07/11/2018 | Yazar: Yıldız Tar

Biri bana son yıllarda izlediğin ve seni en çok etkileyen dizi hangisi diye sorsa yanıtım hiç düşünmeden Eastsiders olur.

Biri bana son yıllarda izlediğin ve seni en çok etkileyen dizi hangisi diye sorsa yanıtım hiç düşünmeden Eastsiders olur. Neden mi? Sebep çok ama en temeli elini uzatsan dokunacakmışsın kadar sahici senaryo ve oyunculuklar…

Şimdiden söyleyeyim bu yazı inanılmaz derecede SPOILER içeriyor. Uyardığıma göre başlayalım doğu yakalıların hikayesine.

Dizi çok basit bir soru ile başlıyor: Dünya sona erdikten sonra ne olur? 2012 yılında yayınlanmaya başlayan Eastsiders’ta olayların başlangıcı dünyanın sonu partisi ile oluyor. Marduk’un gelip dünyanın nihayete ereceği kehaneti belki küresel olarak gerçekleşmiyor ama Cal (Kit Williamson’ın hayat verdiği muhteşem karakter. Kit Williamson dizinin aynı zamanda yapımcısı, senaristi ve yönetmeni. On parmağında on beş marifet), sevgilisi Thom’un (Van Hansis) kendisini aldattığını öğreniyor.

Dört yıldır birlikte olan çiftimizin bu aldatma-aldatılma hikayesi ile hayatlarındaki değişiklik ile başlayan dizinin en keyifli yanı zamandaki sıçramalar ve sahici diyaloglar. Thom’un “Dün geceyi hatırlıyor musun” sorusuna Cal’in cevabındaki gibi her şey çok net: “Evet, senden ölesiye nefret ettiğimi ve bir daha seni görmek istemediğimi söyledim”. Aldatıldığını öğrenen Cal bu cümlenin ardından Thom’u yatağa almaz ve yerde yatırır. Yanı başında ise Cal’in kusmuğu vardır. Bir şekilde Thom’dan nefret eden Cal ayrılmak istemez. Ama Thom’un bir süredir birlikte olduğu Jeremy’den ayrılmasını şart koşar.

Thom ve Cal

Olayların Jeremy cephesinde ise (Cal’in deyimiyle ‘kürtaj yaptıracakları fetüse Thom’un koyduğu isim’) olaylar karışıktır. Zira Jeremy, Thom’un bir erkek arkadaşı olduğunu bilmiyor. Hatta Thom ile ilişkilerinin bir sonraki seviyeye doğru emin adımlarla ilerlediğini sanmaktadır. İlerleyen bölümlerde Cal’in müdahalesi ile gerçeklerden haberdar olur Jeremy. Bu sefer de Jeremy ve Cal birlikte olur. Koli sonrası öğreniriz ki Jeremy, Cal’in Thom dışında birlikte olduğu ilk ve o ana kadar tek kişidir.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde Thom ve Cal’in beraber oldukları sürece başkaları ile de takılmaya başlama koşuluyla ilişkilerini açmaları ve ışık hızıyla yataklarına üçüncü, bazen de dördüncü almaya başlamaları, Jeremy’nin yalnızlığı, Thom ve Cal’in evleri ayırmaları, ilişkideki sorunları, çözülmeyişleri, ‘ayrılsak da beraberiz’ tripleri, Cal’in çatlak arkadaşı Cathy’nin deyimiyle ‘heteronormatif törenlere bağlı kalmak zorunda kalmayışları’ ama bu törenlere bağlı kalmazken kendi törenlerinin boyunlarına geçirdikleri ilmekler… Drama, eğlence, kara mizah, oturma odasındaki bir misafiriniz konuşuyormuş gibi diyaloglar…

Dizide Thom ve Cal dışında Cal’in en yakın arkadaşı Cathy ve onun iyilik timsali sevgilisi Ian, Cal’in kız kardeşi, annesi, ileride yatacağı patronu, ikilimizin lubunya arkadaşları, drag queen’ler ve herkesin hikayesi de aynı sahicilikte ilerliyor. Eastsiders; kimseyi vitrine dönüştürmeden, yapay bir temsil derdine soyunmadan bir sürü çeşitli hikayeyi anlatıyor. Bu hikayeleri de 20’şer dakikayı sığdırıyor. Bölümleri ve olayları daha fazla anlatmadan biraz Eastsiders ile ilgili eğlenceli bilgiler vereyim:

*Dizide Cal’in arkadaşı Cathy’nin sevgisili Ian’i oynayan John Halbach, gerçek hayatta Kit Williamson’un sevgilisi. “LGBTİ+ karakterleri LGBTİ+ oyuncular oynasın” tartışmasına başka bir soluk katarak heteroseksüel bir karaktere eşcinsel bir oyuncu hayat veriyor. Çok da güzel oynuyor.

*Cal karakteri belki de dizide en çok değişip dönüşen karakter. Dizinin başında ilişkisinde mutsuz ancak bu mutsuzluğu kendisine itiraf edemeyen, yer yer muhafazakar, ilişkisini korumak için kendisini değişmeye zorlayan, sivri dilli karakterden; grup seks partilerine giren, sivri dilini geliştirip mutsuzluklarını kendine ve çevresine ifade etmeye başlayan birine dönüşüyor.

*Thom, dizimizin ilk sezonunda nefret objemiz oluyor. Bir yandan Cal’i aldatması; diğer yandan ‘metres’ Jeremy’i de aldatması ve ikisinin de temel mutsuzluk sebebine dönüşmesi ile çok tanıdık bir figür. Ama ilerleyen bölümlerde Thom’un dünyasına, Cal ile olan ilişkisindeki güvensizliklerine, isteklerini sırf Cal kırılır diye söyleyemeyişlerine şahit oluyoruz. Dizideki bütün karakterler gibi Thom da siyahla beyaz arasında gidip geliyor.

*Jeremy ise metresliğin altın kuralını yaşamak zorunda kalıyor: 4 yıllık ilişkinin yanında Jeremy’nin yaşadıkları önemsizleşiyor ve kaderi fırtına durumunda gemiden ilk atılan olmak oluyor. Ama Jeremy ve Cal’in “aldatılan kız kardeşler” olarak başlayan hikayeleri yatakta sonlandığında Jeremy metresliğe biçilen yalnızlık döngüsünü kırıyor. Tabi ileride başka yalnızlıklar, Cal ve Thom’un ilişkilerini korumak adına kendisine kelimenin tam anlamıyla bok gibi davranmaları derken Jeremy özdeşleştiğimiz temel karakterlerden birine dönüyor.

*Eastsiders’ın ilk iki bölümü Youtube’ta yayınlandı. Ardından Williamson Kickstarter ile bağış toplayarak ilk sezonun kalanı ve diğer iki sezonu çekebildi. Şimdi final sezonu için yine kampanya devam ediyor. Hem dayanışma kampanyası hem de dizideki oyuncular ve senaryo diziyi içeriden bir işe dönüştürüyor.

*Dizi, LGBTİ+ hikaye anlatıcılığına kesinlikle yeni bir soluk getiriyor. LGBTİ+ temalı dizi ya da filmler denince akla ilk gelen “açılma hikayeleri”, “saldırılar”, “intihar”, “kötü son”, “kendini ve cinselliğini sorgulama” temaları yok bu dizide. Onun yerine gerçek hayat var. Beni en çok çeken de bu oldu sanırım. Ağlak bir açılma hikayesi daha izlemekten korkarken, ağlak bir ilişki dramı izlemek çok iyi geldi. Hetero-romantizmin dramlarını başka başka ilişki formatlarında izlemek hepimizin hakkı!

*Bu konuda Kit Williamson da benle aynı fikirde. (Kendisiyle uzun uzun koli sonrası konuşmadı yaptık filaaaan) Huffington Post’a verdiği röportajda, “Açılma hikayeleri artık yeterli değil. Daha derine inmeyi ve LGBT karakterleri kusurları ve karmaşaları ile gerçek insanlar olarak görmeyi istediğimiz bir yere doğru gidiyoruz” diyor.

*Dizide bayıldığım bir diğer mesele ise, her karakterin özgünlüğü. Gerçekten özgünlük ama. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Basmakalıp ilerlemiyor hikaye. Günün sonunda bütün karakterlerin ortaklaştığı yer biraz da bunalımları oluyor. Ki her birinin bunalımı da kendine özgü.

*3. sezonun bölüm isimlerinde bizi sürprizler bekliyor. Her bölüm Priscilla ya da My Own Private Idaho gibi kültleşen filmlerin isimlerini taşıyor. İsimleri taşımakla da kalmıyor o filmlere hem bir saygı duruşu niteliği taşıyor hem de ufak tefek dokunuşlar ve göndermeler içeriyor.

Velhasıl, ben bu dizide kendimi buldum. Kendimi bulduğum için de sanırım biraz fazla övdüm. Ama ekran dediğimiz biraz da böyle bir şey değil mi? Kendinden bir şeyler bulabilmek ve bulduğun kısma yapışıp kalmak…

Haftaya görüşene kadar herkese iyi diziler.

İlgili içerik:

Sabrina geri döndü: Her yer karanlık!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam