11/08/2019 | Yazar: Yıldız Tar

Ayrıcalık, kendi bedeniniz dışındaki bedenlere dair yol gösterme hadsizliği. Kendi deneyiminiz dışındaki deneyimleri değersizleştirme, analiz malzemesi edebilme kudreti.

İsmi lazım değil bir toplantıdan ağlayarak çıktığımı hatırlıyorum. Sebebi tüm toplantı boyunca birilerinin çıkıp benim yetişemediğim bir hızda bana ve bedenime dair konuşmasıydı. Masaya yatırılmış, parçalarına ayrılmış, o parçaların her biri üzerine konuşulmuştu. Konuşma fazlasıyla akademik, fazlasıyla "toplumsal cinsiyet" perspektifindendi. O toplantıda avazım çıktığı kadar bağırmak isteyip bağıramamıştım. O sebepledir ki o toplantıdaki insanlar beni çok sevdi, hâlâ daha severler. Bağıramayışım beni makulleştirmiş, bu makullük üzerinden anlaşılır kılmıştı. Anlaşılır derken tolerans bağlamında anlayıştan, "Hadi seni de anlıyoruz" demekten bahsediyorum.

Bunu niye mi anlattım? Tam da gündemdeki tartışmada canhıraş bir şeyler anlatmaya çalışan insanlara tuzukuru bir yerden "ama canım işte onlar da..." cümlelerini kuranlardan ötürü. TERF tartışmasında bir tarafta akademik bilgisi ile bir şeyleri analiz etmeye çalışan bir grup varken diğer tarafta ağırlıklı olarak trans kadınlar/trans deneyim yaşayan kadınlar ve translar vardı. Bir taraf kendine dair konuşmuyordu. Çocuğu olsa ne yapacağını, onu nasıl koruyacağını, kartezyen mantığı, felsefeyi, ontolojik mevzuları konuşuyordu. Bu tarafın "kokain partisi", "erkek olarak davranılmanın ayrıcalıkları", "Erkekliği kadın olmak için reddetmişler ama aslında erkeklikle barışıklar" gibi cümleleri mazur görülebilir çünkü onlar üst perdeden, makul ve meşru zeminden konuşuyorlardı ama işte birileri onları çileden çıkardı!

Ayrıcalık işte tam da bu belki de. Ayrıcalık, kendi bedeniniz dışındaki bedenlere dair yol gösterme hadsizliği. Kendi deneyiminiz dışındaki deneyimleri değersizleştirme, analiz malzemesi edebilme kudreti. Bu kudret karşısında bu ayrıcalığa sahip olmayanlar, bu meselede trans kadınlar, elbette kendi bilgilerini, deneyimlerini bu şekilde üretmeyecek. Öfkeyle üretecek. Çünkü öfke öyle sanıldığı gibi yakıp yıkan bir şey değil her zaman. Bazen de kuran, daraltılan alana karşı kendine nefes alma sahası yaratan bir şey. Ve bu öfke ile; ayrıcalıklı kesimin -burada akademisyenlik mesela- şiddeti arasında fark var. Bu farkı da aslında gender çalışan akademisyenler bilirler elbette ama söz konusu kendi ayrıcalıkları olduğunda bilmezden gelirler...

"Ama işte trans kadınlar şunu yazdı" diye yazanlar oluyor bana. Trans kadınlar bir kolektif olarak mı yazdı onları? Hayır. Öyleyse neden adlarıyla çağırıp şu kişi bana şunu yazdı demiyorsun? O kişinin yazdığının o kişiyi bağlayacağını anlayamayacak kadar cahil misin? Değilsin ama işine gelmiyor. Çünkü oraya odaklanmak kolay. Çünkü o senin dilinden konuşmuyor. Çünkü kovulduğun dile geri dönerken çoğu zaman öfkeyle dönersin. Ve bu öfke haklı bir öfke. Bu öfke kolaylıkla, hiç düşünmeden ahkam kesmeye, akademik birikimi silaha dönüştürmeye karşı bir öfke.

İşte bu yüzden tüm bu tartışmada benim baktığım ve öfkelendiğim yer en baştan itibaren bilgiyi üretme iddiasıyla birtakım bedenleri, kimlikleri kibirle ele alma cürreti. O kibre karşılık öfke, üreticidir. Anlamayı bilirsen sana insanlığa dair çok şey öğretir. Kendine dair ezberlerini, kendini koyduğun "gender uzmanı" konumunu sarsar. Bu sarsılmayı reddetmek için "kokain partisi" gibi trajikomik ama aynı zamanda tehlikeli uçlara savrulabilirsin. Veya o sarsılan konumla birlikte kendi konumunun da tehlikede olduğunu görüp "erkek olarak davranılmanın ayrıcalıkları", "Erkekliği kadın olmak için reddetmişler ama aslında erkeklikle barışıklar" gibi cümleler kurabilirsin. Ama bir üçüncü yol ise; "Acaba ben trans deneyim yaşayan çocuklar hakkında konuşurken hangi dürtüyle hareket ediyorum? Karşımda bana yanıt veren bu "öfkeli kalabalığın" bir zamanlar tam da üzerine konuştuğum çocuklar olduğunu unutuyor muyum? Ve bu mesele benim için hakemli dergi, sivil toplum meselesi iken onlar için hayat meselesi olabilir mi?" diye sormaya başlayabilirsin. İşte bütün tartışma bir kişinin bu soruları sormak istememesi, ardından gelen tepkilerle birlikte ısrarla el büyütmesi, neden olduğunu hâlâ anlayamadığım bir şekilde bu kişide kendini gören başkalarının da tartışmaya eklenmesiyle bu noktaya geldi.

Umarım birileri bu soruları gizlice de olsa soruyordur. Sormuyorsa da yapacak bir şey yok. Trans kadınlar, translar, non-binary'ler ve dahi cümle istenmeyen, tü kaka cinsiyet kimlik ve ifadeleri kendi bilgisini üretiyor. Üretmeye de devam edecek...

Tabi bir de dile gelmeyen, derinlerden varlığını sezdiren "Aman canım bunlar da çok oldu. Sürekli bir olay, kavga. Ne istiyorlar canım. İkide bir de yeni kavram üretiyorlar" yaklaşımı var ki aman diyeyim.

Ha bu arada TERF kavramı bir hakaret değildi, transları dışlamak gerektiğini düşünen (!) bir grup radikal feminist bulup, kendilerine öyle dedi. Ama transfeministler bu kısaltmayı alıp bir güzel hallaç pamuğuna çevirdi ve şu an hakaret intibası yaratması bile sevindirici. Ama ben oldschool'um, transfobiğe transfobik; ayrımcıya ayrımcı; ukalaya ukala; cahile de cahil demeyi tercih ederim. Eh ne diyelim, Rabbim hepimizi okumuşun cehaletinden sakınsın.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
nefret