17/07/2013 | Yazar: Kaos GL

Bilkent Üniversitesi’ni, geçen yıl Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden mezun olan Ömer Akpınar’dan dinleyelim.

Yönelim Değil Tercih Rehberi – Ömer’in Bilkent’i Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Cinsel yönelimimizi ve cinsiyet kimliğimizi kendimiz seçmesek de nasıl ve nerede eğitim alacağımızı bir yere kadar kendimiz seçebiliyoruz. ‘Hayatınızın seçimi’ midir bilinmez ama üniversiteli olmadan önce iki defa düşünmekte fayda var. Zira fizikçi Albert Einstein boşuna “öğrenmemi engelleyen tek şey eğitimim,” dememiş.
 
Üniversite tercih rehberlerinin tanıtım kataloğu sıkıcılığını bir kenara bırakıp mevzubahis okulları derslere girip çıkmış, kampüste birasını yudumlamış, sıkıntıdan “okulu bırakıp Tibet’e mi kaçsam?” diye hayallere dalmış kanlı canlı öğrencilerden, mezunlardan ve terklerden dinleyelim dedik.
 
Bilkent Üniversitesi’ni, geçen yıl Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden mezun olan Ömer Akpınar’dan dinleyelim:
 
Okulunu/bölümünü nasıl seçtin? Başına geleceklerin farkında mıydın?
“Ben aslında … okuyacaktım” cümlesini mimarlıkla doldurabilirdim; ama National Geographic Temmuz 2005’te Kök Hücre sayısı hazırlamıştı, ona kandım.
 
Okulunda en sevdiğin ve sevmediğin şeyler neler oldu?
Bilkent’in kütüphanesi on numaradır. Yabancı dergilerden her türlü romana, film arşivinden öğle arası mini-konuşmalara konserlere müdürü olmak isteyeceğim bir yer. Sevmediğim yanı ise insanı fena halde yalnız hissettiren bir yer olması.
 
Kampüs ortamı genel olarak nasıldı?
Valla bir ODTÜ değil, itiraf edeyim her zaman bunun ezikliğini yaşadım. Öğrenci etkinliklerinin daha çok kariyer odaklı olması da “ay tamam, CEO olcam, söz; kesin artık bu saçmalığı!” dedirtecek türdendi.
 
Okulun LGBT’ler için tercih edilesi bir yer mi sence? Öğrenci toplulukları, yönetimin tutumu, hocaların anlattıkları şeklinde düşünebilirsin bu soruyu.
Orta-üst diyeyim. Bilkent Renkli Düşün’ün varlığı okula yeni başlayacak biri için şahane bir fırsat; ama yönetim ‘homofobiye-transfobiye sıfır tolerans’ kafasında değil kesinlikle, bu yine birilerinin insafına kalmış bir alan. Hocalarda da tek bir ses yok. Eşcinsel arkadaşları olduğunu sınıfta söylemekten çekinmeyen bölüm hocam da vardı, Giovanni’nin Odası kitabını sunduğum için tüm sınıfın önünde bana “koskoca edebiyat dünyasında bula bula bunu mu buldun” diyen berbat bir Türkçe hocam da. Kezban zamanlarıma denk gelmişti, daha 1. sınıftaydım; birkaç sene sonra olsa bir “ne dedin sen?!” Sevda Demirel sahnesi ortaya çıkabilirdi.
 
Okulunun eğitiminden memnun kaldın mı?
Evet, o konuda iyiydi. Harbici bir eğitim aldığımı yurtdışında yaptığım stajlarda da gördüm; ama rekabet duygusu çok fazlaydı. Hatta bu yüzden çok gerildiğimi, bölümden soğuduğumu bilirim. Genetik, Türkiye’de teknik imkânsızlıklar ve sağlam bir bilim politikasının olmamasından ötürü pek gelişmiş bir alan değil; ama “Türkiye’de iş bulamazsın” da değil kesinlikle. Genetik ya da daha genel konuşayım doğa bilimleri okumak istiyorsanız bu işi ciddiye almanız gerektiğini unutmamalısınız. Ha derseniz ki bakanlıkta memur olayım, düzenli maaşım olsun yeter, eyvallah; ama bilimden bahsediyorsak gerçek bir adanmışlık gerekiyor, gecenizin gündüzünüzün olmadığı ve gerçekten sevmeden asla başarılı olamayacağınız bir alan. 
 
Yurt, yemekhane, burs, iş imkânı babında ne umdun, ne buldun?
Ben tam burslu okudum. Hep yurtta kaldım ve çoğu zaman tabldotta yedim, bütçem ona el veriyordu. Ki o da diğer okullara göre ateş pahasıdır; 3 çeşit tabldot yemek 5.75, 4 çeşit almak isterseniz 7.5 lira! İki kez de okuldaki işlerden kendime harçlık çıkardım, okul tanıtımından yurt asistanlığına kadar az biraz para kazanabileceğiniz imkânlar var. Aslında özellikle yurtların gürültüsünden, odaların küçüklüğünden falan şikâyetçiydim; ama diğer okulları gördükten sonra sesimi kestim.
 
Okulun bulunduğu şehir, üniversiteli bir LGBT için neler sunuyor?
Angara ne sunabilirse o: Hiçbir şey! Gerçi hakkını yemeyeyim, Kaos GL’nin Ankara’da olması büyük bir şans. Onun dışında hâlâ gidecek güzel bir yer bulamadığı için pek dışarı çıkmayan zavallı bir Angaralıyım. Keşke dam sormayan, transları kapı dışarı etmeyen, fahiş fiyatlarla soyguna kalkışmayan, iyi bir ses sistemi olan, güzel müzikler çalan, dans edebileceğimiz bir mekan olsa da gitsek!
 
Son olarak, tercih rehberini yeniden alsan eline ne seçerdin?
Valla, yine aynı tabula rasa kafamla Bilkent Genetik derdim. ODTÜ’ye giden arkadaşlarım iki günde solcu kesilip Bilkent’i seçenleri eziklemeye çalışmışlardı; yok biz özelciymişiz, kapitalistmişiz zırvaları. Bilkent’te ufkum genişledi, çok farklı kesimlerden hayatlar gördüm, sınıf algımın da daha bir geliştiğine inanıyorum. İngilizce eğitim aldığım için de çok mutluyum, Türkçe’de bilim dilini geliştirmeyenler utansın; transcription yerine transkripsiyon diyerek ‘Türkçe’ eğitim almak istemezdim. Derslerde öğrendiklerimi şu an doğrudan kullanmasam da bir yöntem, disiplin kaptım gibime geliyor. 

Etiketler: insan hakları, eğitim
2024