05/12/2016 | Yazar: M A

Anlıyorum ki en temelde tutarlı bir tartışma zeminine ve kendi düşüncelerimize güvenmemize ihtiyacımız var.

Arzu sınırlandırılmış bir psikoloji bilimi tartışması olmaktan öte bir olanaklar, yapabilirlikler ve yapmak istemekler mevzusudur.  Bu çeşit Arzu politik varlığın ve varlıkların tartışmasının orta yerine yerleştirilmediği sürece çeşitli modern veya primitif şekillerde yeni formasyonlarıyla dinlerin doğması kaçınılmazdır.

Wilhelm Reich’ın 1933 yılında yayınlanan ‘’Faşizm kitle psikolojisi’’ ( Die Massenpsychologie des Faschismus ) dönemi içinde kitlelerin kandırılması söyleminin ne kadar sorunlu olduğunu bizzat kitlelerin kendilerine yeni mistik sapmalar ve dinler bulmak istediğini göstererek çok şeffaf bir şekilde açıklamıştır.

Türkiye Sol’unun da kaba anlamıyla fallustik iktidarı yeniden üretmek ve yeni azizler/azizeler yaratmak konusunda Dünya’daki benzerlerinden uzak kalmadığını ve faşizmin kitle psikolojisine kolaylıkla kayabildiğini söyleyebiliriz.

Castro’nun ölümüyle birlikte benim de içinde bulunduğum bazı heteroseksizm karşıtı bireyler (LGBT+ aktivisti olarak addediliyor olsak da ben bu tanımı mümkün olduğunca kullanmamayı tercih ediyorum)  Castro’nun devrim sonrasında eşcinsellere/LGBT+’lara uyguladığı zulümden bahseden haberleri, makaleleri sosyal medya üzerinden paylaştılar.

Öncelikle Stalinist/Leninist Türkiye Solu böyle eleştirilerin nereden geldiğini ayırabilecek kadar ince düşünmeyi tercih etmez. Castro eleştirisinin geldiği tek yer olabilir o da Amerika!

Heteroseksüel aydınlanmacı kapitalist sistem genel olarak ikili kodlar ile çalışmayı tercih eder. Castro’nun eleştirisini yapıyorsan kapitalizm destekçisisindir çünkü Castro antikapitalisttir!

Argümanlar aslında genel olarak ne söylediğinize değil neyi söylemediğinize odaklanır. Örneğin Castro’nun bizzat kendisi bile eşcinsellerin uğradığı zulümden kendi sorumlu olduğunu söylerken (1), Reinaldo Arenas ve daha birçok LGBT+ bireyin yaşadığı katliam defalarca yazılmışken (Ocasio, 2002), hatta Castro rejiminin eleştirisi devrime inan lakin rejimden kaçmak zorunda bırakılan LGBT+’lar tarafından dahi yapılmışken ( Arguelles,& Rich,1984) neden Türkiye solu Castro’yu savunma halini bırakmak istemiyor?


                                                             Renialdo Arenas

Önce bu olanların net şeffaf bir açıklamasının yapılması yerine “Siz zaten Amerika ve İsrail destekçisisiniz!”, “Amerika’nın yaptıklarına neden ses çıkarmıyorsunuz?” gibi pek de tartışmanın ekseniyle ilgili olmayan söylemlerle karşılaşıyoruz.

Aslında böylesi kaygıları anlamıyor değilim. Bunlar bir çeşit milliyetçilikten ve kendine gelenek bulma isteğinden kaynaklanıyor, öyle ya ne kadar eski ve köklü bir hareketseniz o kadar meşruluğunuz artıyor ve saygınlık kazanıyorsunuz. Bu bildiğimiz tipik aile tipi milliyetçiliğin yeni bir çeşitlemesinden başka bir şey değildir.

Soy ağacınız ne kadar eskilere gidiyorsa ve atalarınız ne kadar muazzam işler yapmışsa (ki bu ataların genelde erkek ve heteroseksüel olduğunu söylemeye bile gerek yok) o kadar itibar kazanıyorsunuz ve kendinizi güvende hissediyorsunuz. (Güvende hissetmenin ulus devlet psikolojisinde ne kadar önemli olduğu da ayrıca tartışmaya değerdir.)

Atalar konusuna dönersek, burada ataların ve eski tip toprak milliyetçiliğinin sadece daha modern bir versiyonuyla karşı karşıyayız. Castro’nun eşcinselleri öldürmüş olması ve diğer politik grupları, örneğin anarşistleri bastırması mevzu Stalinist/Leninist sosyalizm kilisesine kilise babası atamak olduğunda önemsiz tartışmalar haline geliyor.

Bir kere kiliseye veya aileye biri baba olarak atanıyorsa onu bütün hatalarına rağmen aileye karşı gelen düşman “kavimlerden” korumak gerekli görüldüğü için veya en azından “amalı” cümlelerle desteklemek uygun görüldüğü için Otoriteden arınmış gerçek bir özgür düşünce, eleştiri alanı yaratamıyoruz.

Anlıyorum ki en temelde tutarlı bir tartışma zeminine ve kendi düşüncelerimize güvenmemize ihtiyacımız var. Castro veya Stalin gibi heteroseksist diktatörler olmadan da toplum ve kapitalizm eleştirisi yapılabilir. Dünyanın yeterince peygamberlere ve kurtarıcılara doyduğu bir dönemde olduğumuzu göz önünde bulundurursak yeni bir totem yaratmadan bunu yapmak dışında da bir çaremiz yok gibi görünüyor.

Referans:

http://latimesblogs.latimes.com/laplaza/2010/09/castro-interview-gay-persecution.html

Ocasio, R. (2002). Gays and the Cuban Revolution: The Case of Reinaldo Arenas. Latin American Perspectives, 29(2), 78-98. doi:10.1177/0094582x0202900205

Arguelles, L., & Rich, B. (1984). Homosexuality, Homophobia, and Revolution: Notes toward an Understanding of the Cuban Lesbian and Gay Male Experience, Part I. Signs, 9(4), 683-699. Retrieved from http://www.jstor.org/stable/3173617


Etiketler:
İstihdam