09/10/2013 | Yazar: Kaos GL
Hacettepe Üniversitesi’ni, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı mezunu ve Almanca Mütercim-Tercümanlık öğrencisi Can’dan dinleyelim.

Cinsel yönelimimizi ve cinsiyet kimliğimizi kendimiz seçmesek de nasıl ve nerede eğitim alacağımızı bir yere kadar kendimiz seçebiliyoruz. ‘Hayatınızın seçimi’ midir bilinmez ama üniversiteli olmadan önce iki defa düşünmekte fayda var. Zira fizikçi Albert Einstein boşuna “öğrenmemi engelleyen tek şey eğitimim,” dememiş.
Üniversite tercih rehberlerinin tanıtım kataloğu sıkıcılığını bir kenara bırakıp mevzubahis okulları derslere girip çıkmış, kampüste birasını yudumlamış, sıkıntıdan “okulu bırakıp Tibet’e mi kaçsam?” diye hayallere dalmış kanlı canlı öğrencilerden, mezunlardan ve terklerden dinleyelim dedik.
Hacettepe Üniversitesi’ni Amerikan Kültürü ve Edebiyatı mezunu ve Almanca Mütercim-Tercümanlık bölümü öğrencisi Can’dan dinleyelim:
Okulunu/bölümünü nasıl seçtin? Başına geleceklerin farkında mıydın?
Dil öğrencisiydim ve İngilizce bir bölüm okumak istiyordum. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı çok ilgimi çekiyordu. Devlet üniversiteleri arasında en yüksek puanlı okul da Hacettepe’ydi. Kaliteli bir okuldu, eğitimi iyi diye duymuştum. Hedefim başından beri Hacettepe’ydi; tutturdum. 2008’de mezun olduktan sonra nicedir planladığım ikinci üniversiteyi okuma hayalimi 2011’de yine Hacettepe’nin Almanca Mütercim-Tercümanlık bölümünü kazanarak gerçekleştirdim. On senedir bu okuldayım diyebilirim yani. =-))
Okulunda en sevdiğin ve sevmediğin şeyler neler oldu?
Hacettepe Üniversitesi ve özellikle de Beytepe Kampüsü kendini sürekli yenileyen, geliştiren, ilkesi olan “Daha İleriye, En İyiye”nin hakkını veren bir kurum ve kampüs. Ben buraya 2003’te geldim, o günden bugüne geçen on senede gerçekleşen gelişim olağanüstü. Sürekli bir yapılanma var. Öğrenci lehine çok yenilik yapıldı ve yapılmakta. Öğrencisine kulak veren, onun ihtiyaç ve isteklerini ciddiye alan bir okul Hacettepe. Özellikle de yeni rektör Murat Tuncer’in ayağının tozuyla yaptığı değişimleri (öğrenci kafeteryalarındaki indirimler, servislerin ücretsiz yapılması, öğretim üyeleri kafeteryasının öğrencilere açılması, otomobil pulunun 190 TL’den 20 TL’ye indirilmesi, kütüphanedeki yenilikler, kampüsteki çeşitli restorasyonlar, ek EGO seferleri…) eminim kendisine en karşı öğrenci ve akademisyenler bile takdir etmiştir. Tabii ki daha yapılması gereken çok şey var. Örneğin, ulaşım hâlâ sıkıntılı. Ayrıca her kayıt döneminde çöken ve saatlerce düzelmeyen ders kaydı sitesi hepimizin ortak şikâyeti.

Beytepe Kampüsü bir öğrenci için gerçek anlamda cennet bence. Her mevsimi ayrı güzel, doğayla iç içe, öğrencisinin her türlü gereksinimine yanıt verecek biçimde kurulmuş… Ben adeta âşığım kampüsüme.
Okulun LGBT’ler için tercih edilesi bir yer mi sence? Öğrenci toplulukları, yönetimin tutumu, hocaların anlattıkları şeklinde düşünebilirsin bu soruyu.
Bildiğim kadarıyla resmî bir LGBT topluluğumuz yok. Olması için başvuruda bulunuldu mu bunu da bilmiyorum. Ama genel tutum, her türlü farklı öğrencinin kendisini rahatça ifade edebilmesine yardımcı nitelikte. Kimse kimsenin hâline, tavrına, giydiğine, görüşüne karışmaz; herkes kendi hâlindedir. Özellikle de LGBT’lerin en fazla bulunduğu ve bu konuda en fazla çalışma yapılan Edebiyat Fakültesi’nde… Ben en azından rastlamadım ve duymadım diyeyim; kimseye haksızlık etmek istemem.
Bu arada Facebook’ta homofobi ve transfobi karşıtı sayfamız bulunmakta: https://www.facebook.com/HacettepeLGBT
Okulunun eğitiminden memnun kaldın mı?
Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümü isminin hakkını fazlasıyla veren, öğrencisini kültür seline boğan bir bölüm. Ayrıca hocalarının çoğu öğrenci dostu, onunla arkadaş olmayı başarabilen, çok güzel insanlar. Kendi adıma çok şey öğrendim diyebilirim. Pek çok olguya, kişiye, olaya bakış açım değişti, pek çok kez iki kez düşünmeye teşvik edildim. Çeşitli bölümlerden aldığım seçmeli dersler ve yine çeşitli bölümlerden arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla okulun geneli için konuşmam gerekirse, ezberci eğitim tümüyle terk edilmiş diyemem; hâlâ lise mantığından çıkamamış hocalar ve öğrenciler de var tabii ki. Elbette işin aslında öğrencinin kendisinde bittiğini, asıl meselenin gelişmeye ve öğrenmeye açık olmak gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Yeni bölümüm Almanca Mütercim-Tercümanlık’ta ise henüz çok yeniyim; bir şeyler söylemek için henüz erken diye düşünüyorum.
Yurt, yemekhane, burs, iş imkânı babında ne umdun, ne buldun?
İki sene okulumun özel yurtları olan Beytepe Öğrenci Evleri’nde kaldım. Bizim başladığımız sene İnternet sorunu vardı, henüz bağlanmamıştı. Ayrıca Beytepe Alışveriş Merkezi inşaat hâlindeydi, çevresindeki pek çok olanak o zamanlar yoktu. Ama yurt genel anlamda modern ve rahattı. Duvarların ses geçirgenliğini saymazsak tabii. =-)) Sırf bu yüzden pek de saygılı olduğunu söyleyemeyeceğim komşularımla ettiğim kavgalar sonucunda üçüncü senemde eve çıktım. Asıl istediğim de buydu açıkçası. Yemekhane yemekleri kalorisine dek hesaplanıp yazılıyor, çeşitlilik ve lezzet güzel, ücreti ise iki senedir 1 TL. Son derece memnunum. Burs olarak babamı kaybettiğim için başbakanlık bursu almıştım, 2009’dan beri de kendi yaşamımı kendim kazanıyorum. O zamandan beri yarı zamanlı öğretmenlik ve çeviri işleri yapıyorum, gayet memnunum.

Okulun bulunduğu şehir, üniversiteli bir LGBT için neler sunuyor?
Ankara bir İstanbul ya da memleketim olan İzmir değil; evet. En azından pek çok semtinde öyle. Çankaya, Kavaklıdere, Gaziosmanpaşa, Kolej ya da Ümitköy gibi semtler daha açık görüşlü ve rahat olabileceğiniz yerler. Bunu yalnızca LGBT bireyler için demiyorum; kadınlar, gençler, farklı etnik kökenler ya da dinlerden insanlar için de nispeten daha yaşanası ve modern yerler. Ama Keçiören, Yenimahalle, Sincan, Etimesgut gibi ilçe/semtlerde daha dikkatli, daha bir “tek tip” olmak gerekiyor. Oturduğum semt olan Eryaman ise şehrin dışında, Etimesgut ve Sincan’a yakın olmasına karşın öğrenci semti, oldukça rahat bir bölge.
Son olarak, tercih rehberini yeniden alsan eline ne seçerdin?
Sanırım İngilizce dışında bir dil seçerdim. O zamanlar hocalarım beni dil bölümü birinciliği için sürekli gaza getiriyordu, yüksek puanlı İngilizce bölümleri dışında alternatif sunan pek olmamıştı. Ben de bu gaza bir güzel gelmiştim. AKE’den pişman değilim, ama iş anlamında, akademisyen ya da edebiyatçı olmayı düşünmeyenler için –ki ben düşünmedim, düşünmüyorum da- biraz dolambaçlı bir seçenek olabilir AKE. Benim gibi arkadaşlar için ikinci bir dile eğilerek kendini geliştirmek daha iyi bir fikir olabilir.
Eğer siz de okulunuzu kendi deneyimlerinizden yola çıkarak anlatmak isterseniz yazıda geçen soruları cevaplayıp 2 fotoğrafla birlikte web@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.
Etiketler: insan hakları, eğitim