20/04/2014 | Yazar: Yıldız Tar
1Mayıs’a doğru: Çalışma hayatında LGBTİ’ler dosyasını yarından itibaren kaosGL.org’tan okuyabilirsiniz.
1Mayıs’a doğru: Çalışma hayatında LGBTİ’ler dosyasını yarından itibaren kaosGL.org’tan okuyabilirsiniz.
“1 Mayıs, 1 Mayıs; işçinin emekçinin bayramı…” 1 Mayıs yaklaşırken birçoğumuzun zihninde dönüp dolaşan meşhur marşın bir dizesi. Birçok işçi ve emekçi için var olan durumu değil de bir özlemi haykıran kelimeler serisi. Peki söz konusu işçi ve emekçi LGBTİ’ler olduğunda durum ne?
Kayıtdışı, esnek, güvencesiz çalışma koşullarının arttığı; neo-liberal yıkımın etkilerinin çok daha sert bir şekilde hissedilmeye başlandığı malumumuz. Tekrar soralım, peki ya işçi ve emekçi LGBTİ’ler?
Mobbing, taciz, aşağılama, dedikodu, psikolojik ve fiziksel şiddet… LGBTİ’lerin payına düşen bu mu? Payımıza düşenle yetinmeli miyiz? Yetinmezsek ne olur? Kapitalizmin kimine daha çok kimine daha az pay ettiği şiddeti, baskıyı, sömürüyü reddedersek…
Gizlenme, saklanma, yalan söylemeye zorlanma, bazen laf kalabalığına bazen sessizliğe itilme, öldürülme… Payımıza düşen bu mu?
Peki ya işçi sınıfı? Kaslı kollarıyla dünyayı kaldıran işçi sınıfı erkek mi? O kolların ve emeğin gerisindeki erkek “ibne” olamaz mı? Kadınlar, bizim kadınlarımız mı? Bizim elmamız, armudumuz gibi bir şey mi kadınlar?
İşçi sınıfı heteroseksüel mi? Temizlikçi Ayşe Teyze lezbiyen, öğretmen Ahmet Bey gey, işçi Mahmut Dayı biseksüel, memur Nebahat Abla trans kadın, kapıcı Şinasi Efendi trans erkek olamaz mı?
Kafamda deli sorular, çalışma hayatındaki LGBTİ’lerle konuştum. Set emekçisinden, öğretmenine; plazaların beyaz yakalı modern “kölesinden” seks işçisine LGBTİ’ler yaşadıklarını, çalışma koşullarını anlattı. Kimi işini kaybetmemek için ismini farklı kullanmayı tercih etti, kimi zaten dokuz köyden kovulmuş onuncusunda tutunmaya çalışıyordu.
Pay edilen eşitsizliği, sömürüyü konuştuk. Dar alanda kısa paslaşmalar misali iş hayatında örülen küçük direniş adacıklarından bahsettik. Gazlı hava sahasına varmadan bir nefeslik kelam ile hayallerimizi paylaştık. Ve ortaya “Çalışma Hayatında LGBTİ’ler” dosyası çıktı.
Kaos GL dergisinin 1995 yılında çıkan 9. sayısındaki soruyu 2014 yılında cevaplamaya çalıştık:
“Bir eşcinsel, ressam, şair, modacı olabiliyor. Bir başka eşcinsel ise işçi olduğunda ya heteroseksüel rolü yapmak zorunda kalıyor ya da kendini açık ederse, anlaşılırsa adı ibne’ye çıkıyor. Yani hem “eşcinsel”, hem de “işçi” olmak mümkün değil. İnsanlar çalışmak zorunda olduğuna göre, bütün eşcinseller de ressam, şair, modacı olamayacağına göre...”
Yazı dizisini yarından itibaren kaosGL.org’tan okuyabilirsiniz: Hava döndü, işçiden işçiden esiyor yel! Hem de en ibne, dönme, sevici, lubunya, digin olanından…
*Bir diğer hatırlatma da Kaos GL dergisinin 1997 yılında çıkan 30. sayısından gelsin, “Bir grup eşcinsel kamu emekçisinin sendikaları değerlendirmesi”:
Derginin Aralık sayısında ‘Biz eşcinsel kamu emekçileri sendikalarımızın iç sorunlarını, kendi içinde düştükleri ikiyüzlülüğü daha sonra irdelemek üzere 14 Aralık’ın değerlendirmesini yapmak istiyoruz’ demiş ve değerlendirme yazımızı dergi dışında yazı olarak belli başlı sendikalara göndermiştik.
“Lezbiyen, gey ve biseksüel kamu emekçileri olarak sendikalar “bizde öyle üyeler yok” deseler de bizler...” diyerek üyesi olduğumuz sendikalardan bazılarının ismini vermiştik.
“Bu yazıyı eşcinseller ibaresini görmeden okuduğunuzda ve yazdıklarımıza katılın ya da katılmayın tartışabilecekken sırf eşcinsel ibaresi dolayısıyla “bırakın şu ibneleri ya” diye bu yazıyı bir kenara bırakmayacak düzeye geldiğinizde sendikacılık oynamıyor, sendika gerçeğini kavrıyorsunuz/kavramışız demektir.” diye eklemede bulunmuştuk. Bunları yazdığımızda sendikalarımızı tanıdığımız için hiç de yanlış şeyler söylemediğimizi biliyorduk. Yazılarımız sendikalara ulaştığında ne tür tepkilerin gösterileceğini biliyorduk. Ve yanılmadık. Bir çok sendika bu yazıyı aldığında büyük şaşkınlık geçirdi. Bu yazının sendikaları karalamak üzere kaleme alındığını söylemekten tutun da bu karalama işini polislerin tezgahladığına kadar bizim tahminlerimizin ötesinde tepkilerdi bunlar. Örnek olması amacıyla bir kaç sendikanın ismini saymıştık. Yazımızı okuyanlardan bazıları sadece bu sendikalarda bizlerin varolduğunu sandı. Kimileri “aa şu sendikada da mı varmış” gibi komik tepkiler verirken yanında/sendikasında eşcinsel biri olduğu gerçeğini anlayamadılar.
Karalama olarak algılayan kişiler eşcinselliği hala bir “kara leke” olarak görüyorlar ve “hak alma mücadelesi”, “insan hakları” söylemi yapmaya devam ediyorlar. “Susma, sustukça sıra sana gelecek” diyorlar ama sen konuşmaya başladığında seni dinlemiyor, söylediklerine kulağını tıkıyor, senin gerçeğini kabullenmiyor ve en kötüsü söylediklerini bir “karalama” olarak değerlendiriyorlar.
Yazımız üzerine sendikaların çoğunda uzun tartışmalar başladı. Tabii ki konunun “nazik”liği dolayısıyla bu tartışmalar bir kaç kişinin hararetle yaptığı ama kesinlikle genele taşımadıkları, taşımaya çekindikleri tartışmalardı.
Kimi sendikalar ise bu yazının sadece kendilerine geldiğini düşünüyor olacaklar ki (kendilerinin ne tür ayrıcalığı varsa) “aman diğer sendikalara göndermeyin, aman onların haberi olmasın” gibi yazıyı gizleme gereği duydular. Yazının ortalıkta kalmasını istemeyenler de vardı. Maazallah birinin eline geçerse ne olurdu sendikanın hali!
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı