13/12/2017 | Yazar: Kaos GL

Figüranı tarafından evinde öldürülen Mustafa Kemal Uzun’un katli, homofobik nefret cinayeti olarak değerlendirildi.

Yönetmen Uzun’un katli, homofobik nefret cinayeti mi? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Figüranı tarafından evinde öldürülen Mustafa Kemal Uzun’un katli, homofobik nefret cinayeti olarak değerlendirildi.

Yönetmen Mustafa Kemal Uzun, yönetmenliğini yaptığı bir dizide figüran olarak rol alan Osman A. tarafından evinde beyzbol sopası ile darp edilip, bıçaklanarak öldürüldü.

Yönetmen Uzun’un öldürülmesinin ardından, sosyal medyada, cinayetin homofobik nefret cinayeti olduğuna dair değerlendirmeler paylaşıldı.

“Bu konuda sağ kalmış bir kurban ve katilleri devlet tarafından aranmamış biri olarak konuşmaya hakkım var diye düşünüyorum”

Kendisi de bir nefret saldırısına maruz kalmış yönetmen ve senarist Cem Başeskioğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Kemal Uzun cinayetinin nefret cinayeti olabileceğini belirtiyor.

Başeskioğlu paylaşımında, “Kemal Uzun cinayetinde nefret suçu kokusu geliyor. Yönetmen figüranla ne yemeği yer diye sormuyorum herkes herkesle yemek yer. Yok alkol aldık, yok öfkelendim bana inandırıcı gelmiyor bir nefret suçu daha maktulün saygınlığına halel gelmesin diye örtülüyor sanki” ifadelerini kullandı.

“Kör ölünce badem gözlü, kel ölünce sırma saçlı olur ama eşcinsel olamaz mı” diyerek paylaşımına devam eden Başeskioğlu, nefret cinayetlerinin benzeri nedenlerle örtüldüğüne dikkat çekti.

Kendi maruz kaldığı nefret saldırısını hatırlatan Başeskioğlu, “Biz idmanlıyız zaten eksilmeye, size hoş geldiniz diyorum... Bu konuda sağ kalmış bir kurban ve katilleri devlet tarafından aranmamış biri olarak konuşmaya hakkım var diye düşünüyorum. O hakkım da yok mu yoksa” diyor.

“Bir eşcinsel daha yalnız göçtü buralardan”

Başeskioğlu, Yönetmen Kemal Uzun’un cenazesiyle ilgili de şunları söyledi.

“Bugün bir cenazeye katıldım, merhum bir cinayete kurban gitmişti. Amma ve lakin ortam sanki yaşı kemale ermiş biri uykusunda eceliyle ölmüş, herkes zaten bekliyormuş gibi sessizdi. Caminin önündeki caddeden içeride yatanın neden öldüğünden habersiz, sıradaki ben miyim endişesinden uzak ellerinde Gucci mucci torbalarıyla kırıtarak geçen lubunyalara takıldı gözüm. Caminin avlusunda gidenin cinsel kimliğinden hâlâ utanan, konuşurlarsa konu oraya gelecek diye korkan merhumun yakını ama homofobik olduklarından habersiz tiplerle doluydu. Birçoğu bana yaratıkmışım gibi baktı. Sanki varlığım bir ayıbı (ayıp neyse) deşifre etmişti. Sizi bilmem ama caminin içindekiler için gey, caminin önünden geçen lubunyalardan daha hisli ve sorumlu olduğum için tam şükredecektim ki kim olduğum aklıma geldi. Bir Fatiha okudum, cami duvarına çöktüm bir sigara yaktım bir eşcinsel daha yalnız göçtü buralardan diye düşündüm bakmayın avludaki kalabalığa kaçı gerçekten tanıdı onu acaba... Hayat işte."

“Eşcinsel/trans cinayetleri katili bildiğimiz politik cinayetlerdir”

Kaos GL yazarlarından Salih Canova, nefret cinayetlerini neden politik olarak da tartışmak gerektiğini kaosGL.org’a değerlendirdi.

“Bir cinayeti nefret cinayeti yapan şey, katilin hangi motivasyonla hareket ettiğinden çok kurbanı kurbanlaştıran süreçtir. Nefret cinayetlerini hukuk tartışması olmaktan çıkarıp politik tartışmaya dönüştüren de budur. Yoksa hepimiz katillerin sabah uyandıklarında “bugün bir eşcinsel öldürmeliyim, çünkü nefret ediyorum” demediğini biliyoruz. Hoş bazen diyorlar da...

“58 yaşındaki bir adama, kendi arzu/duygu dünyasına uygun, insani/güvenli ikişkilenme koşulları sağlandığında, evinin koridorunda sırtında bir bıçakla bulunma olasılığını minimize edersiniz. Bunun için de nefret cinayetiyle sonuçlanan süreci analiz etmek, bu sürecin dinamiklerine uygun çözüm önerilerini geliştirmek gerekir. Bu süreç sadece güvenlikten de ibaret değildir. Bir ilişkilenmenin temel belirleyicilerinden birinin “güvenlik” olması bile başlı başına tartışma konusu…

“Kendimizi korumalıyız evet ancak bizi kendimizi korumak zorunda bırakan, dolayısıyla hedef haline getiren şeyin ne olduğunu da hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik yani politik açıdan tartışmalıyız. Meseleyi salt hukuk çerçevesinde ele aldığımızda, hepimizin başına gelebilecek bir şeyi biraz daha “aptal” ya da “saf” olanımızın başına gelmiş bir şeye dönüştürür, tüm sorumluluğu katledilene yüklemiş oluruz.

“Eşcinsel/trans cinayetlerinin nefret cinayeti olarak kabul edilmesi için birilerinin onur yürüyüşüne kalaşnikofla saldırması gerekmiyor. Eşcinsel/trans cinayetleri katili bildiğimiz politik cinayetlerdir...”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam