01/08/2013 | Yazar: Kaos GL

Kocaeli Üniversitesi’ni, Halkla İlişkiler bölümünden terk Esra Güleç’ten dinleyelim.

Yönelim Değil Tercih Rehberi - Esra’nın Kocaeli’si Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Cinsel yönelimimizi ve cinsiyet kimliğimizi kendimiz seçmesek de nasıl ve nerede eğitim alacağımızı bir yere kadarkendimiz seçebiliyoruz. ‘Hayatınızın seçimi’ midir bilinmez ama üniversiteli olmadan önce iki defa düşünmekte fayda var. Zira fizikçi Albert Einstein boşuna “öğrenmemi engelleyen tek şey eğitimim,” dememiş.
 
Üniversite tercih rehberlerinin tanıtım kataloğu sıkıcılığını bir kenara bırakıp mevzubahis okulları derslere girip çıkmış, kampüste birasını yudumlamış, sıkıntıdan “okulu bırakıp Tibet’e mi kaçsam?” diye hayallere dalmış kanlı canlı öğrencilerden, mezunlardan ve terklerden dinleyelim dedik.
 
Kocaeli Üniversitesi’ni, Halkla İlişkiler bölümünden terk Esra Güleç’ten dinleyelim:
 
Okulunu/bölümünü nasıl seçtin? Başına geleceklerin farkında mıydın?
Açıkçası çok da bilinçli bir seçim yaptığım söylenemez. Çünkü o dönem ergenliğimin derin bunalımlı günlerinin de getirdiği bir hırsla “aman neresi gelirse gelsin de ben bir kaçıp gideyim buralardan artık özgürleşeyim” düşüncesindeydim. Çocukluğumdan beri hayalim olan şey iletişim alanında bir şeyler yapmaktı bu nedenle iletişim fakülteleri benim için ilk hedefti. Tabi çevremden duyduğum “ne işin var iletişimde öğretmenlik oku hem görmüyorsun hem kadınsın, en iyi meslek, garanti işin olur” laflarına karşı da hep bir karşı duruşum vardı. Zira ben onların istediği akıllı uslu hanım hanımcık devletin bize dayattıklarını yeni nesillere de zorla öğretebilecek bir zihniyete ve yapıya sahip değildim ki bu nedenle iletişim fakültesini yazdım. Fakat burada da gazetecilik yapamazsın halkla ilişkiler oku daha çok iş bulursun cümleleriyle hayatıma, kararlarıma karşı bir tacizde bulunulduğunu söylemeliyim. Açıkçası bu söyleme yenik düştüm ve halkla ilişkiler yazma gereği hissettim. Zira bu ülkede gazetecilik basit ve gereksiz olarak algılanıyordu ve aslında gelişmiş ülkelerde iletişim fakültelerine verilen değerin bizde olmayışı yaşadığımız topraklardaki iletişimsizlik sorununun da hangi boyutlarda olduğunu anlamamıza fazlasıyla yetiyordu.
 
Gazeteciliğe bir nebze olsun yakın olduğu düşüncesiyle yazdım bu bölümü ve kazandım. Fakat anladım ki aslında her bölümün kendine has çok farklı yanları varmış ve hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi ve anlatıldığı gibi değilmiş. Aynı zamanda başıma geleceklerden elbette habersizdim. O dönem tek derdim herkesten ve her şeyden bağımsız bir hayatı elde etmekti yalnızca.
 
Okulunda en sevdiğin ve sevmediğin şeyler neler oldu?
Okulumda en sevdiğim ve beni en çok mutlu eden şey görme farklılığı olan bir birey olarak Kocaeli Üniversitesi’ne kayıt yaptırdığımda hazırlık sınıflarının her açıdan görme engellilere göre düzenlenmiş olduğunu öğrenmek. Bir yıl boyunca Braille alfabesiyle hazırlanmış ders kitaplarıyla diğer sınıf arkadaşlarımla birlikte eşit koşullarda eğitim alabilmek. Okutman hocaların bir kısmının okul açılmadan önce Braille yazı eğitimi almış olması ve hatta hocamın bana Braille olarak ders notu hazırlaması, sınavlarımda soruların Braille alfabe ile hazırlanıp bana sunulması gibi olanaklar, saçma sapan eşitsizliklerle geçirdiğim bir lise hayatından sonra bana oldukça iyi gelmiş ve beni fazlasıyla mutlu etmişti. Bu açıdan birçok arkadaşıma göre de şanslıydım. Zira bu tarz bir uygulama ilk kez Kocaeli Üniversitesi’nin hazırlık sınıfları kapsamında uygulanıyordu. Boğaziçi’nde hazırlıkta okuyan bir arkadaşın o dönem ders çalışabileceği uygun kaynaklara ve materyallere ulaşamadığını biliyorum.
 
En sevmediğim şeyler mi? Of saymakla bitmez herhalde. Homofobik zihniyetlerle dolu bir kampüs, okula başladığım günden terk edene kadar bu söylemlerin sürekli var olması, İstanbul’a yakın oluşuna aldanıp gittiğim halde İstanbul’dan çok farklı bir zihniyeti barındırıyor olması sayılabilir. İşin en tuhaf yanı da üniversitede öğretim üyesi olan bir insanın homofobik ve transfobik söylemlerinin olabileceğini hiç beklemezken bu söylemlerin alasını da onlardan duyabiliyor olmanız o okuldan soğumanız için yetiyor da artıyor.
 
Kampüs ortamı genel olarak nasıldı?
Yeni yapılmış oldukça güzel bol yeşil alanı olan büyük ve geniş aynı zamanda da bol yokuşlu ve merdivenli bir kampüstü. Kampüste Evrensel, soL gibi gazetelerin satışı, dağıtımı güvenliklerin baskılarına rağmen her hafta düzenli olarak yapılabiliyordu. Kampüste eylemlerin düzenlenmesi açısından da bir Boğaziçi, bir ODTÜ kadar rahat olmasa da Tekel işçileri için de, açlık grevindeki Kürt halkı için de, Roboski katliamına karşı da gerektiğinde tepki koyabilecek duyarlılık gösteren, dikkat çekebildiğine inandığım önemli bir kitle vardı diye düşünüyorum. Evet, özellikle de geride bıraktığımız eğitim öğretim yılı içerisinde her üniversitede olduğu gibi Kocaeli Üniversitesi’nde de baskılar oldukça arttı. Fakat yine de hiçbir zaman yaşanan toplumsal olaylara tamamen duyarsız bir yerleşke olmadı Umuttepe Kampusü.
 
Okulun LGBT’ler için tercih edilesi bir yer mi sence? Öğrenci toplulukları, yönetimin tutumu, hocaların anlattıkları şeklinde düşünebilirsin bu soruyu.
Öhöm öhöm, şey ben yani bu gerçekten zor bir soru aslında. Belki de hem zor, hem de kolay bir soru. Şöyle söylemeliyim ki ben ancak Kaos GL’yle tanıştıktan sonra çevresine açılabilmeyi başarmış bir lezbiyen olarak okulumdaki genel ortamı ve var olan LGBT bireyleri de tanımıyordum açılana dek. Fakat açıldıktan sonra en rahat fakültenin iletişim fakültesi olduğunu gördüm. Diğer fakültelere nazaran yobaz ve baskıcı anlayışı benimsemiş zihniyetlerle daha az karşılaşıyordum diyebilirim. Öğrenci toplulukları açısından kadın çalışmaları kulübümüz vardı. Fakat öyle bir üniversite ki kadın çalışmaları kulübünü bile üye sayısı az gibi bahanelerle kapatmaya çalışılıyordu. Hatta üniversite bünyesinde açılan kadın araştırmaları biriminin açılması bile çok zor gerçekleşmiş. Ne üzücü! Kadın çalışmaları kulübüyle gerçekten homofobi ve transfobiye karşı güzel şeyler yaptık o kampüste. Sesimizi duyurabildiğimiz en kalabalık ve ilk panelimizi de kadın çalışmaları kulübüyle gerçekleştirmiştik.
 
Hocalar açısından gerçekten farklı bakış açılarına sahip yönetimin zihniyetini benimsememiş olan çok değerli hocaların da var olduğu bir üniversitedir Kocaeli Üniversitesi; fakat o hocaların da seslerini daha çok yükseltebilmeleri için sayılarının daha fazla olması gerek sanırım. Yönetimin bu konudaki tutumundan söz etmeyi bile anlamsız buluyorum aslında. İletişim Fakültesi’nin ve diğer fakültelerin de sekreterleri tarafından panel için izin alma döneminde oldukça tepki almıştım. Fakat Fen Edebiyat Fakültesi’nin sekreterinin hakkını vermem lazım ki bize panel için salon bulabilmek amacıyla gerçekten zamanını ayırmıştı. Ama en önemli desteği hiç beklemediğim bir fakülteden almıştık. Mühendislik Fakültesi’nden kadın hocalar bize çok önemli bir destek sağladılar. Umuyorum sonraki süreçte o hocalar yönetim tarafından tepki almamışlardır ya da herhangi bir baskıyla karşılaşmamışlardır. Hiç unutmuyorum izin almaya çalıştığım dönemde şöyle bir anım olmuştu:
 
Salon ayarlamalarıyla ilgilenen bir kadın hoca ile bölüm sekreteri olan erkek bir memur vardı bir de ben ve arkadaşım. Memur “kızım homofobi ne demek?” diye sordu, ben ne desem nasıl açıklasam bilemedim. O anda salon ayarlamalarıyla ilgilenen hoca orada beni çok iyi kurtarmıştı. “Toplumsal cinsiyetle alakalı, kadın haklarıyla da alakalı” demişti. Öyle ikna edebilmiştik o memuru. Yönetimler her yerde aynıdır bence. Yönetim karşıtı biri olarak şunu söylemeliyim ki bir yerde yönetim varsa orada mutlaka belli kısıtlamalar ve kurallarda vardır. Ve sizi bu kurallara ve kısıtlamalara göre yaşamaya mecbur bırakırlar. O nedenle yönetimler için genel düşüncem tam anlamıyla bu aslında.
 
Okulunun eğitiminden memnun kaldın mı?
Okulumun eğitiminden kesinlikle memnun kalmadım; çünkü İletişim Fakültesi olarak gerçekten çok fazla eksikleri olan bir iletişim fakültesiydi. Açıkçası öğretim elemanları kadrosu açısından da bana çok yetersiz geliyordu. Fakat diğer bölümler için bu değişkenlik gösterir mutlaka.
 
Yurt, yemekhane, burs, iş imkânı babında ne umdun, ne buldun?
Ben yurtta kalıyordum. Kampus içindeki KYK yurdundaydım. Yarı özel bir KYK yurdu olduğu için standartları biraz daha yüksekti fakat 3 yıllık süreçte ben bu yurda nasıl katlanmışım diyerek terk ettim o yurdu. Eve bile o kadar hesap vermezken tanımadığım hiçbir bağım olmayan sakallı bıyıklı kaslı maslı bir grup hödük adam tarafından sürekli takip altındaydım. Sözde güvenlik görevlileri de diyebiliriz onlara. Benim için fazlasıyla güvensiz kişilerdi. Hayatımda birilerine hesap vermek en sevmediğim şeydir ki buna rağmen gerçekten o yurda onca zaman nasıl katlanabilmişim düşününce ben de şaşıyorum kendime. Burs olarak da KYK’nın geri ödemeli bursundan yararlanıyordum. Tabi öğrencilik hayatım için ne kadar yeterliydi orası da sorgulanır. Yemekhane ve diğer kafeler için de şunu söyleyebilirim ki fazlasıyla etobur bir beslenme tarzı yaygındı. Ve geçen yıla dek mecburen yiyordum. Yaklaşık bir yıldır et yemiyorum ve et yemeyen birisinin de o koşullarda beslenme açısından ne denli zorlandığını bu yıl anladım. Bir üniversite kampüsünde et yemeyen öğrencilerin de kesinlikle ve kesinlikle düşünülmesi gerekiyor.
 
Okulun bulunduğu şehir, üniversiteli bir LGBT için neler sunuyor?
Okulun bulunduğu şehir maalesef ki LGBT bireylere pek bir şey sunmuyor. Bizler orada bir LGBT örgütlenmesi oluşturmaya çalıştık; fakat bunun devamlılığını sağlamamız çok zor oldu. Maalesef devamlılık sağlayamadık. Ben bıraktığım için bundan sonra orada ne tür gelişmeler olur bilemiyorum; fakat bir şehir size ne kadar da olumlu şeyler sunarsa sunsun sizin illa ki mücadele vermeniz gerekiyor. Çünkü homofobi ve transfobi toplumsal bir sorun ve devlet eliyle de desteklenen bir mesele. Bu nedenle mücadeleniz en başta bu homofobik ve transfobik devlete karşı olmak zorunda. Sizin varlığınızı hiçe sayan bir devletin oluşturduğu toplumsal yapı da sizi hiçe sayar. Bu da sizi homofobik transfobik iktidara karşıda mücadeleye yönlendirir.
 
Son olarak, tercih rehberini yeniden alsan eline ne seçerdin?
Ahahaha, bu güzel bir soru işte. Seçtim bile. Bir zamanlar “görmüyorsun, gazetecilikte ne işin var” diyenlere inat gazeteciliği seçtim ve kazandım. Bakalım bundan sonraki süreçte beni neler bekliyor olacak. Yaşayıp göreceğiz.
 
Şunu söylemeliyim, kesinlikle ama kesinlikle içinizde var olan ruhu sizden çalmalarına izin vermeyin ve canınız ne istiyorsa, hayalleriniz neyse, neyi yaşamak istiyorsanız onu seçin ve onu yaşamak için mücadele edin. İnanıyorum ki kazanan siz olacaksınız. Ay, çok mu bilmiş konuştum ne?
 
Eğer siz de okulunuzu kendi deneyimlerinizden yola çıkarak anlatmak isterseniz yazıda geçen soruları cevaplayıp 2 fotoğrafla birlikte web@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.
 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam