularını yanıtladı.

Zeliha Akkuş: Mersin Üniversitesi’nde düzenlediğiniz panelde gençler size nasıl bir duygu yaşattı?
Yıldız Tar: Açıkçası ben bu kadar geniş bir katılım beklemiyordum. Salon doldu taştı, sonradan gelenler salona giremedi. İnsanlar merdivenlerde oturuyordu. Salondan sıkıntılı sorular geleceğini düşünüyordum ancak tam tersine birçok insan, düzgün sorular yöneltti. Tartışmayı açan, ’nasıl mücadele edebiliriz’i sorgulayan insanlar çoğunluktaydı. Aynı zamanda birçok insan salonda açıldı, ’Ben de eşcinselim’ dedi. O kadar güzel bir atmosfer vardı ki ben Mersin’den umut dolu ayrılıyorum.

Zeliha Akkuş: Mersin özgürlükçü yaklaşımını belli mi etti yani?
Yıldız Tar: Bütün Mersin adına konuşabileceğimi sanmıyorum. Çünkü üniversiteler her zaman için daha esnek bir yapı sergiler. Ancak Mersin’de pek çok eşcinselin kimlik mücadelesi adına, açılmak, kendini ifade etmek adına tetikleyici bir şeyler beklediğini fark ettim.

Zeliha Akkuş: Eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanmasına tepkiniz nedir?
Yıldız Tar: Eşcinselliğin hastalık olmadığını uluslararası sağlık örgütleri yıllar önce açıkladılar. Bu bir kimliktir, kişiliktir. Ancak son dönemde kasıtlı olarak bunun bir hastalık olduğunu topluma empoze etmeye çalışan, tırnak içinde söylüyorum ’bilim adamları’ türedi. Bu insanlar hiç bir etik anlayış gözetmeksizin, bilimsel etiği ayaklar altına alarak bunu iddia edebiliyorlar.

Zeliha Akkuş: Psikiyatristlerin de ataerkil düzenden geldiğini, belli ön yargılarla yetiştiğini varsayarsak eğitim yeterli değil mi diyorsun?
Yıldız Tar: Değil. Erkek egemen zihniyeti sorgulamadığı sürece, bilim de tarafsız bir şey değil. Bilimin tarafsızlığı iddiası başlı başına sıkıntı sanırım. Erkeklikten kurtulmayan psikiyatristin yaptığı bilim de böyle oluyor!

Zeliha Akkuş: Anladım. Yani bu psikiyatristin yaptığı şahsi bir yönlendirme değil zihniyetinin dışavurumu.
Yıldız Tar:  Şimdi bu olay şuna çok benzer. Kadınlar uzunca bir süre erkeğin bir tamamlayıcısıdır yani ’kadınlar daha az zekidir, kadınlar daha aptaldır’ falan bu şekilde ifade edilen şeyler, burada da aynısıdır. Ben o yüzden bilimsel tarafsızlığa ulaşabilmeleri için, özellikle bilimsel alanda çalışan insanların, ataerkil homofobi ve transfobi eğitiminden geçirilmesinden yanayım.

Zeliha Akkuş: Bir gazeteci, hangi donanımda olmalı ki doğru olan, ayrımcı dili olmayan, homofobik olmayan bir biçimde LGBT’lerin haberlerini yapabilsin?
Yıldız Tar: LGBT haberi yaparken medyanın klasik yaklaşımı magazinleştirmektir. Bu iyi niyetli gibi gözüküyor ama çok sıkıntılı bir şey. Örneğin "Flaş! Eşcinseller basıldı" diye yazıyor, bir tane çok frapan bir fotoğraf kullanıyor, hiç bir metin yok, hiç bir bilgi vermeden magazinleştiriyor.

Diğeri ise doğrudan nefret söylemi. Haber Vaktim’nin yaptığı haberler örneğin. Bunlan ise nefret kusan bir fabrika gibi çalışıyorlar.
Bir diğeri ise LGBT’lerle ilgili hiç bir bilgiye sahip olunmadan yapılan haberler. Bu arkadaşlar konuya dair hiç bir bilgiye sahip olmamalarına rağmen hiçbir LGBT derneği ile iletişime geçmeden, kendi kafalarından, ön yargılarla dolu, mahallelerinde duydukları şeylerle haber yapıyorlar.

Zeliha Akkuş: Medyadaki homofobiye karşı neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Yıldız Tar: Lamdaistanbul olarak, bizim yaptığımız medya eğitimleri var. Ankara’da Kaos GL’nin derneği ve kendilerine ait bir haber ajansları var. Medyada çıkan LGBT haberleri tek tek takip edilip raporlaştırılıyor. Haberler tek tek taranıp "Bu haber bu yüzden yanlıştır, şu haber bu yüzden yanlıştır" şeklinde aylık medya raporu yayınlıyorlar. Biz bunları olabildiğince, özellikle İstanbul’daki basın yayın organları ile toplantılar düzenleyip "muhabirlerinize anlatalım" diyoruz. Bilgilendirme süreçleri yapmaya çalışıyoruz ama dernekler çok pasif kalabiliyor. Mesela İstanbul dışına çıkamıyorlar, bütçe sıkıntıları gibi sebeplerden ötürü. Kaos GL’nin kendi yerel muhabir ağı var ve çeşitli eğitimlerle bu muhabirlere LGBT haberciliği öğretiliyor. Yaygın medyaya çok fazla ulaşabildiğimizi söyleyemem. Yaygın medya içerisinde en fazla LGBT haberi yapan Radikal bile bazen çok kötü haber sunumu ortaya koyabiliyor.

Zeliha Akkuş: Yani bir şekilde, zihinlerinde kendilerinin belirledikleri olayları aksettiriyorlar değil mi?
Yıldız Tar: Evet. Örneğin, biz "trans cinayeti" diyoruz, onlar ise haberi "travesti öldürüldü" şeklinde yapıyorlar. Ama normalde nedir? Habercilikte katilin ismini ön plana çıkarılır.
Mağdur değil, onu öldüren kişinin haberleştirilmesi yerine, bir de üstüne üstlük onun ne olduğunu belirterek "hak etmiş" tavrı sergiliyorlar. Trans, gece mini etek giymiş sokağa çıkmış. Bunun alt metni ne? "Gece mini etek giyip sokağa çıkan öldürülsün ve transsa zaten öldürülsün!"

Zeliha Akkuş: Medya çok mu önemli?
Yıldız Tar: Bence çok önemli değerde duruyor. Çünkü medya bütün ideolojinin üretildiği yerdir. Yeniden üretildiği, toplumla temas ettiği, bunun yanında, birçok mesajın manipüle edilerek verildiği bir alan. Bu alanda doğru şekilde yer almak, doğru temsilin peşinden koşmak çok önemli bana kalırsa. Bir de ulaşamadığımız yerlere aslında o gazeteler ulaşıyor. En basiti büyük bir gazetenin bir köşesinde ufacık doğru yapılmış bir LGBT haberi, Çorum’un ücra köşesindeki bir eşcinselin okuyup kendine güvenmesini sağlayabilir. Çünkü birçok LGBT’nin temel sorunu kendine güvensizlik, bocalamak, kimseden destek görememektir. Aktivistler insanlara her zaman ulaşamıyor ama medya ulaşıyor. Dolayısıyla, tam tersi bir biçimde verilmiş bir haber olayı bitirir. Kendisini küçümseyen, yadırgayan, aşağılayan bir haberi okuyan bir eşcinselin ömründe her zaman kalacak çok travmatik bir his yaşatır.

Zeliha Akkuş: Biz kadın hareketi içerisinde bir yanlış haberin, kadın hareketine darbe vurduğunu düşünüyoruz ama siz bir de bireyi yok edebileceğini düşünüyorsunuz. Yani burada, o cinsel kimliği yaşayan bireyi de bir çukura atabiliriz yani bir haberle...
Yıldız Tar: Çukura atmanın da ötesinde o yalnızlık hissini daha da pekiştiriyor. Çünkü birçok LGBT birbirini çok rahat bulamıyor. İnternetle birlikte daha rahat buluyor, dayanışıyor, bir süre sonra o dayanışma bağına göre bir şeyler yapılabiliyor ama bulmak için adım atmak bile büyük bir aşama. Düşünsenize öyle bir ailede yaşıyorsunuz ki eşcinselin e’si duyulduğunda bütün hayatınızı mahvedecekler. Anne babanın eve kapatıp aç bırakması, sopalarla dövmesi ki nefret cinayetleri dediğimiz şey bu ülkede en çok ailede oluşuyor en yakınları tarafından işleniyor; babalar, amcalar öldürüyor.

Zeliha Akkuş: Ne ilginç, ne kadar benzerlik var; kadınları da öldürenler en yakınları. Burada çok büyük bir benzerlik var. Peki Ayşe Arman LGBT’lerle ilgili müthiş haberler yapan ve çok bambaşka bir pencereden bakan bir kadın ama ben şunu da görüyorum; diyorlar ki "zaten o kadın sapık." Sizin daha doğru adreslerle ve doğru röportajlar mı yapmanızda fayda var acaba diyorum ne düşünüyorsun bu konuda?
Yıldız Tar: Alternatif medyada sıkıntı yok. Yaygın medyada röportaj yapmak isteyen zaten çok kişi yok. Bir kısmı da röportajı zaten ’eşcinsellerin gizli dünyasından biraz bahseder misiniz?’ mantığıyla yapmak istiyor. Bu soruyla gelindiği zaman biz röportaj vermiyoruz. Bu bir kimlik ve hak mücadelesi. İnsanların merak ettiği şey ise "bu eşcinseller nasıl sevişiyor?" Bu özel hayata müdahaledir. Ben niye şimdi özel hayatımı sana anlatayım. Ben sana sorabiliyor muyum ki sen bana sorabiliyorsun. Ayşe Arman’ın da haberciliğinin beğendiğim yanları da var, beğenmediğim yanları da. Hürriyet gibi yaygın bir organda Ayşe Arman bu meselenin peşinden koşturan tek isim.

Zeliha Akkuş: Peki Ayşe Arman’ı okuduğun zaman size yaklaşımını hiç ayrımcılık olmadan yargısız mı buluyorsun?
Yıldız Tar: Ben Ayşe hanımın yaklaşımının vitrinci bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu mesele pek bilinmiyor marjinal bir mesele, ajitatif bir mesele, "ay aman vah yazık görüyor musun böyleleri de var." dili kullanılıyor.

Zeliha Akkuş: LGBT’ler bu dili fark ediyor mu?
Yıldız Tar: Bir çok kişi fark ediyor. Ayşe Arman’la da zaten pek bir iletişimimiz yok dernek olarak. Geldiğinde elbette oturur konuşuruz ama geldiğinde ilk diyeceğimiz şey şu olur: "Meseleyi bu kadar duygusallaştıran sizin bu diliniz, bu açıdan sıkıntı yaratıyor." derdim. Çünkü ben hak mücadelesinin biraz daha soğuk kanlılıkla, daha akılcı bir yerden yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Zeliha Akkuş: Ortada bir hak mücadelesi var, aslında kişisel haklarınızın mücadelesi mi var yoksa şöyle bir şekilde de bakabilir miyiz olaya? Sırf para kazanmak için, sahnelerde yer bulabilmek için LGBT gibi görünenler de var mı?
Yıldız Tar: Böyle bir şey yok. Bu yaklaşımın sıkıntılı olduğu taraf şu, toplumda eşcinsellik puan kazandıran bir şey olsaydı bu kadar nefret cinayeti olmazdı. O çok rahat görünen eşcinsel şarkıcıların hayatları da öyle göründüğü gibi rahat değil, bunu belirtmek isterim. Ne zorluklar yaşıyorlar. Ayrıca LGBT hareketinin, örgütlenmelerinin etik değerlerine göre kişinin beyanı esastır. Birey ’ben eşcinselim’ diyorsa eşcinseldir, heteroseksüelim diyorsa heteroseksüeldir. Çünkü bunun bir tık ötesini kurcalamak karşındaki kişinin özel alanına müdahale etmek anlamına gelir. Beyan esastır, bitmiştir; kişi ne diyorsa odur. Açılmak haktır, ifşa etmek suçtur. Örneğin Zeki Müren’in ben hiç ’Ben eşcinselim’ şeklinde bir beyanını duymadım. Bu durumda ben ’Zeki Müren eşcinseldir’ diyemem. Çünkü onun öyle bir beyanı yokken ben onu ifşa edemem. 

Zeliha Akkuş: Muhafazakâr partilerin LGBT’lere yaklaşımı konusunda neler söylemek istersiniz?
Yıldız Tar: Ataerkil sistemi en kuvvetli biçimde sindiren yapılara sahipler. Bu nedenle takındıkları tavrı yadırgamıyorum zira varoluş nedenlerini yerine getiriyorlar. Başka bir ifade ile öğretilmiş olan ve benimsedikleri o katı yargıların ürünü olan tavrı sergiliyorlar. Öte yandan bu muhafazakâr yapıların içinde de LGBT’ler var ve ben onlar için çok üzülüyorum. Çünkü kendilerini ifade etmeleri mümkün değil. Dolayısıyla hem eşcinselsen hem de muhafazakâr bir yapı içerisindeysen işin 2 kat daha fazla zor. Aslına bakacak olursanız homofobik yapı bütün siyasi partiler içinde mevcut ama bunu kurumsal olarak uygulayan partiler AKP ve MHP. AKP’nin bakanı çıktı "Eşcinsellik hastalıktır" dedi. Yürüyüşlerimizde, etkinliklerimizde bizlere saldıranlar ülkücüler. Diğerleriyle sorunlarımızı konuşmak için bir masa etrafında toplanılabiliyor fakat bu ikisiyle oturulmuyor, hatta bence oturulmaması da gerekiyor.

Zeliha Akkuş: Eğitim, homofobiyi ne yönde etkiliyor?
Yıldız Tar: Toplumun eğitimsiz kesimi şiddet uygularken, daha eğitimli aileler ise bunun bir hastalık olduğunu düşünerek zorla psikiyatriste terapiye götürüyor. Hatta terapiyi bırakın hormon vermeye çalışıyorlar. Ve baktığımız zaman bu aile muhafazakâr bir aile değil. Anlayacağınız her yerde homofobi var ama farklı tezahür ediyor. 

Etiketler: medya
İstihdam