29/07/2013 | Yazar: Kaos GL

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni (MSGSÜ), Sanat Tarihi öğrencisi Irmak’tan dinleyelim.

Yönelim Değil Tercih Rehberi – Irmak’ın Mimar Sinan’ı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Cinsel yönelimimizi ve cinsiyet kimliğimizi kendimiz seçmesek de nasıl ve nerede eğitim alacağımızı bir yere kadar kendimiz seçebiliyoruz. ‘Hayatınızın seçimi’ midir bilinmez ama üniversiteli olmadan önce iki defa düşünmekte fayda var. Zira fizikçi Albert Einstein boşuna “öğrenmemi engelleyen tek şey eğitimim,” dememiş.
 
Üniversite tercih rehberlerinin tanıtım kataloğu sıkıcılığını bir kenara bırakıp mevzubahis okulları derslere girip çıkmış, kampüste birasını yudumlamış, sıkıntıdan “okulu bırakıp Tibet’e mi kaçsam?” diye hayallere dalmış kanlı canlı öğrencilerden, mezunlardan ve terklerden dinleyelim dedik.
 
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni (MSGSÜ), Sanat Tarihi öğrencisi Irmak’tan dinleyelim:
 
Okulunu/bölümünü nasıl seçtin? Başına geleceklerin farkında mıydın?
Aslında bölüm seçimim çok da bilinçli olmadı. Ne yapmak istediğimi, nereye gitmek istediğimi çok da bilerek seçmedim. Sanat dayatmaları içinde baskılanarak, kısıtlanarak, süreçten gelen “böyle yapılmalı, çünkü böyle yapıldı” algısı içerisinde bir şeyler üretmek istemiyordum. O yüzden gerçekten nasıl yapıldığını, nereden gelindiğini görmek istedim ve sanat tarihini seçtim, bunun için de en iyi seçenek güzel sanatlar üniversitesi olmalıydı, Mimar Sinan’ı seçtim.
 
Başıma geleceklerin farkında olmadığımı ilk senenin ilk dersinde anladım. Mimar Sinan’da Sanat Tarihi, Türk-İslam sanatı ve Batı sanatını eşit olarak ilk sene veriyor size. Sonrasında hangi daldan, hangi yöne ilerlemek istediğine sen karar veriyorsun, seçmeli dersler ile yönünü belirliyorsun. 
 
Okulunda en sevdiğin ve sevmediğin şeyler neler oldu?
Okula ilk girdiğimde bir süre gizli yaşadığımı düşündüm, sonra küçük konuşmalarla nabız yoklayarak açıldım insanlara. En başındaki gizliliğimi ne zaman bozacağımı bekliyorlarmış meğer. Hiç olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadım 4 yıldır. Ancak açık olarak yaşayan LGBT arkadaşlarım bile -hem FEF, hem GSF için söylüyorum- yine de “okulun içinde fazla samimi olmayalım, el ele tutuşmayalım, aman aman” gibi korkular yaşıyorlar. Belki Flu Baykuş’un çalışmaları örgütlenmeyi reddeden onların da rahatlamasına vesile olur zamanla…
 
Kampüs ortamı genel olarak nasıldı?
Ben başladığımda kampüsümüz Beşiktaş’taydı. Küçük bir sigara içme alanımız vardı. Herkes bir şeylerden konuşup tartışırdı, arkadaki bir tartışmaya öyle değil böyle diye girdiğinizde kimse bunu garipsemezdi. Sonra Bomonti’ye geçtik. Herkesin dersine girip kaçtığı soğuk bir ortam oluştu (Belki de bana öyle geliyordur; ama bu konuyu konuştuğum herkesten duyduğum aynı). 
 
Okulun LGBT’ler için tercih edilesi bir yer mi sence? Öğrenci toplulukları, yönetimin tutumu, hocaların anlattıkları şeklinde düşünebilirsin bu soruyu.
Sanat tarihi olunca çok da homofobik söylemlere -dersler içinde- maruz kalmıyorsunuz. Arada bir çıksa da, aslında ‘homofobik olmak için’ söylenmiş bir söz olmuyor bu, daha ziyade genel söylem farkı ve konudan uzak olmaktan kaynaklı oluyor, çok da üzerinde durulması gerekmiyor. Ne olduğunuz, kim olduğunuz çok da önemli değil, ne kadar öğrenmek istediğiniz ve bunun için uğraştığınız önemli hocalar için daha çok.
Onun dışında zaten Fen Edebiyat Fakültesi genel olarak bütün görüşleri, ötekilikleri barındıran bir alan. Her telden insan da var, LGBT olarak ayrımcılık yaşamıyorsunuz. Flu Baykuş olarak bir araya geldiğimiz oluşum FEF’in tartışmalarından, ders arası çay sohbetlerinden doğmuş bir oluşum, ardından GSF’ye ulaşmaya çalıştı. Bir şeyler üreterek, söyleyecek sözü olanlar olarak bir araya gelerek ortaya bir şeyler çıkarmaya çabalıyoruz, hiç de negatif bir tepki almadık. Ancak GSF’de insanların LGBT olarak bir rahatsızlığı olmadığı ve ileride de olmayacağını düşünmeleri nedeniyle örgütlenmek, bir araya gelmek zor. Bir de farklı diller konuşuluyor iki fakülte arasında, çok normal olarak. 
 
Okulunun eğitiminden memnun kaldın mı?
Eğitim bağlamında kurtulamamış bir ezber anlayışı var ne yazık ki. Soruluyor, Ayasofya’nın tarihi ve mimarî planını anlatın. Cevaplıyorsun, görsel yok, materyal yok, kafanın içinde ne kaldıysa o. Ama tabii ki bütün dersleri ve hocaları buna indirgemek çok yanlış, sadece böyle bir yanı olduğu gerçek. Hocaların her zaman bir kaynak sorduğunuzda size sınırsız önerilerde bulunabildiği bir alan. Aynı zamanda sadece bölüm içinden değil bütün okuldan hangi hocaya giderseniz gidin mutlaka size cevap veriyorlar.
 
Yurt, yemekhane, burs, iş imkânı babında ne umdun, ne buldun?
Mimar Sinan’ın yurdu yok zaten. Ya devlet yurtlarını tercih edebiliyorsunuz, ya özel yurtları ya da ev. İş konusunda ise, her sene bizim bölüme 90 kişi geliyor. Okula gelmeyip çalışanlar var. Kazılara çok sınırlı sayıda öğrenci gidebiliyor tabii. Galeriler aynı şekilde. Öğrenciyken bu alanla ilgili çalışabileceğin olanak çok sınırlı, haliyle ya hocalardan yardım isteyebiliyorsun ya da bir şekilde iş olanaklarını kendin kovalaman gerekiyor. Her meslekten insanın bir şekilde müdahil olduğu bir alan olduğu için de iş bulmak oldukça zor oluyor haliyle.
 
Okulun bulunduğu şehir, üniversiteli bir LGBT için neler sunuyor?
Öncelikle zaten İstanbul bu konuda en şanslı şehirlerden biri. Neredeyse her üniversitenin bir LGBT topluluğu var. Onun dışında dernekler var. Kafeler, barlar… “Örgütlenmek” dediğimiz, bir araya gelmek, bir şeyler üretmek, yanlız olmadığımızı görüp bir şeyler paylaşabileceğimiz alanlar oluşturmak, bunların sonucunda küçük politikalar üreterek insanlara ulaşmaya çabalamak amaçlarında bir araya gelmiş topluluklardan korkulmamalı. Her şeyi önce kendimiz için yapıyoruz ne de olsa. 
 
Son olarak, tercih rehberini yeniden alsan eline ne seçerdin?
Tercih rehberini hiç elime almadım, sanırım alsaydım da gene Mimar Sinan Sanat Tarihi’ne gelirdim.
 
Eğer siz de okulunuzu kendi deneyimlerinizden yola çıkarak anlatmak isterseniz yazıda geçen soruları cevaplayıp 2 fotoğrafla birlikte web@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.
 
 

    


Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam