06/05/2025 | Yazar: Kaos GL

bianet’ten Evrim Gündüz yazdı: “Önder’in cenazesine pek çok farklı politik çevreden kurum ve kişiler çelenk yolladı. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası ve Trans+ Onur Haftası da cenazeye çelenk gönderenler arasındaydı. Çelenk, Barbaros Camii’ne ulaştı; ama uzun süre orada kalamadı. Üzerine iliştirilen yazılar söküldü.”

Yoldaşının cenazesine çelenk yollayamamak: Kamusal yas kimin hakkı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çöpten çıkarılan yazının celenge tekrar yerleştirilmiş hâli, Fotoğraf: Evrim Gündüz / bianet

DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, 3 Mayıs’ta hayatını kaybetti. Önder için 4 Mayıs’ta düzenlenen cenaze törenine İstanbul Trans Onur Haftası ve İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası da katıldı; Önder için cenazeye çelenk gönderdi. Çok geçmeden İstanbul Trans Onur ve LGBTİ+ Onur haftalarının cenazeye gönderdiği çelengin üzerindeki yazıların söküldüğü görüntüler sosyal medyaya yansıdı.

bianet’ten Evrim Gündüz, yaşananları “Yoldaşının cenazesine çelenk yollayamamak: Kamusal yas kimin hakkı?” başlıklı yazısında anlattı.

Gündüz’ün yazısından satır başları şöyle:

“Devletin baskısına, cezaevlerine, yasaklara, sansüre, savaş politikalarına, ayrımcılığa kim karşı durduysa, yolu bir şekilde Sırrı Süreyya ile birleşmişti. Kürt özgürlük hareketinden sosyalist çevrelere, öğrencilerden Cumartesi Anneleri/İnsanları’na, işçilerden sanatçılara uzanan geniş bir politik hatta bir halkaydı Sırrı Süreyya Önder. Lubunyalar için de öyleydi. Yoldaştı.

Önder’in cenazesine pek çok farklı politik çevreden kurum ve kişiler çelenk yolladı. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası ve Trans+ Onur Haftası da cenazeye çelenk gönderenler arasındaydı. Çelenk, Barbaros Camii’ne ulaştı; ama uzun süre orada kalamadı. Üzerine iliştirilen yazılar söküldü. Aktivistler yazıyı çelengin üzerine yeniden astı, sonra bir daha söküldü. En sonunda lubunyaların yolladığı çelengin üzerine iki başka ismin kartonları takıldı. Cenazeye katılan LGBTİ+’lar yazının yırtılmış halini cami avlusunun bir köşesinde, çöpe atılmış şekilde buldu.

Çelengin üzerindeki yazıyı kimin söktüğü, yırtıp çöpe attığı bilinmiyor. Bir kamu görevlisi, bir cenaze çalışanı ya da oradan geçen herhangi biri olabilir. Kimin yaptığı elbette önemli ama belirleyici değil. Bu müdahaleyi tekil bir kişiye indirgemek, asıl kaynağı gözden kaçırmak olur: Lubunyaların kamusal varlığına yönelik sistematik tahammülsüzlük.

Bu olay münferit bir gerilim olarak görülmemeli. Lubunyaların kamusal alandaki varlığının sürekli tehdit altında olduğu, görünürlüklerinin "münasip" sayılan alanlarla sınırlandırıldığı bir düzende yaşıyoruz. O sınırlar, kimi zaman sokaklarda, kimi zaman üniversitelerde, kimi zaman bir cami avlusunda çiziliyor. Bu müdahaleler, LGBTİ+ varoluşunu sürekli olarak "fazla", "yersiz" ve "rahatsız edici" ilân eden hegemonik düzeyde işliyor. Kamusal alanın kimin için kamusal olduğu sorusu, tam da bu çelengin sökülmesi gibi "küçük" olaylarda yanıt buluyor.”

Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, yaşam, siyaset
İstihdam