14/11/2014 | Yazar: Koray Doğan Urbarlı
Doğa’nın sınırı yok. Sınırı olmayan bir amaç için mücadele de sınırsızdır, küreseldir.
Doğa’nın sınırı yok. Sınırı olmayan bir amaç için mücadele de sınırsızdır, küreseldir.
Yırca’da Kolin adlı şirketin çevreden toplayıp üniforma giydirdiği insanlarla birlikte köylülere saldırarak 85 yıllık 6000 zeytin ağacını kesmesinden sonra internette bir fotoğraf dolaşıma girdi. Fotoğraf gerçekten çok etkileyiciydi. Başında beyaz bir tülbent, üzerinde ise kırmızı bir hırka olan köylü kadın, dalları çevresine düşmüş bir zeytin ağacının gövdesine sarılıp, ağacı koruyamadığı için acı çekiyordu. Belki çocuklarına vermediği ilgiyi verdiği ağacın zarar görmesine üzülüyordu. Arkasında da üniformalı kişiler kadına bakıyorlardı. Belli ki o ağacı o hale getirenler ve kadına bu acıyı tattıranlar arkadakilerdi. Fakat Yırca’daki katliamdan sonra hızla yayılan bu fotoğraf Yırca’dan değildi. 2010 yılında İsrail’de çekilmişti. Tamamen 2014 Yırcasını anlatan bir fotoğraf olduğu için sahiplenildi, paylaşıldı. Demek ki ortada bir benzerlik var. Olanlar benzer, olanlara karşı mağdurların tepkileri benzer, olanların insanlarda oluşturduğu his benzer.
İşte o his aslında Dünya’yı sarıyor ve saracak. Sarıyor çünkü bugün Dünya’nın en küresel mücadelesi doğa için, insanlığın ve bir parçası olduğu doğanın varlığını sürdürmesi için yapılan mücadele. Daha evrensel amaçlarla, kendine his kardeşleri, his eşleri bulabilen başka bir mücadele yok. Düşünün ki, 2010 yılında İsrail askerinin yerleşimcilerin zeytin ağaçlarına karşı yaptıklarının verdiği acının karşılığı, 2014 yılında Türkiye’de betonist kafanın verdiği acıda kendisini bulabilmektedir.
Bir adım daha atalım. 25 Ekim günü Fransa’da Tastet Ormanı’na yapılmak istenen baraja karşı gerçekleşen protestolarda bir kişi sırtından vurularak öldürüldü. Öldürülen Remi Fraisse adlı 21 yaşında pasifist bir göstericiydi. ZAD üyesiydi. ZAD oluşumu adını Zone d’Amenagement Différé – Farklı Planlama Bölgesi’nden alıyor. ZAD bölgesi ile birlikte yerel yönetimler 5-10 yıl boyunca buralara havaalanı, baraj gibi özel planlar uygulayabilecekler. Protestocular ZAD kısaltmasına el koyarak onu Zone à Défendre yani Savunulacak Alan anlamında kullanmaya başlamışlar. ZADistlerin yerel direnişleri yavaş yavaş Fransa’yı sarmaya başlıyor. Ne kadar benzer değil mi? Acele kamulaştırmalarla ya da zaten kamunun “malı” olarak görülen ormanlara, zeytinliklere yapılan köprülerle, havaalanlarıyla ya da butik camilerle… Remi Fraisse’nin Fransa’da 39 hektarlık bir orman alanı için gerçekleştirdiği mücadele aynı zamanda bizim için de gerçekleşmiş bir mücadele değil midir? Tam da öyledir! Doğa’nın sınırı yok. Sınırı olmayan bir amaç için mücadele de sınırsızdır, küreseldir.
Metin Lokumcu ya da Cihan Eren… Ve isimlerini duymadığımız, hatırlamadığımız Brezilya yerlileri… Farklı bir amaç için mi canlarından oldular? Yaşadıkları yere HES yapılmasın diye, koca Karadeniz Sahili’ne betondan bir pranga vurulmasın diye ve Amazonlar kaçak olarak kesilmesin, suları çalınmasın, barajlarla yaşam yok edilmesin diye; aynı amaç uğruna mücadele ederken öldüler. Farklı coğrafyalarda, farklı noktalarına bakarken aynı hissin etrafında… Yoksa, Amazon yerlilerinin ormanları kaçak olarak kesecek kişileri ellerinde sopalarla beklemesiyle, Karadeniz’in dağlarında HESçileri ellerinde sopalarla beklemesi arasında nasıl bir fark bulabilirsiniz?
Örnekler çoğaltılabilir. Daha tüm Türkiye’yi saran Gezi Parkı’na, Avrupa’daki antinükleer hareketlere ya da daha güncel olarak Validebağ Korusu’na ve ABD’de kendini hissettiren kaya gazına karşı hareketlere de gelmeden hem de! Ya da bir kaç ay önce tüm Dünya’yı buluşturan iklim mücadelesine… Evet, örnekler çoğaltılabilir fakat mücadele ortak. Mücadele küresel! Başka başka adlarla da olsa, başka başka biçimlerle de olsa küresel bir Yeşil mücadele sürüyor. Yaşamı sıkıp suyunu çıkartanlara; bununla da yetinmeyip bir de onu şişeleyip satanlara karşı; bu gidişi durdurmak isteyenlerin mücadelesi Dünya’yı sarıyor.
Etiketler: