13/07/2020 | Yazar: Semih Özkarakaş

Stonewall isyanını tetikleyen sebeplerden bir tanesi müzik olabiliyor ve Judy’nin vefatıyla LGBTİ+’lara yas tutma hakkı bile çok görülünce bardağı taşıran son damla oluyor.

Lubunyalar: Şarkılarla hayatta kalanlar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL için bir müzik dosyası hazırlamaya başladığım dönemde giriş yazısını en sona bırakmayı planlamıştım. Tabi o zamanlar Korona salgını yoktu ve ben evlerde karantinaya girdiğimiz bir dönemi değil sokaklarda, caddelerde, ofiste, barlarda ve konser etkinliklerinde lubunyalara eşlik eden şarkıları överek bir giriş yazısı planlıyordum. Daha sonra evlerde 3,5 ay geçti. Bu süreç de biz LGBTİ+’lar için ekstradan zor ve buhranlıydı. Onur haftası pandemi yüzünden tarihinde ilk kez online etkinliklerle yapıldı. Bu süreçte online ortamda örgütlenmeler ve dayanışma pratikleri gelişirken bir yandan da LGBTİ+’lar cumhurbaşkanı, diyanet başkanı, bakanlar, gazeteciler tarafından hedef gösterildi ve geçtiğimiz 4 ay daha bunaltıcı, huzursuz geçti. Şu an için giriş yazısında bu olumsuzlukları kısaca anmamın sebebi karantinada bu madilikleri konuştuğumuz kadar bir yandan müzikten de konuştuk. Kimimiz kendi karantina müzik listelerini yaptı, kimimiz Dua Lipa ve Lady Gaga’nın son albümlerini konuştu, kimimiz geçmişte kıyıda köşede kalmış şarkıları hatırladı, kimimiz müziğini üretti, kimimiz dans etmeyi özledi, kimimiz sahneyi özledi ve bir arada müzikle beraber ortaya çıkan gullümlü gücümüzü konuştu. Gelecekte tekrardan sosyal hayata ve alanlarımıza geri döndüğümüzü, örgütlenmemizi, festivalleri, partileri, Dudakların Cengi’ni ve benzeri drag performanslarının olduğu gecelerin hayalini iple çekerek kuruyoruz. Bu dosyada bize eşlik eden müziğimiz hakkında yazacağım ve müziğimizin gullümünü anacağım. Sevdiğimiz bazı ikonları abarta abarta anacağım ve bazen de müzik hakkında konuşmayı sevdiğim kişilerle bir araya gelip konuşacağım. Müzik biz lubunyaları bir araya getiren en güçlü faktörlerden biri. Bu neden yazılmasın, konuşulmasın ve en önemlisi de hatırlanmasın?


Müzik Lubunyaları Bir Araya Getirir

Genel bir ‘sıkıcı’ tanım olarak müzik, “İnsan ya da enstrüman seslerinin birleşimi ya da tek tek sunulmasıyla kişide hoş duygular ve duyarlılık uyandıran, sevinçli ya da üzücü olabilen unsurlar,’’ olarak tanımlanıyor. Lubunyalar için müzik bu tanımdan çok daha fazlasıdır. Çünkü lubunyalarda müziğin hissettirdiği tanımdaki duygular, sevinç ve hüzün kadar sıradan bir evrensellikte değil daha üst seviyedir. Müzik bizim gullümlü, madi, beşaret, ka, kezban, zırıl, gacıvari, but şugar, faraş ve kür DNA’larımızla oluşmuş gezegenlerin yeniden yaratımıdır. Bu gezegen lubunyaların yarattığı her şey ve daha fazlasıdır. Bizler için müziğin tanımındaki duygu ve duyarlılık uyandıran sevinçler, üzüntüler lubuncadır. Yani Madonna’nın Music şarkısından biraz farkla demek istiyorum ki, müzik lubunyaları bir araya getirir ve müzik bitse de hiçbir güç o bir aradalığı dağıtamaz.   


Geçmişten Günümüze Lubunya Direnişinin ve İsyanının Arka Planında Müzik

28 Haziran 1969 Stonewall isyanının birkaç gün öncesinde Judy Garland vefat ediyor. Judy Garland bilinen ilk LGBTİ+ ikonu ve muhtemelen LGBTİ+’ların ilk marşı olan “Somewhere Over the Rainbow” un biricik Judy’sinin yasını alkolle, dansla tutmak için barlara giden LGBTİ+’lar polisin baskı ve baskınlarına maruz kalıyor. Stonewall isyanını tetikleyen sebeplerden bir tanesi müzik olabiliyor ve Judy’nin vefatıyla LGBTİ+’lara yas tutma hakkı bile çok görülünce bardağı taşıran son damla oluyor. LGBTİ+’lar için dünyanın da değişeceğine olan inançla müzikal bir direniş, örgütlenme başlıyor. İlk dönem LGBTİ+ marşları Village People's "Y.M.C.A." The Weather Girls's "It's Raining Men", Diana Ross' "I'm Coming Out" and "Ain't No Mountain High Enough", ABBA's "Dancing Queen" ilk dönem şarkıları olarak anabiliriz. Günümüze geldiğimizde marşlar sayamayacak kadar çeşitlenmiş ve fazlalaşmış durumda.

Bazen hareketli bir şarkı olsun ya da sadece kendini sürekli tekrar eden bir ritim, ister acıklı olsun, damar olsun, troll olsun bazen isterse çöp olarak anılan bir şarkı olsun, isterse yüksek sanat bir şarkı olsun müzik her bir anımıza, tenimize, parçamıza inerek işlerken, LGBTİ+’lar tekrardan bambaşka durumlarla yeni bir ifade şekli ortaya koyuyor. Sanatçılar ilahlaştırılıyor, yeni sözcüler, LGBTİ+ dostu isimler yükseliyor ve müzik sayesinde LGBTİ+’ların sesi artıyor. En önemlisi artık müzikte LGBTİ+’lar söz sahibi olup temsil olarak ortaya çıkıyor. 


Lubunyaların Güçlenme ve Örgütlenme Pratiği Olarak Müzik

Müzik sayesinde her şeyle mücadele daha da kolaylaşıyor. Homofobiyle, bifobiyle, transfobiyle, seksizmle, cisseksizmle, ikili sistemle... En nihayetinde devletle, kolluk görevlileriyle… 2018 yılındaki İstanbul Onur Yürüyüşü için Mis Sokak’ta toplanan kalabalık polis ablukası altındayken yaşananları ​​​​​​​Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Basın Koordinatörü, Gökkuşağı ‘kafes’e Sığmadı yazısında anlatırken şöyle bir durumu da anlatıyor: 


“Mis Sokağın başına gelene kadar belki yüzlerce polis görüyoruz. Sokağın başında polisler köpekleriyle duruyor. Her an polis müdahalesi olabilir, tehdidi hissediyoruz, başımıza neler geleceğini bilmiyoruz. Başımıza bir şey gelirse, bunun bir sonu var mı, onu da bilmiyoruz. Sokağın ortasında bir hareketlilik var. Polis geçmemize izin verir mi diye düşünürken, ağzı bağlı köpeklerin saldırgan hırıltılarını aşıyoruz. Aklıma ilk gelen, kalabalığın, her an gerçekleşecek bir karmaşaya işaret ettiği. Ama hayır, kalabalık Valilikle son pazarlıkları yapıyor. Sokağın dışına çıkılmadığı sürece toplanılmasına ve basın açıklamasının okunmasına izin verilmiş. 100 kişi katılabilir diye de sınır koyulmuş. Birazdan Madonna çalmaya başlıyor ve insanlar biraz gevşiyor, müzikle hafif hafif sallanıyor.”

2019 yılında da yine İstanbul Onur Yürüyüşü yasaktı ve yine komite, aktivistler ve katılımcılar Mis Sokak’a gelmeye başladıklarında ilk bir çekingen olduktan sonra hemen mekanlardan yükselen LGBTİ+ marşlarına eşlik edip, ritim tutuyorlardı. O yıl oradaki herkesin müzikten motivasyon alacağını biliyor olacaklar ki onur haftası komitesinin de LGBTİ+ dostu  mekanlara tek bir liste verdiğini öğrenmiştim. 2019 pride için bütün dayanışmamıza, bir araya gelişimize, sloganlarımıza, mekanlardan çalan marşlarımız eşlik etmişti.

O dönemde en çok hatırladığım şarkı Madonna’nın Madame X albümünden yayınladığı teklisi “God Control” dür. Gönen’den çıkıp Mis Sokak’a, Mis Sokak’tan, The Marmara’ya ve sonrasında da Galata’ya giderken bütün kolluk kuvvetleri, vali, sosyal medyadaki tehditler, iç işleri bakanının açıklamaları aklıma geldikçe içimden hep son nakaratı tekrarlayıp bir enerji patlamasını tüylerim diken diken yaşıyordum: 



“A new democracy!

Everybody knows the damn truth

Our nation lied, we've lost respect

When we wake up, what can we do?

Get the kids ready, take them to school

Everybody knows they don't have a chance

Get a decent job, have a normal life

When they talk reform, it makes me laugh

They pretend to help, it makes me laugh”

İlk online İstanbul Onur Haftası etkinliklerinde bazılarına katılmış ve onun dışında da online yürüyüşe katılıp sosyal medyada artan nefret kampanyalarını takip ederken moralimin bozulmasını engelleyen Lady Gaga- Babylon şarkısıydı. Ekran başında bir yandan sinirlenip üzülüyordum ve bir yandan Babylon ile Vogue hareketleriyle kendi Pride’ımı unutulmaz kılıyordum.



“Strut it out, walk a mile

Serve it, ancient-city style

Talk it out, babble on

Battle for your life, Babylon

That's gossip, what you on?

Money don't talk, rip that song

Gossip, babble on

Battle for your life, Babylon”



Bu onur haftasında asıl sürpriz ise artık Türkiyeli lgbti+ sanatçıların ürettiği şarkıların pride’ıma eşlik etmesi oldu. Biri Q-bra “ALAN2020” ve Nuri Harun Ateş’in “ay” şarkısı.  



Şarkılanma

Pride haftası geçti. Halen belirsiz, bol anksiyeteli ve üzücü bir süreçteyiz. Bu zamanda da müzik yanımızda oluyor ve olacak. Belki gelecekte bir araya geleceğimiz prideları, eğitimleri, atölye çalışmalarını, sokakları, barları, yatakları, cenkleri hayal ederken sevdiğimiz şarkıları dinleyerek geçecek bu günler. Belki geçmeyecek kimse bilemez ama şu an elimizde müzik varken ve müziğe erişimimizin çok fazla olduğu bu dönemi gelecekte hep dinlediğimiz şarkılarla hatırlayacağız.

Kaos GL’de yayınlanan Lubunyalığımıza Sırdaş: Vega yazıma girişte çok sevdiğim bir kelimeyi paylaşarak başlamıştım. Bu kelime 2010 “olmayan kelimeler” metis ajandasında yazıyordu ve yeniden hatırlatmak istiyorum bu kelimeyi:

“Şarkılanma: alakasız zamanlarda kafamızda çalmaya başlayan şarkılara deniliyor. Bunlar genelde, bastırdığımız, farkında olmadan kafaya taktığımız şeylerin, kafamızın dağıldığı bir zamanda bilinçaltımız tarafından bize gönderdiği mesajlar olarak yorumlanıyor."

Şarkılamak

2019 yılında Acı isimlı EP’si çıkaran Sıla da albüm için şunu söylüyor:

"Yani yaralarımızı başkasının yöntemiyle saramıyoruz. Nasıl bertaraf edebiliriz? Ben yazarak, şarkılayarak tabii ki şarkı söyleyerek yeniyorum."

Dediği “şarkılayarak” kelimesini ilk duyduğumda çok sevmiştim ve bu kelimeyi bu dönem ve gibileri için tanımlamak istiyorum:

“Şarkılama: Kişinin sosyal hayatını nadasa bıraktığı ya da sosyalleşmekten mahrum kaldığı zamanlarda kendi tarihinde yaşadığı çok ufak anlarda, olaylarda ona eşlik eden, belki çok sevdiği unuttuğu ya da hatırlamak istemediği için bastırdığı, farkında olmadığı şarkıları bulmak için geçmiş anılarını eşeleyip tekrardan o şarkıları keşfedip müzikle yaşadığı geçmiş nostaljisidir. Bunlar genelde bilinçaltımızın derinliklerine inerken ya da geçmişi düşünürken ortaya çıkar’’

Şu 4 aydır alakalı alakasız zamanlarda kazıntılarla efsane şarkıları tekrar hatırladım. Mesela 4yüz “Salla”, Eylem ‘Aman’, Glee şarkıları, No Doubt ‘Hey Baby’, Garbage ‘Why Do You Love Me’, Plastiscines ‘Barcelona’, Lilly Allan ‘’Not Fair’ gibi şarkılar kendimi kötü hissettiğimde sanki kötü hissetmemem için içimden rak diye çıkıp mırıldanmaya, sonra da youtube dan açıp dinleyip arada dans ettiğim bir şarkılar oldu. 



Biricik lubunyalığımın biricik müzikle ilişkilenmeleri

Müzik ve lubunya hallerimiz ve ifadelerimiz hakkında yazdığımda çok büyük bir alan eksik kalacak. Bu yazı dizisinde Türkçe video kliplerdeki LGBTİ+ temsilleri, Lana del Rey, Lady gaga, Ariana Grande, bir rakı sofrasında Arabesk müzik üzerine laflamalar, Madonna üzerinden provakatif olmak üzerine uzun yazı dizisi, queer gece hayatında dj olmak, glee ve ryan Murphy şarkılanmaları ve son olarak da kapanış yazım olacak. Şimdiden okuyacak herkese çok teşekkür ederim. Eminim ki eksik kalan ya da uzak kalan bir sürü yer olacak. Benim yazdıklarım sadece benim ilişkilendiğim müziğe ve icracılara methiye ve bir gevezelik niteliğinde. Şarkılarla yaşayan bütün lubunyalara.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam